8 Şubat 2010 Pazartesi

BEN!

sultanahmet ticaretten eve dönüşte sultanahmet meydanında otobüs beklemek çok eğlenceli gelirdi bana.ben 39 a binerdim. herkes neredeyse gitmiş olurdu,ben en son duraktan ayrılanlar içinde olurdum.çünkü 39 seyrek gelen bir otobüstü.zaten okula en uzak mesafede oturan öğrencilerdendim.bazen 37 ye binerdim.bazen de aksaraya kadar yürürdük,osmanla veya arifle.osman aksarayda,arif de fındıkzade de otururdu.osman ile hacıbozanoğullarına bazen uğrar,o küçük ama havalı lokantada fıstıklı baklava yerdik.osman tatlının üzerine ayran içerdi.benim de tuhafıma giderdi.aytaçla yürüdüğümüzde ise beyazıtta sayidoğlunda şöbiyet yerdik,ama şöbiyetin esaslısı lalelideki çavuşoğlundaydı...o yolu yürümeyi seviyordum.bazen gülhane parkına giderdik.gülhane parkına bir keresinde sınıfça kavga etmeye gitmiştik.o zaman lise 2 deydik.kız yüzünden (kızımız mehtap günaydın),diğer sınıftan ibrahim diye bir çocukla çıkıyordu,ibrahimin boş boğazlığı yüzünden,sınıfımızın kızını korumakla vazifelendirmiştik kendimizi.diğer sınıfa randevu verdik "gülhaneye gelin lan,orada görüşelim" gülhane hem gezme alanıydı,hem kavga.biz yirmi kişiydik,diğer sınıfın konu ile ilgilileri beş kişi ya da sadece onlar gelebilmişti.ibrahim de vardı gelenler içinde.bizim yanımızda saz da vardı,bir arkadaşımız saz çalardı.biz hem kavga etmeye hem müzik dinlemeye gitmiştik aslında.biz yirmi kişiden onbeşini kenara ayırdık.beşe beş kavga edecektik."eee,ne diyonuz şimdi lan!" muhabbetinden sonra,rakiplerden(!) iki kişiyi dövdük.birinde benim hasar vermişliğim biraz fazla olmuştu.sınıfın kavgacıları içindeydim ve genelde kavgaya ilk ben girerdim.ama üzüldüm sonrasında.mehtap"niye ona vurdun,o çocuk iyi bir çocuktu deyince" üzüntüm daha da arttı.bu kavgadan bir yıl sonra o sınıfın öğrencilerini bizim sınıfa verdiler.o sınıftan gelen arkadaşlardan fikri aydoğdu "o günkü kavgadan sonra aramızda konuştuk-çok delikanlılarmış ama,beşe beş kavgaya girdiler,çoğunluklarını kullanmadılar-dedik"diye anlatınca sınıfımla gurur duydum...
bu da öyle bir anı işte...

BEN!

sultanahmet ticaret lisesi(stl),güzel günlerimin geçtiği okulumdu.güzel arkadaşlıklar,güzel anlar yaşamıştım orada.birinci sınıftaydık.sınıf başkanı yaşar dı.soyadını unutmuşum :).iktidar zaafiyeti olan bir başkandı.iri yarı idi ama iktidar zaafiyetini,öğrencilerin ismini tahtaya yazarak yenmeye çalışırdı.dersin hocası geldiğinde,tahtaya yazılanlara fırça atacaktı ya,o da böylece zamanla iktidar elde edecekti :). o gün,dersin hocası yoktu ve sınıfta oluşan gürültüye okulun rehberlik hocası kayhan bey girdi hiddetle."niye bağrışıyorsunuz! bu tahtadakiler odama gelsin!" beş kişiydik tahtada ismi olan.isimlerini hatırlamadığım diğer dört kişi ile birlikte odasına gittik.odasında bir öğrenci vardı,kayhan beyin angarya yazı işlerini hallediyordu,üst sınıftan bir öğrenciydi.öğretmeni tanıdığını belirten bakışları ile "yandınız"dedi.sonrasında kayhan hoca girdi odaya."evet,niye konuşuyordunuz,söyleyin bakalım,sen!"diye hiddetle en başta duran arkadaşa sordu.ben en sondaydım.her arkadaşım "hocam ben konuşmuyordum"kıvamında cevap verdi.hoca da "tabi,tabi!"diye dalga geçti doğal olarak.en son bana geldiğinde "sen de konuşmadın di mi?"diye sorduğunda aldığı cevapla şaşırdı "hayır,ben konuştum hocam,herkes birbiri ile konuşuyordu zaten,ben de arkadaşlarımla konuşuyordum ve başkan konuşanların bazılarını yazdı.o bazılarından biri de benim"gibi bir cevap verdim.kayhan bey "bu işte.doğru,dürüst,mertçe yaptığınızı söylemelisiniz.sen kal,diğerleriniz çıkın dışarı!" kal dediği bendim :) ."evladım,okulda en ufak bir derdin olduğu zaman mutlaka bana gel,her türlü yardımımı göreceksin,aferin!".ben bir daha kayhan beyin odasına gitmedim,derdim olsa da gitmedim.ama odasından çıkarken yüzümde hoş bir tebessüm vardı.dürüstlük kazanmıştı :).kayhan hocaya o günden sonra daha fazla saygı gösterdim.

7 Şubat 2010 Pazar

bitmedi,bitmeyecek...

chp li antalya belediye başkanı mustafa akaydın dan evlere şenlik beyanat:"camiye ayakkabı ile giriliyor mu ki; gata ya türbanla girilsin!" .bu ne cahilane bir açıklamadır.bunlar,nasıl gata ya başörtülü birinin girmesinin hoşnutsuzluk yaratacağını savunurlar,bunu anlamıyorum ki;orduevlerine türbanlıların alınmamasını da anlayamamıştım.bunun yüzünden kuzenimin düğününe gitmedim.neyse bu salakça söylemlere daha fazla bir şeyler yazmanın anlamı da yok.

4 Şubat 2010 Perşembe

sevgili(!) osman durmuş...

mhp,12 eylül 1980 öncesinde sempati duyduğum,iki partiden biri idi.islami tarafı da vardı çünkü.80 sonrasında taşlar yer değiştirdiğinde mhp tamamen türkçü(ben de menşei türk bir vatandaşım) merkezli bir parti oldu.islam etrafındaki hareket yanlıları bbp yi kurdular,mhp ye sempatim(söylem ve hareketleri buna sebeptir)bir hayli azaldı.muhsin yazıcıoğlu nun bbp si daha sıcak göründü bana.şimdi daha net görebiliyorum tabloyu;osman durmuş gibiler sayesinde.mhp benim için artık hiç bir şey.başörtüsü konusunda yanar-dönerliği ile kendini belli eden mhp,osman durmuş un son çıkışı ile bitmiştir.mhp içinde binlerce başörtülü üye vardır,onların da artık bir şeyleri görmesi gerekmektedir.partisel kaygılar endişesi ile genel olarak başbakanın paralelinde gözükmesi gerekmemektedir sayın(!) osman durmuş un.ancak;emine erdoğan ın gataya alınmama girişiminde(ya da söyleminde),emine erdoğanın yanında olmak zorundaydı.başbakanın söylemini "nasıl böyle bir şey olabilir?"diye desteklemeliydi.renk verdi en sonunda mhp(mhp diyorum bahçeli,aksi bir açıklamada bulunmadı hala).peygamberlik konusuna hiç girmiyorum,saçmalığın tavan yaptığı söylemdi.osman durmuşun daha önce çocukça çıkışları olmuştu,bu söylemi ile çocuk bile olmadığını ortaya döktü.yazık...sizin partiniz için geçmişte döktüğüm dillere yazık!
hiç bir şeymişsiniz...