31 Ekim 2008 Cuma

1988 de sevmediğim yazarlar


Aziz Nesin
-yazımları,kendisinin lanse edilmesinin yanında hiç bir şey olduğu için,
-ateist olduğu için.

1988 de Sevdiğim yazarlar


Mehmet Akif Ersoy;
-istiklal marşı yazarı olduğu için,
-kişiliği için,
-yazımları için.
Necip Fazıl Kısakürek
-yazımları için,
-mücadele ettiği dava için.
Ümit Yaşar Oğuzcan
-mükemmel bir şekilde şiirlerine aşkı yansıttığı için.
Can Yücel
-şiir dilini,hicivini mükemmel kullandığı için.
Şair Eşref
-açık sözlülüğü için.

21 Ekim 2008 Salı

Bedelini ödesin...


Sayın Başbakanım,

Belki bir bildiğiniz vardır.Ancak dışarıdan görüntü şudur ki; "Ordu mensuplarına bir şey söylenmesin,haklı ya da haksız." yaklaşımınız,beni dumura uğrattı.Eğer Aktütün'de ihmal gerçekten varsa."Suçlu ayağa kalk" denmesin mi? O 17 genç gibi,bir başkalarının ölümüne sebebiyet veren zeminler ortadan kaldırılmasın mı? Bir kere Aktütün Karakolu'nun şekli,şemali,endamı ofsayt; derme çatma bir bina.Bina bile değil.Bugünkü gazetelerden birinde,bir yazarımız,Fenerbahçe'de yapılan yatakhaneden bahsediyor.Oraya harcanan paraları görünce,Aktütün'de kamera görüntüleri olmadan da bir ihmal olduğu gözümüze giriyor.İhmali olan hesap vermesin mi?Ordumuz(kurum olarak),bizim ordumuz.İçindeki bireyler,bizim içimizden çıkan bireyler.Toplumun her kesiminde olduğu gibi, orada da çürük elmalar yok mudur?Bunların ayıklanmasını istemeyelim mi?Ben genel olarak haber akışlarına baktığımda orada bir ihmalin olduğunu görüyorum(bizim göremediğimiz bir başka boyut yoksa).İhmali olan bedelini ödesin.

NELER OLUYOR...


Bir kaç gündür, yazılı ya da görsel medya da güneydoğunun değişik illerinden, gösteri,çatışma,kavga-gürültü haberleri yağıyor.Star haber ağzı ile "kalkışma(!) provası".Neler oluyor,diye düşünmekten kendimi alamıyorum.Cezaevinde bir öküzün omuzundan bastırmışlarmış,o nedenle infial olmuşmuş.İstanbul'da araçlar yakılıyor,Ağrı'da 1 kişi ölüyor(2 kişi diyen de var), Diyarbakır'da çatışmalar, Van'da Türk bayrağı asılı bina taşlanıyor(Sanki o vilayet Türkiye sınırlarında değil), taşlayanların liderleri de "Polis, bayrağı indirtseydi bina taşlanmazdı,binaya bayrak asan suçlu" diye açıklama yapmaktan utanmıyor.Ülkenin geleceğini temiz bir zemin üzerine oturtacağına inanılan bir davanın (ergenekon davasının),arifesinde zanlılara biat edenler, ortalığı karıştıracak eylemlere imza atmaktan çekinmiyor(hem de ellerinde Türk bayrakları ile).
Bir bilen varsa, söylesin; neler oluyor sahiden...

18 Ekim 2008 Cumartesi

EĞER DOĞRUYSA...


TARAF GAZETESİNİN YAZDIKLARI,ORTAYA KOYDUKLARI EĞER DOĞRUYSA...
BEN TARAFTAN TARAFIM.
YOK EĞER YANLIŞSA,TARAFINIZA...

16 Ekim 2008 Perşembe

islam konferansları

21.islam konferanslarına ait resimler bir arkadaşımdan geldi. Resimler günün hangi saatinde,hangi şartlarda çekilmiş bilemiyorum. Çoğunluğu uyuklayan islam temsilcileri(!). İslam ülkelerinin gelişememesinin sebebi bu olsa gerek. Uyuklayan milletler olmamız. O resimlere bakarken,içimden şu cümle geçti "Filistin'deki ,Irak'taki zulmü bu şekilde hak ediyor(!) islam ümmeti". Bir yazık kelimesi daha kaydı,geçti beynimden.

15 Ekim 2008 Çarşamba

Ne ülkeyiz ya!

Gündem yine yoğunlaştı.Aktütün saldırısı ile dağlanan yürekler... ve hareketlenen medyamızın göbeğine bir gazetemiz, bomba attı. Aktütün skandalı denebilecek boyutta,haberler,belgeler...

Taraf gazetesinin ortaya koydukları, yenilir-yutulur şeyler değil.Eğer bunlar doğru ise, ki; gazete,"doğru olan her bilgi ve belgeyi yayınlayacağız" diye açıklama yaptı.Buradan da şu çıkıyor ortaya,haber ve belgeler doğru.Karşı olarak yapılan İlker Başbuğ açıklamasında bunu teyit etmeyen cümleler göremedim.Sadece tehditkar bir açıklama var.Televizyonda taraf gazetesinin haberi üzerine geçilen yorumları görünce,her şey ayna gibi ortadayken,bu baskın nasıl yenilir diye insan düşünmeden edemiyor.Golf mu dediniz? Ne alaka,canım! O görüntüleri seyreden,benim gibi düşünür"Golf oynarken bile oradaki pkklıları leş haline getirebilirsiniz!" Olay o kadar vahim yani.Altını çizerek söylüyorum,eğer o görüntü,haber ve belgeler doğru ise;17 şehidin ailesinden helallik istemeniz lazım.Verirler mi bilemem.Tabii ona da yüzünüz varsa,ya da o yüzü toparlayıp karşılarına geçebilirseniz.
Diğer yandan,eski bir bakanımız açıklama yapıyor:"Apo'yu başımıza Bahçeli bela etti!" -hadi buyrun burdan yakın-. Milliyetçi söylemleri ile taş üstünde taş bırakmayan sayın Bahçeli'nin yediği naneye bak.
Buradan neyi anlıyoruz; her şey göründüğü gibi değil.Siyah görünen beyaz,beyaz görünen siyah olabilir, uyanık olmak gerek...

14 Ekim 2008 Salı

bir kısım medya


Bir dönemin takunyalı lideri olarak lanse edilen Necmettin Erbakan'ından öğrendik bu söylemi.Karşılığını bulmuştu ifade "Bir kısım medya"diye anılan medya, Necmettin Erbakan'ın ipini çekti.Bir irtica teranesi uydurdular,buna halkı inandırdılar(bu halk da biraz sazandır ya neyse).Daha doğrusu bir kısmını inandırdılar.Ancak,sesi daha çok çıkan bir kısım medya gibi,o inandırılanların da sesi daha çok çıkmaya başladı.Sonrasında 28 şubat derin darbesi oluverdi.
Zemin hazırlanmaya başlamıştı öncelerden.Refahın kasası olduğu söylenen Süleyman Mercümek diye biri kanalı ile Bosna'ya para gönderilmişti.Bu günlerce,aylarca basında yer aldı.Yolsuzluklar,parayı iç etmeler olarak anlatıldı bir kısım medya tarafından bir kısım insanlara.Gazeteci arkadaşım Serdar Arseven, Süleyman Mercümek ile görüşmüş; onun ağzından şu bilgilere ulaşacaktım.Evet,Bosna'ya para gayri-resmi yollardan ulaştırılmıştı.Çünkü,resmi yollardan yapılan yardımların yarısı katil sırplara,kalan yarısının yarısı hırvatlara,diğer yarısı bosnalılara kalıyordu.Düşünün müslümanlar,müslüman kardeşlerine yardım olarak para gönderecekler, bu paranın % 75'i düşmanlarına verilecek,kalan % 25 ile yetinmek zorunda kalacaklar.Çünkü BM kuralı böyleydi.Yani müslümanlar kendi kendilerini vuruyorlardı.Süleyman Mercümek kanalından giden paranın tamamı müslümanlara gidiyordu.Bir kısım medya,bunu yaptı diye, bu adamın üzerinden Erbakan'a o dönem saldırdıkça saldırdı.O zamanlar bir kısım medyanın personelinin hangi dinden olduğunu sorgulamadım dersem yalan olur.O zamanki bir kısım medyanın açılımında şu gazeteler yer alıyordu; sabah(o zaman dinç bilginindi), milliyet,hürriyet ve yandaş gazetelerdi.

8 Ekim 2008 Çarşamba

UTANIYORUM

...... orduevinin yanında çocuk parkı var.Çocuklarımla orada oynuyoruz,eğleniyoruz.Kapıda görevli erler var; kimisi nöbet tutuyor,kimisi de gireni çıkanı kontrol ediyor.O akşam sanıyorum bir düğün var orduevinde.Kapıdaki görevli düğüne geldikleri belli insanlara, saat 19.00 da içeri almaya başlayacağız türünden bir açıklama yapıyor,şu banklarda oturup bekleyebilirsiniz diye çocuk parkının yan tarafındaki bankları gösteriyor.Buraya kadar canımı sıkan bir durum yok.Saat 19.00 gibi olmaya yakın, davetliler içeri alınmaya başlanıyor.Bir hareketlenme oluyor,davetli kadınlarda.Başında örtüsü olanlar(başörtüsü olanlar) örtülerine ayar vermeye başlıyorlar.Alttan bağla,yandan çöz,sağa çevir,sola çevir vs.Bu hengame geçtikten sonra dışarıda altmış yaşlarında bir teyze kalıyor.Bakıyorum başörtüsüne(hani şu istenmeyen bağlanış şekli ile mi bağlamış diye-ne haddimeyse-) bir tuhaflık göremiyorum.Sonuçta altmış yaşlarında bir teyze ve başını bağlamış o kadar.Araya birileri giriyor; teyzeyi içeri alsınlar kaabilinden; ı-ıh,yok. Kırkiki yaşlarında bir görevli(herhalde bir astsubaydır-bilmiyorum-) "Kırkiki yaşından sonra laf mı işittiriceksiniz bana,alamam,kusura bakmayın". Teyze, öyle mahzun,kapıda dikili tek başına kaldı.Öylece duruyor,cüzzamlı gibi, dışarıda bırakılmışlık,reddedilmişlik,yok sayılmışlıkla.UTANIYORUM.Sonradan takım elbiseli biri içeriden dışarı çıkıyor,dışarıda bekleyen teyzeye bir şeyler söylüyor,teyze, kapıdaki bir başka davetliye "......ye selam söylersin" diyerek dışarı çıkmış olan o takım elbiseli beyle,orduevinden uzaklaşıyor,boynu bükük şekilde,davete icap edememenin hüsranlığı ile.YAZIK.
...ve bu yazıyı yazarken aklıma, son şehitler geliyor,son cenaze törenleri. Gözüme takılan şey şu;çoğu şehidin annesi,bacısı,o kapıdan çevrilen teyze gibi başı örtülü.BİR KEZ DAHA YAZIK DİYORUM.UTANIYORUM...!

KARTELİN YENİ HEDEFİ...hatipoğlu hoca


Ekranlarda oluşturduğu tebliğ yöntemi ve söylemiyle büyük ilgi toplayan, yaptığı programlarla raiting leri altüst eden Dç.Dr. Nihat Hatipoğlu’nun ''astronomik ücret'' aldığı iddiası yepyeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.Televizyon programından ''20 bin YTL aldığı iddia edilen'' Nihat Hatipoğlu hakkında şimdi de Diyanet’ten de maaş aldığı iddiaları ortaya atılarak karalama kampanyası başlattılar.. “Din adamlarının bu tür hareket etmesi etik açıdan doğru olur mu” fetvaları veren malum medya birden ahlak abidesi kesildi!!MEVZUATA UYGUN Akşam gazetesinin haberine göre, Nihat Hatipoğlu ise, “Önceden ücretsiz izinliydim. 6 ay ücretsiz izin alarak dışarıda program yaptım. Şimdi yine izinliyim. Ücret almam da normal. Mevzuata aykırı bir şey yok” dedi.Diyanet’ten, Ramazanda özel bir kanala yaptığı program nedeniyle bu ücreti de almadığını söyleyen Hatipoğlu’nun, yine kurumdan yurtiçi ve yurtdışı resmi programlar için harcırah istemediği belirtildi. SÖYLENEN RAKAM DOĞRU DEĞİLHatipoğlu, hakkında çıkan ‘program başına 20 bin YTL alıyor. 400 bin dolar da transfer parası aldı’ iddialarına şu sözlerle çok sert tepki gösterdi: “Söylenen rakamlar doğru değil. Ama bir ücret aldığım doğru, çünkü emek veriyorum. Bu, benimle kanal arasındaki bir konudur. Raitingim zaman zaman yüzde 50’nin üzerine çıkıyor. Ben eskiden de başka kanallarda program yapıyordum; o zaman neden kimseden ses çıkmıyordu? Raitingim rekorları kırınca ses çıkarmaya başladılar. Bükemedikleri eli kırmaya çalışıyorlar. Ben halkı aydınlatıyorum, halka dinimizi sevdiriyorum. Alevi’yi, Sünni’yi kaynaştırıyorum.”

6 Ekim 2008 Pazartesi

17 şehit


17 şehit vermişiz...
5.kez baskın yemişiz...
yani 5.kez istihbarat zaafı...
birine bir hak verirsin,bu iyiniyettendir(!)
birine ikinci hakkı verirsin,bu birinciden tecrübe etmediğindendir.
birine üçüncü hakkı verirsen bu aptallıktandır.
hepsi 20 yaşlarında,hepsinin üzerinde 20 yıllık emek var.ailelerinin emeği.aileleri hayata atılmadan önceki son engel askerliklerini yapmaları için gönderdikleri görevlerinde,kendi hatalarından değil devletin hatasından sıyıramadıkları çocuklarının yasını tutuyor şimdi.aileleri,onları 20 yaşına kadar,kıt imkanları ile korumuş kollamışlar,ancak devletimiz,tüm imkanlarla donatılmış olmalarına rağmen,onları koruyamamış,komik değilmi? ailelerin kendi iradeleri dışındaki son engelde başkalarının hatalarından dolayı 20 yıllık emeklerinin heba olmasına mı yansın,bir daha kucaklayamayacakları evlatlarına mı? yazık.daha fazla yazamıyorum...