28 Eylül 2012 Cuma

bu adam var ya bu adam,yan bakışından da anlayacağınız üzere kötülük abidesi.twitterda da kötülük denilince akla o gelir..EYLEMLERİM DEVAM EDECEK...kardeşime özel yazı.

7 Eylül 2012 Cuma

ARIZAYSA ARIZA !

uzun zaman uzak kaldım sevgili blogdan.seviyorum yazmayı.ancak işi pratiğe döktüm,twitterla yazma işini hallediyorum herhal bu aralar.
yazmadığım zamanlarda gündem bayağı yoğundu aslında.tam yazım zamanıydı.şehitler,şehitler üzerinden hükümeti istifaya davet edenler,şehitlerin üzerinden her türlü çakma operasyonuna girenler,iran,suriye vs.mevzular.
evet,hükümetle herkes uğraşıyor(hükümete inananlar hariç).meyve veren ağaç taşlanır,misali ülkede iyi şeyler oldukça birilerine,bazı ülkelere batıyor.düne kadar dünya karşısındayken yanında olduğumuz,onlar için risk aldığımız iran bile pkk ile işbirliğine girip türkiyeyi yıpratma operasyonu yapabiliyor.kim müslüman ülke,biz mi,iran mı? ve lübnan hizbullahı bu arada suriye diktatoryasına destek verdiğini ilan ediyor.özgür suriye ordusu  eylem koyarken "Allahu Ekber" diye bağırırken,hizbullah esadın yanında nasıl olabiliyor.hizbullah mı müslüman,biz mi?
iç odaklara gelince,pkk,bdp,ulusalcılar,bazen de chpliler aynı noktada birleşip(hükümet karşıtlığı) akpye saldırmayı görev edinmişler.yani aslında genel duruma bakarsak,dışarıdan çok içerideki işbirlikçileri ile daha fazla yoruluyoruz.facebook ve twitterda açmış oldukları hesaplar ile sıkı çalışan ulusalcı kütle,en ufak açık bulduklarında dünya yerinden oynamışçasına saldırabiliyor.gerektiğinde haber çarpıtabiliyor ya da yalan haber pompalayabiliyorlar.acıdır ki bunlara inanan bir yığın insan kitlesi var,akp ye azcık yan bakan,ya da tayyipe azıcık gıcık olan hemen facebookda paylaşıyor,twitterda RT ediyor.artık medya ya da sosyal medya sadece onların güdümünde değil,inançlı insanların da bu alanlarda borusu ötüyor.yani meydanı çakallara bırakmıyorlar.hodri meydan diyebiliyor,diyebiliyoruz.
şu an bulunduğum yer itibarı ile yazıya sonra devam ederim.
özet:MEYDANI ÇAKALLARA BIRAKMAYACAĞIZ,İT ÜRÜYECEK,KERVAN YÜRÜYECEK.
BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİBİ BİZİZ,BU BÖYLE BİLİNE!

28 Ağustos 2012 Salı

Ne zamanları vardı

Bu araba işlerimizin önüne parketmişti. Bugün bile imrenerek bakılan bu şey zamanında ne sükselidir )) kimbilir

2 Ağustos 2012 Perşembe

Yazamamışım

neredeyse 3 ay olmuş.3 aydır yazmamışım.yazacaklarımı twittera yazmışım herhalde.onlar da sayfanın sağından akıyor zaten )) . 1milyonkaleme de bir şey yazamadım doğal olarak.kendi bloguna yazamayan,kardeş bloga yazar mı? yazmaz!
gündemim karma karışık...ülke ve dünya almış başını gitmiş.kim kiminle dans ediyor,iş tutuyor belli değil.birileri biliyordur herhalde biz ne kadarını çözersek o kadarını biliyoruz ya da bildiğimizi sanıyoruz.
şahsi olarak bir daral durumum var.ikilemler falan...kesiyorum...devam etmiyorum...sonra belki ilham gitti,hatta gelmemiş bile.

8 Mayıs 2012 Salı

DİKİLİ BİR AĞAÇ

 gonca isimli bir çocuk dergisi var.nisan sayısında bir fidan vermişler(mükemmel bir kampanya).denk geldi aslında.hani bilerek almamıştım.fidanımızı aldık ve sitenin bahçesinde uygun bir yer belirledik.ben,çocuklarıma yapmaları gerekenleri söyledim,onlar kendileri bu işi yaptı :)
 oğlum da, kızım da kazma işlemini,toprakla örtme işlemini,fidanı tutma :) işlemini yapmak istediğinden sırasıyla yaptılar.

 cansuyunu verme işlemi kızıma kaldı.oğlum da bir iki tane çiçek diktik onların cansuyunu döktü :)

artık onların da bir dikili ağaçları oldu.yine gururluyuz :)
fotograflar bozuk farkındayım,fotograf makinasının pili bittiğinden cep telefonu ile çektim; hani anı ölümsüzleştirmekten feragat etmeyelim diye.hava kapalı olunca fotolar böyle oldu,olsun,fotoların bozuk olması fidanımızın varlığını yok etmiyor :)

7 Mayıs 2012 Pazartesi

2011-2012 Futbol Sezonu

evet, futbol adına en renkli,en alacalı/bulacalı,en renksiz denilebilecek bir sezondu.niye zıt anlamlı şeyleri aynı cümlede kullandım.öyleydi bana göre;yorumcuları ile renkli(!),taraftarları ile alacalı/bulacalı,teknik direktör ve futbolcular için renksiz bir dönemdi.
futbolun aslında bir oyun olmadığının şahitliğini yaptı herkes.futbola kutsallık verilmişti.insanları raydan çıkaracak düzeyde futbol vücutlarına şırınga edilmişti.taraftarlar,(mecazi değil) gerçek anlamda ölümüne eylemler yapmaya başladılar.yürüyüşler,sahip çıkmalar,tehdit etmeler vs.anası-babası "oğlum bakkaldan git 2 ekmek kap gel"dese omuz silkeleyecek oğlu,kulübünün başkanı için çağlayanlara gidebildi.başkan,yanlış yaptı mı? yapmadı mı? sorgulamadan.iman etmişti başkanına ve kulübüne,o kadar.gerisi fasa-fiso.
neler gördük?
fenerbahçe şampiyonlar ligine gönderilmedi (niye gönderilmediğini ben çözemedim).trabzonspor,fenerbahçenin yerine gönderildi(trabzonspor bu merkezden hareket ederek,şampiyonluk kupası o zaman bizim,isteriz kupayı dedi).dedi,ama insan biraz ıkınır-sıkınır.sen fenerbahçeyi geçen sezon sanki yenmişsin,sanki ondan daha iyi bir takım olmuşsun.hani fenerbahçe şike ile şampiyon oldu varsaysak dahi,trabzonspora da,galasatasaraya da,beşiktaşa da bariz üstünlük kurdu.siz de mi fenerbahçeye maç sattınız(diye sormazlar mı adama).
ben ligin temiz olduğunu ezelden beri hiç düşünemedim.yaşım yeterince tecrübe için müsait.ancak,bu zamana kadar süregelmiş düzeneğe ses çıkarmayacaksın,bugün ortada iddialar var diye,cartlayacaksın.yok böyle bir şey.
galatasaray camiası da sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi beyanat veriyor.kıçımla gülüyorum.
gelelim son olaylara;
play off denilen ilk dört takımın mücadelesine.maçlar oynanıyor,müthiş bir rekabet oluşturuldu.fenerbahçe,şu ana kadar oynadığı 5 maçın 4ünü kazanmış,1ini kaybetmiş.galatasaray 2 galibiyete 2 beraberliğe ve 1 mağlubiyete sahip ve lider.bu tabloya bakınca bile aslında şampiyonluğu kimin hakettiği net ortada çünkü fenerbahçenin galibiyetlerinden biri de galatasaraya karşı.bu düz mantıkla bakış açısı.bir de yamuk mantıkla bakıyorum; fenerbahçenin üzerinde hiç bir dönem olmadığı kadar bu sene baskı oluştu(ister istemez).başkanları hapiste(sebebi şike merkezli olmadığını düşünüyorum ben),takıma şikeci yaftası yapıştırılmış(diğerlerinde de bu yafta var ama fenerbahçenin üzerinde hala duruyor,çünkü ilk ona o paye verildi).bu baskı ile maça çıkıyorsunuz;şampiyonlar ligine gidememişsiniz,neye hizmet ettiğiniz belirsiz,hedef nedir meçhul.ama futbolcular ve teknik direktör bir şekilde inandılar ve müthiş bir performans ortaya koydular,hâlâ daha koyuyorlar.ben, fenerbahçe bu motivasyon eksikliği ile bu ligi ortalarda filan bitirir diye düşünüyordum(ki;sezon başında bir kaç futbolcusu gitti).bunlara rağmen bu noktadalar.
geleyim fenerbahçe taraftarına; onlar da takımlarına imanlarını(iman kelimesini özellikle seçtim)öyle ortaya koydular ki;bir taraftan kıçımla gülerken,öbür taraftan yiğidi öldürüp,hakkını teslim ediyorum.bir taraftar takımına,başkanına böyle mi sahip çıkar.pes dedim.hem olumsuz anlamda,hem olumlu anlamda(onlar adına).
bir de fenerbahçe ve trabzonspor arasında oynanan maçlar var play offda.ilk maçı fenerbahçe kazanırken,fenerbahçeli emre belezoğlu,zokora ya "piszenci"demiş söylemi maça damga vurdu.ben,emre yi kendi çapımda kınadım.dini inançlarını bildiğim emrenin böyle bir söyleme girmesini hazmedemedim.rövanşta zokoranın,emreye attığı tekmeyi hiç bir yere sığdıramadım.zokoranın ten rengi beni hiç ilgilendirmiyor,zokora kaç kuruşluk adam olduğunu göstermiş oldu.zokorayı da bu maçtan sonra kınadım.
geleyim trabzonspora ve taraftarına;böyle bir şey yok diye başlayayım.bir şehir düşünün ki;futbolla yatsın futbolla kalksın ve her şeyini futbol üzerine inşaa etsin.bunun üzerinden nefret üretsin,misafir gelene yapmadığını bırakmasın.bu ne ilk,ne de son.geçmişte de fenerbahçe,trabzona gittiğinde aynı olayların benzerleri hep olmuştur.neden bilinmez,trabzonda etkin bir fenerbahçe düşmanlığı vardır.
bir iki şey de şenol hoca için söyleyeyim;son aykut kocaman ile ilgili söylemleri dışında her söylediği tutarlı,nefret üretmeden,hak arayan bir moddaydı.son maçta da taraftarı bastırmak için yaptıklarını yine alkışlıyorum.ama iki takım arasında bu kadar gerginlik oluşturulmuşken ve herkes seni göklere çıkartmışken,gereksiz bir söylem yine ortamı sertleştirdi inancına girdim.
neyse,bu yazı daha çok su kaldırır.bu kadar spor yazarlığı yeter.sanıyorum sezon özeti oldu.
he,bana gelince ben delikanlılık yıllarımda fenerbahçeliydim,hala da kırıntıları üzerimde vardır ancak benim için futbol eğlenceliktir artık.amcamın etkisi ile fenerbahçeli olmuş ve döneklik olmasın diye,trabzonspor 1.lige çıktığında takım değiştirmemiştim(ben aslen trabzonluyum ya).amcam fenerbahçeli kalmış,babam trabzonsporlu olmuştu(ki;babam öyle futbola pek düşkün de değildi).ben de de amcam da da trabzonspor hep ikinci takımımız olarak kaldı,son dönemlerde ben biraz daha trabzonspora meyletsem de son dönemlerde yaşanılanlar beni o delikanlılık yıllarımdaki fenerbaçe taraftarlığı noktasına geri getirdi(yine eğlencelik ama).trabzonspor 1.lige çıktığında fenerbahçeyi neredeyse her seferinde yenerdi,fark attığı da çok olurdu.rahmetli babam,trabzonsporun,fenerbahçeyi yendiği günler eve girdiğinde bana takılmak için "ne fenermiş be!" derdi,ikimiz de gülüşürdük,ben boynumu bükerdim :).günümüz koşullarını da göz önünde bulundurarak söylüyorum "ne fenermiş be!"

2 Mayıs 2012 Çarşamba

burası akhisar,hani köfteci ramiz in çıktığı ilçe.köfteci ramiz istanbul istikametinde biraz daha ileride solda kalıyor.burası ramiz den sanırım 1 km daha geride yine solda başka bir köfteci mekânı,köfteci hünkâr.bir dost söylemişti,buranın daha güzel olduğunu,oradan aklımda kırıntısı kalmış ismin ve ramize gitmeden buraya daldım;iyi ki dalmışım.hem daha lezzetli,hem daha ucuz,hem tatlısı daha tatlı :) .tavsiye ederim,oralara düşerseniz bence burada bir de köfte yiyin.üzerine de dürüm tatlısı.

gururlarımız...kayra ve duru

bizim veledler 2.sınıfa gidiyor.geçen hafta sbs denem sınavı olmuşlar.bu 3.sınavdı.ilk iki sınavda dereceleri iyiydi,ancak son deneme imtihanı özellikle kızım için mükemmeldi.çünkü;11.283 kişi içenden sıfır hata ile 1.olmuştu.oğlum mu? o da 2 hata ile 163.olmuş.bunlar ne güzel şeyler,bir baba için,bir anne için.gurur duyduk.biri sınıfın birincisi,diğeri ikincisi.hıı,onlar ikiz ve maalesef aynı sınıfta okuyorlar.maalesef diyorum;biz onları ayrı sınıflara vermiştik,ancak öğretmen probleminden dolayı o sınıftan almak zorunda kaldık.o da kardeşinin sınıfını istedi,biz de hayır diyemedik.kızım ilk zamanlar kardeşinin aynı sınıfa gelmesini istemiyordu :) kardeşi ile rekabet etmek istemiyordu çünkü :).kardeşinin daha baskın çıkacağını düşünmüştü,daha güçlü olduğunu düşünmüştü.aslında ilk zamanlar daha baskındı erkek kardeşi,zamanla yavaş yavaş kızım,oğlumu geride bıraktı.erkek de dikkat dağınıklığı var,o da bilgisayar ve oyun takıntısı yüzünden.imtihanlarda bile "bir an önce bitsin,çıkıp top oynayayım"derdi var.evde ders yaparken dersini hızlıca bitirip,bilgisayarda oyun oynama telaşında.kızımın ise böyle saplantısı yok.arada bir girer bakar,az-buz bir şeylerle uğraşır ve sıkılır.çalışan kazanıyor.her ikinizi de seviyorum,teşekkürler çocuklar.

22 Nisan 2012 Pazar

LEYLA İLE MECNUN


DÜN 3.ANTALYA TELEVİZYON ÖDÜLLERİ VARDI.
Benim dizim; Leyla ile Mecnun için çok ödüller bekliyordum.İçimden öyle olmasını istiyordum,içim hakettiklerini düşünüyordu çünkü.Şunu unutamıyorum mesela; bir bölümde herkes dizideki başka karakterleri oynamıştı.Müthiş bir şeydi.Sanki dizi başından beri o karakteri oynamışlar gibiydiler.Beynimi dumura uğratmışlardı.Bunu düşünen senarist müthişti,bunu oynayan oyuncular müthişti.Ve mesaj kaygısı var dizide.Olumlu,pozitif insani mesajlar.Sigara yerine sakız,alkol yerine meyve suyu formatı çok ince bir zekâ.Hep söylüyorum LEYLA İLE MECNUN; ZEKİ İNSANLARIN DİZİSİ.Bunu biraz açayım,başka bir ilde aklını sevdiğim bir müşterimin elemanı var,beyni sürekli icraat halinde.Onunla diziler üzerine az bir kafa yoralım dedik.Hemen LEYLA İLE MECNUN da kalakaldık.Yok ya,ötesi yok.Zekiysen dizin LEYLA İLE MECNUN,diğerlerini altına istersen diz.İstemezsen sıkıntı yok.
Biz LEYLA İLE MECNUN sevenler olarak ödülümüzü kendilerine verdik.Bizim ödül şampiyonumuz onlar.Yarıştıkları dizilere de bok atmak istemem,Onlarda da emek var,onların da dizi olarak kaliteleri var.Ancak LEYLA İLE MECNUN'un yanından geçemezler.

3 Nisan 2012 Salı

mini etekli türbanlı

bugün sabahleyin bir okul önünde (sanırım çocuğunu okula bırakıyordu) bir bayan gördüm.yüzü makyajlı türbanlılardan(hani benim hiç tasvip etmediklerimden),sonra farkettim ki,mini etekli.baya baya mini etekli (dizin 2 parmak üzerinde filan değil,etek boyu diz ile beli ortasında filan(şimdi; hem eleştiriyor,hem ne biçim incelemişin dediğinizi duyuyor gibiyim,vay sapkın da diyeniniz olacaktır,varsa öyle diyen,kendisine bir şey der geçerim).bu gördüğüm en uc türban takan bayan durumuydu.hani bunu internette ben okusam "hadi lan oradan" derdim.maalesef gözlerimle bunu da gördüm.daha önce başörtünü kirletme diyordum,şimdi ne diyeceğimi bilemedim.

29 Mart 2012 Perşembe

seyahatin ardından

uzuunca bir seyahat döneminden sonra ilk yazımı yazıyorum.halbuki seyahatte daha uygun olabilirdi yazmak ancak,otelleri yorgunluk atma yeri,yorulmak alanı olarak düşünemediğimden bu seyahatte kafa ve klavye yormadım.bir önceki seyahatin kötü tecrübesinden sonra daha dikkatli bir seyahat oldu :) şimdilik bu kadar,saat 02.00 bilahare devam ederiz...

15 Mart 2012 Perşembe

otel muhabbetleri

seyahatteyim yine.şu an antepte oteldeyken yazıyorum.otellerin bazılarında yeni bir uygulama başlamış.müşteri tc kimlik numarası ile internete bağlanabiliyor.kimin ne bok yediği bilinsin diye.bunu ben kınıyorum.hem de şiddetle.bu resmen özgürlüğe müdahale.birisi bir halt etmiş (otel görevlisinin açıklaması bu)o yüzden genel olarak oteller böyle bir uygulamaya geçmiş.ankarada 2 otelde kaldım,birinde bu uygulama vardı.dün adanada bir otelde kaldım orada yoktu.şu anki otelde de bu uygulama var.bu benim hiç hoşuma gitmedi.takip edilmeyi hiç sevmem.ne yapıyorum ne ediyorum bu beni ilgilendirir.birinin yaptığının ceremesini bir başkalarının çekmesi hiç adil değil.dedim ya izlenmeyi hiç sevmem,muhtemelen de kimse sevmez(en azından bu anlamda).ki; bir işyerimden ayrılış sebeplerimden biri de buydu,telefonla izlenme,internetten izlenme,araçtan izlenme vs.özgürlük mü dediniz?demediniz mi?

6 Mart 2012 Salı

Allah size de nasip etsin :)

bildiğiniz gibi benim ikizim var.bir kız,bir erkek ve yaşları 8.ikinci sınıfa gidiyorlar ve derslerinde de başarılılar.okul eğitim düzeyi nedir,bilmiyorum ama,sınıfta başarısız öğrenciler varmış,demek ki bizimkilerin başarılarını,başarı sayabiliriz.çalışkanlıkta sınıfın ilk üçü içindeler.bazen biri öne çıkıyor,bazen diğeri,bazen de bir başka arkadaşları var,o öne çıkıyor.öğretmenleri,her ikisinden memnun ve onlar üzerinden de mutlu.ikisinin başkaları ile değil,birbirleri ile yarıştıklarını söyledi.kızım ne zaman erkeği sollasa,erkek kızımı dövmeye kalkıyor :) kızım da azimle,inatla oğlumu geçiyor.oğlum ne zaman "ben senden daha akıllıyım"dese,kızım hemen "ama,bugün ben matematikten 100 aldım,sen 96 aldın" veya "türkçede ben sınıfta kimsenin bilemediği soruyu bildim,sen naptın" gibi kızdırıcı cümleler kurunca,oğlum "hurraaaa,saldırıya geçiyor".bir taraftan gıcık bir şey , bir taraftan onur verici bir şey :)

kmal

ben bıktım kmal diye yazmaktan,o bıkmadı kmal gibi konuşmaktan.resimli bir blog yazısı yapacaktım ona da değmez.bugün bir yığın beyanatta bulunmuş haşmetmeabları(bu da böyle mi yazılıyordu,her neyse).neresinden tutayım da bir şeyler yazayım.yazmayayım...
lan sktrn gidin...onu da yapmıyorlar...oturdukları yer kıymetli...nefs işte...
sonuç:sktrn gidin
özet:sktrn gidin

3 Mart 2012 Cumartesi

Karl Marx ın bir sözü


"cehenneme giden yol iyi niyetle döşenen taşlarla döşelidir"
hassiktir lan! iyi niyetle yapılan şeylerin sonucu ne olursa olsun,niyet iyi ise cehenneme taş filan olmaz.hangi aklın,hangi mantığın ürünü olarak türettiyse marx efendi bu söylemi.-iyilik yapmak için yırtınmayın,kötü olunca da büyük bir sıkıntı yok-kıvamında bir şeymiydi neydi?sanki marx cennete,cehenneme inanıyormuş gibi.bir de bu konuda kendi hadis(!)lerini beyan etmiş.dinimiz islamda yapılan hatada,niyete bakılır.niyet iyiyse sıkıntı yoktur,niyet boktansa zaten "kayanın selamı var!" niyeti bozuk olan da selamı alır mı,almaz mı o da onun sorunu.niyetiniz iyiyse sıkıntı yok! yolunuz her zaman açıktır

29 Şubat 2012 Çarşamba

merve kavakçı


28 şubat sürecinin simge mağdurlarından sadece biri.ecevit ve ahalisine nefret duygularımın ortaya çıktığı dönemin simgesi."haddini bildirin şu kadına" lafını unutmak mümkün değil.sindirmek hala mümkün olmadı.Allah a şükür ki; merve kavakçı ya iade-i itibar yapılıyormuş.28 şubat izleri teker teker temizleniyor.bir röportajını okumuştu merve kavakçı nın insan olanın içinin sızlamaması mümkün değil! çocuklarının,diğer çocuklar tarafından taciz edilmesi,aşağılanmaya çalışılması ve yaşanan travma ve dramlar...
dedim ya o sadece mağdurlardan birisi,bir kare daha hatırlarım,bir kadın polisin,başörtülü bir kızın başörtüsünü çekiştirirken ki fotografı.genç kızların lise parmaklıklarına kendilerini kelepçelemelerini,üniversitelerde nur serter lerin pervasızlık yaptığı kızları,kızların perukla okula gitme travmalarını vs.(bu vs.in altında daha ne hikayeler vardır,o vs.le ilgili ne kitaplar yazıldı,her sayfası ıslak kitaplar.göz yaşları ile yazılırken ıslanmış sayfalar)
bugünlerde sayın mhpli milletvekillerimiz de şu an ki iktidarın 28 şubatın üretimi olduğunu iddia ededursun.birine tecavüz edersen,tecavüz ettiğinin doğurduğu; bir sebebin sonucudur.buradan başka anlamlarda çıkartmak isteyenler olacaktır.ancak benim söylemek istediğim de nettir.boktan bir şey çıkartmak isteyene sadece t.a.k.der geçerim.o doğan çocuk,bir gün hesabını soracaktır,ki; o gün de uzak değildir.o çocuğun şu an yaşı 15 tir.tecavüz suçunu işleyenin mahsulüdür.o çocuk tam sorgulama çağındadır ve her gün hesabını sormak için daha da bilenecektir.babası bellidir;
babasının da t.a.k.

28 şubat manşetleri








not:gazete küpürleri 8sutun.com sitesinden alınmıştır.
bu gazete manşetleri 28 şubat sürecinin adım adım uygulamaya sokulduğu dönemde atılmıştır.bu gazetelerin yazarları bugün de hala gözümüzün önündeler.bir kısmı değişti,bir kısmı aynı tas aynı hamam.yazarlardan ziyade aydın doğan,dinç bilgin gibi gazete sahiplerinin de o çorbada tuzu vardı.hiç biri unutulmadı,unutmadık.değişik zamanlarda değişik şekillerde,aklımıza düşüyor o dönem şakşakçıları ve yandaşları.hepsinin t.a.k.diyesi geliyor insanın,ama demiyorum.bugün cüneyt özdemirin ataol behramoğlu ile röportajını okudum.behramoğlu 28 şubat sürecini desteklediğini ve pişman olmadığını söylüyor...tüm 28 şubatçılara ilettiğim gibi sana da saygılarımı iletiyorum behramoğlu.kitaplığımda duran iki antoloji içindeki tüm harfler sana yol olsun "l" harfleri de yol üstündeki köprü direkleri,sonrası...saygılar!

28 Şubat 2012 Salı

bumerang


blogçuyuz(!) ya!
hani renk olsun diye reklam da alayım,onun raconunu da bileyim babında iki reklam koydum bloga.biri kabul edilmiş,biri reddedilmiş-miş.lan eğlencelik olsun dedik,yoksa yemişim reklamını.bloggerlığımı bile sorguladım reklam koyarsam,blog alemine(!) ayıp mı olur diye bile düşündüm,bir yığın uğraş,reklamı koy,sonra reddedilsin,neymiş falan filan...yok kardeşim,bundan sonra reklam meklam yok.kendim pişirir,kendim sunarım,yersen...

28 şubat


bugün 28 şubat...
15 yıl kadar önce de 28 şubat oldu.o dönemi yaşarken,hangi çağda yaşıyoruz diye aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum.bu görüntüler,bu bakış açıları ortaçağ döneminde olabilirdi diye düşündüğüm çok oldu.okuldan atmalar,okula almamalar,fişlemeler,sermaye ayrımları,bazı markaları ordu kantinlerine sokmamalar,8 yıllık eğitim sistemi,merve kavakçı ya yapılan,başbakanın ensesinde boza pişirmeler,kanallar,gazetelerin kusmuk kokmaları,iğrenç bir dönemdi.kimleri hatırlıyorum o dönemlerden; öncelikle çevik bir! teziç,alemdaroğlu,süleyman demirel,karadayı,mesut yılmaz,ali kırca,reha muhtar,dinç bilgin,aydın doğan vs.vs.
gün intikam zamanımı? hayır! ama yapılanların cezasının çekilme zamanı.dün geceden beri twitter da kusuyorum,aklıma geldikçe o günler...
Allah belalarını verecektir,buna imanım sonsuz...

25 Şubat 2012 Cumartesi

Osmanlı nın hükmettiği ülkeler,yerler,alanlar,bölgeler.



1.Türkiye 2.Bulgaristan (545 yıl) 3.Yunanistan (363
yıl)(1458-1821) 4.Sırbistan (539 yıl) 5.Karadağ (539 yıl)
5.Karadağ (539 yıl) 7.Hırvatistan (539 yıl) 8.Makedonya
(539 yıl) 9.Slovenya (250 yıl) 10.Romanya (490 yıl)
11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar
12.Macaristan (160 yıl) 13.Moldova
(490 yıl) 14.Ukrayna (308 yıl) 15.Azerbaycan (25 yıl)
16.Gürcistan (400 yıl) 17.Ermenistan (20 yıl) 18.Güney
Kıbrıs (293 yıl) 19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl) 20.Rusya'nın güney
toprakları (291 yıl) 21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
22.İtalya'nın güneydoğu kıyıları Otranto ve çevresi(20
yıl) 23.Arnavutluk (435 yıl) 24.Belarus (25 yıl) –himaye
25.Litvanya (25 yıl)-himaye 26.Letonya (25 yıl) –himaye
27.Kosova (539 yıl) 28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat
29.Irak (402 yıl) 30.Suriye (402 yıl) 31.İsrail (402
yıl) 32.Filistin (402 yıl) 33.Ürdün (402 yıl) 34.Suudi
Arabistan (399 yıl) 35.Yemen (401 yıl) 36.Umman (400 yıl)
37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl) 38.Katar (400 yıl)
39.Bahreyn (400 yıl) 39.Bahreyn (400 yıl) 41.İran'ın
batı toprakları (30 yıl) 42.Lübnan (402 yıl) 43.Mısır (459 yıl)
44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp 45.Tunus (308 yıl)
46.Cezayir (313 yıl) 47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nüb
48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş 49.Cibuti (350 yıl)
50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla 51.Kenya sahilleri (350
yıl) 52.Tanzanya sahilleri (250 yıl) 53.Çad'ın kuzey bölgeleri
(313 yıl) Osmanlı adı: Reşade 54.Nijer'in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı
adı: Kavar 55.Mozambik'in kuzey toprakları(150 yıl) 56.Fas (250
yıl) –himaye 57.Batı Sahra (250 yıl) -himaye- 58.Moritanya (250
yıl) –himaye 59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası 60.senegal
(300 yıl) 61.Gambiya (300 yıl) 62.Gine (300 yıl)
63.Etiyopya'nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habe
Hilafeten Bağlı Olan Ülkeler 65.Hindistan
Müslümanları -Pakistan- 66.Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş-
67.Singapur 68.Malezya 69.Endonezya 70.Türkistan
Hanlıkları 71.Nijerya 72.Kamerun Himaye ye
Aldığımız Ülkeler 73.Fransa 74.İspanya
75.İngiltere 76.Monako 77.Hollanda 78.Norveç
79.İzlanda 80.İrlanda 81.Cebelitarık
82.Danimarka 83.İskoçya 84.Myanmar 85.Japonya
Osmanlı Ordusunun Bulunduğu Ülkeler
86.Almanya 87.Liechtenstein 88.San Marino
89. Çek Cumhuriyeti

Kanuni, Baltık denizine kadar ilerlemiş. Himayeye aldığımız Avrupa devletlerini ise
başka kategoride incelemeyiz yanlış olmasın. Fransa'yı ipten aldığımız için
resmen bize olmasa da her yönü ile Osmanlıya bağlı idi, İngiltere ile bazı
antlaşmalarımız vardır. Müttefiklikten biraz öteye gidip ülkeden üstünlüğümüzü
kabul ettirmişizdir. Avusturya'da ise olaylar şöyledir; Diplomatik
olarak alt seviyede olduklarını kabul ettirip haraca bağlamışızdır. Ki bu da
bize bağlanmış anlamına gelir.
http://forum.donanimhaber.com/m_58065451/tm.htm bu adresten alınmıştır,blogumda olsun istedim.

22 Şubat 2012 Çarşamba

GÖZÜNÜZE GİRSİN..!



eveeet,böyle haberlere bayılıyorum.istisna gazetelerimizden(!) gözcü ve aydınlık hüber köşkündeki abdullah gül ve tayyip erdoğan ile eşlerinin resimleri üzerine manşetler atmışlar.ellerine sağlık ! neymiş,atatürk bir başka görüntüde ayaktaymış,eşi oturuyormuş,medeniyet görsün öğrensinlermiş abdullah gül ve tayyip erdoğan...
eee,noldu şimdi,atatürk de oturarak bir başka zamanda latife hanım ayaktayken fotograf çektirmiş.hem de latife hanım çarşaflı vaziyette.aydınlık ın bastığı resimde de latife hanım çarşaflı ve başı kapalı,tesettürlü.neresinden tutarsam tutayım,bi tarafınıza... sayın gözcü ve aydınlık genel yayın yönetmenleri! hazmedemediğiniz, başörtülü hayrünnisa hanım ve emine erdoğan,ama latife hanım daha bir tesettürlü,bunu mu gözünüze sokmak lazım yoksa,diğer resmimi bilemiyorum.gözünüze hangisi girsin istiyorsanız onu seçin.sevgiler,saygılar ...:))))))

KURŞUN KALEMİN 5 ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ


Ninesini bir mektup yazarken izleyen çocuk sordu:
- “Yaşadıklarımız için bir hikaye mi yazıyorsun? Yoksa benim hakkımda mı?”
Ninesi yazmayı kesti ve torununa şöyle dedi:
- “Aslında, senin hakkında yazıyorum. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kullandığım Kurşun Kalem.Umarım büyüdüğünde sen de bu kurşun kalem gibi olursun.”
Çocuk merakla kurşun kaleme baktı.Özel bir kalem gibi görünmüyordu.
- “Fakat daha önce gördüğüm diğer kurşun kalemler ile aynı!”
- “Bu, senin nasıl baktığın ile alakalı. Kurşun Kalemin 5 önemli özelliği vardır, ki sen onlara sıkıca tutunduğunda ömrün huzur içinde geçecektir.”
Birinci özellik:Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi O yönlendirir.
İkinci özellik:Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemin ucunu açmam gerekir.Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar.Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar.
Üçüncü özellik:Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.
Dördüncü özellik:Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın.
Beşinci özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır.Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın.
Paulo Coelho mailce.com dan alıntıdır.

21 Şubat 2012 Salı

aziz yıldırım


bugün aziz yıldırım savunma yapmış,savunmanın bazı yerlerinde enteresan cümleler kurmuş.bu cümlelerin bir kısmı bana tuhaf geldi.
Aziz Yıldırım; "Aleyhimizde yapılan propaganda, kulübümüzün kuruluş gayesini baltalamak ve bu temiz, vatansever, Atatürkçü yoldan çevirmek içindir." diye konuştu.milliyet
aziz yıldırım,fenerbahçe nin gördüğü en iyi başkandır.yaptığı tesisler ile,gösterdiği şampiyonluklar ile, her branşa eğilmesi ile en iyi başkandır,aziz yıldırım ın yanında ali şen in esamesi okunmaz bana göre.ancak,savunmaya direk,atatürk üzerinden yapmaya başlaması ile bu davada birden içime kurt düştü.ne alakası vardı,bu davanın atatürk ile,atatürkçülük ile.galatasaraylılar atatürkçü değil,beşiktaşlılar atatürkçü değil anlamı da çıkarır.onlar atatürkçü olsaydı,onlara da dava açılırdı(!).komik! bu savunmayı aziz yıldırım a hiç yakıştıramadım.avukatını bence hemen değiştirsin.insanın kendi öz kimliği ne işe yarar? yapmışındır ya da yapmamışındır!davanı onun üzerinden yürütürsün.
bu savunma şekli ile aziz yıldırım,benim gözümde sanıklıktan suçlu görüntüsüne doğru kaymaya başlamıştır.
geçmişten biliyoruz ki; her bir bok yiyen hemen bağırmaya başlardı "biz atatürkçüyüz,o yüzden bizi içeri alıyorlar,o yüzden bizi suçluyorlar,o yüzden....."
"atam! biz bi bok yedik,arkana saklanacağız,kusura bakmazsan! en güvenli yer,türkiye de senin isminin arkası çünkü!"
yok yaa!
hani internette dolaşan muhabbetler vardır ya; türk insanına mahsus davranışlar arasında şunu da ben sokmuş olayım "atatürkçü olduğumdan,bu suç bana isnat ediliyor!" gibi. yazık.
atatürk ü emellerinize alet etmeyin...

20 Şubat 2012 Pazartesi

selim şevkioğlu


selim şevkioğlu;
bu müşfik,mülayim,sevecen yüzün bağlı olduğu o bedenin içindeki yüreği siz bilirmisiniz? ben biliyorum...keşke herkesin bir selim şevkioğlu kardeşi olsa...
fotografı çeken süleyman uçar kardeşim; izninle (bu resmi buraya astığımda henüz iznin gelmemişti).

19 Şubat 2012 Pazar

cami süslemeleri


bu cami o cami değil,ancak o caminin de buraya resmini koyup onun üzerine yazmış olacağım.sözünü edeceğim cami istoç yeni cami ve onun gıyabında tüm yeni yapılan camiler...
camiler ne içindir? ibadet içindir,doğru mu? doğru ! camilere öyle işçilik yapılır ki(cemaat tarafından ya da imam ve tayfası tarafından),ben şahsen uyuz olurum.istoç yeni cami de bir cuma namazında imam,talep de bulunuyordu,camiye çiniden ayetler yaptırılacak toplam 20000 tl tutuyor.bunun için cemaatten yardım...
cami cemaatleri bu manada iyidir,istenilene hemen cevap verir; kimi az,kimi çok,kimi de masrafın tamamını karşılar tek kalemde.
ancak benim takıldığım,bu süslemelere niye ihtiyaç duyarız,duyarlar,duyarsınız.çinili ayetler olmayınca namaz kabul olmuyor mu? yapılan masraflar bu manada bana abartılı gelir.bir tv programında bu konuda edip yüksel fikir beyan etmişti,ondan beri bu pencereden bazen bakarım.istoç yeni camideki yardım talebi içimi sızlattı.20000 tl.sadece çiniler için.20000 tl.ile 20 aile 20 ay boyunca geçinir gider günümüzde.çok mu israfkârız? evet,çok israfkârız,kimle ne yarıştırıyoruz.
istoç yeni cami ile sınırlı olsa haydi neyse ! bu harcamalar,masraflar genel olarak tüm camilerde yapılıyor,ne işe yaradığını kestirememişimdir.yazık,o kadar aç,açığımız varken.Allah cami yapanı,mükâfatlandıracağını söylüyor,ama süsleyen,allayan,pullayan için bir şey demiyor.onları da israf ayeti ile uyarıyor "yiyiniz,içiniz,fakat israf etmeyiniz;çünkü Allah israf edenleri sevmez."(araf,31)
vebal sizin beyler,cami yapalım,artık cemaatler camilere sığmaz oldu.ancak,fuzuli harcamalardan uzak durun Allah aşkına...

17 Şubat 2012 Cuma

2.sınıf 2.dönem başkanlık seçimi

bu da benim doğum günümden bir kuple olsun (başkanlık kutlaması değil)
bu kez yarışı,duru kazanmış :) . kayra kendini biraz madara olmuş hissetmişti.çünkü,kayra kendini daha popüler hissetti her zaman ;) .6 çocuk aday olmuş,3 kız 3 erkek olarak.ilk turda duru ve kayra diğer arkadaşları arasından sıyrılmış olması aile olarak bize gurur verdi.başkanlık seçimi şeklinde son tura kayra ile duru beraber girmişler 3lü kademeli seçim sonucunda duru,kayra yı bir oyla geçip sınıf başkanı olmuş,kayra da yardımcısı :) .bizi onurlandırdıkları için onlara teşekkür etmek borcumuz herhal.

16 Şubat 2012 Perşembe

bmc otobüsleri


bmc halk otobüsleri hangi aklı evvelin tasarımı ise kendisini tebrik etmek(!) lazım.otobüslerin hafif bir frende tüm yolcuları dalgalandırmasını mı saysam,koltuk aralıklarının genişliğini(!) mi saysam,yoksa en arka kapı tarafındaki sağ iki koltuk yolcusunun ayaklarını nereye koyacağını şaşırmasını mı saysam.altı parmaklık ayak payı bırakılmış,kapı açıldığında,o koltuklarda oturanlar ayaklarını hemen 8 pozisyonuna getirmek zorunda kalır.bir şeyi tasarlıyorsan önce o şeyin içinde yolcu olman lazım sanırım.bu saydıklarım bir yolcu olarak tesbitim,şoförlerini de dinlemek lazım,kimbilir onların ne dertleri vardır.

15 Şubat 2012 Çarşamba

ilişki...:)

"Türkiye'nin 'özür ısrarı'
ilişkileri bozuyor
İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom, Mavi Marmara
saldırısı için özür talebi devam ettiği için Türkiye'yle ilişkilerin normale
dönmediğini söyledi."
NORMAL VE ANORMAL TÜM İLİŞKİNİZE .......

14 Şubat 2012 Salı

verilmiş sadakam ...










bir önceki gün bu saatlerde seyahate gideceğimi yazmıştım.bu sabah yola çıktım.ankara ya gidiyordum,sonra aklıma devrek deki müşterim geldi,ona da geçerken bir uğrayayım istedim.tam yeniçağa dan o tarafa döndüm,takriben 1 km.kadar gitmiştim ki yolun asfalttan mıcıra dönmeye başladığını gördüm,hafif frene dokundum,dokunuş o dokunuş sanıyorum 200 metre kadar araç sürüklendi.sürüklenmede değil aslında mıcır-kumda sörf yapmak gibi bir şeydi.100 metre kadar gittiğim istikamete önden,100 metre kadar gittiğim istikamete arka arka gittim.aracın kontrolü bende değildi artık.geri geri şarampole düştüm.araba yan yattı.bana bir şey olmadı Allah tan.araba şoför mahalli tarafına devrildi.takla atıp atmadığımı hatırlamıyorum.aslında en son kareyi hatırlamıyorum.bir otobüs durdu.özemniyet turizm e ait.şoför,muavin,bir iki yolcu sağolsunlar koşarak geldiler.ben üst tarafta kalan kapıyı açıp oradan çıkmaya çalışırken,onların yardımı ile kolay çıktım.hemen araçtan su ve meyve suyu getirdi muavin.az ilerideki menteşeoğulları mı ,mengeşoğulları tesisleri mi ne vardı,oraya getirdiler.orada jandarma,polis,çekici bekledim.sonra polislerle beraber tutanak tutmak için gittiğimizde polise şöyle bir şey söyledim "ya herkes vızır vızır geçiyor oradan,bir mal ben miymişim?" deyince hep birlikte gülüştük.halbuki yol tecrübem de iyidir ama demek ki olacakmış.Allah beterinden korusun.
hıı,bu arada 8 yaşındaki kızım gitmemi istemiyordu "gitmesen baba" gitmem gerektiğini söyleyince de " inşallah kaza yaparsın da hemen gelirsin" gibi bir temenni de bulunmuştu.gitmemi istemiyordu,severler beni :) ."o nasıl bir duadır kızım ?" dediğimde yanlışını anladı "arabaya bir şey olsun,sana bir şey olmasın,öyle bir kaza olsun,sen otobüsle geri gelirsin" e kadar duayı indirdi.onun dediği oldu :) .

12 Şubat 2012 Pazar

yazmak olsun...


ayın 13ü .tam 5 dakika sonra hatta bu yazı bittiğinde belki de 13ü olmuş olacak.sabahleyin yine seyahate başlıyorum.sanırım iki hafta kadar sürer.ankara-konya-kayseri-adana-antep-antakya-mersin-konya-antalya-ısparta-denizli-aydın-muğla-manisa-izmir-kütahya-balıkesir-bursa.zaten türkiye de başka şehir de kalmadı :).hayırlısı bakalım,Allah kazasız,belasız bir seyahat daha bitirmek nasip etsin.önceleri daha çok seviyordum gezmeyi,ancak şu son zamanlar görev edasıyla gittiğimi düşünmeye başladım.hani ucunda bir haz yok yani.haz,sadece satış olunca oluşuyor.işyerinde otursam ve bunun karşılığında para alsam bu da beni tatmin etmez.hani oturduğu yerden para kazanıyor formatı var ya o bana uymuyor.otur otur nereye kadar,can sıkıntısı,internet minternet o da bir yerde tıkanıyor,kısır döngü.habire bloga bir şeyler yaz,o da olmuyor.daha ötesine gitsem dertsiz başıma dert bile açarım.yazacak o kadar çok şey var ki aslında.yazdıklarım,kendimi frenlemiş hallerim.bu arada ayın 16 sında fetih 1453 vizyona giriyormuş.mutlu oldum.fragmanını gördüm 10 numara,ciddi ciddi savaş filmi çekmişler.hani gıpta edip,hatta kıskanıp baktığımız yabancı filmler yok muydu aynı onlar gibi.nihayet diyorum.ben bu yazının resmini de fetih 1453 afişinden yapayım en iyisi.gazete de yukarıdaki afişi gördüğümde çocukluğuma gittim.çocukluğumda da şimdi de fena karakalem çizmem(hiç eğitimini almamış biri olarak).yukarıdaki "ulubatlı hasan" canlandırmasını çocukluğumda sürekli çizerdim.bir onu çizerdim bir de çağrı filminin afişini :) .hani dirsekten görünen bir el ve elde bayrak.the message.buradan konu değişik mecraalara kaymadan bitireyim.sabah yolculuk var.filmi de anadoluda bir müşterimle bir sinemada seyrederiz herhalde veya tek başıma :).ama seyrederim inşallah.çocuklarımla seyredecek kadar kansız olsaydı keşke.:(