19 Ocak 2014 Pazar

Esnafın Nabzı

yine iş gereği düştüm yollara...
bursadan başladım,eskişehir,kütahya,balıkesir,izmir,aydın,muğla,denizli,antalya,konya ve ankarada bitirdim.
iş kısmı gündemle beraber sıkıntılı hal almıştı. aralık ayı zaten genelde durgun geçer, esnafın stok sayımları,hesap kapamaları falan derken ay biter. iş niyeti ile gittiğim müşterilerle işten çok gündem değerlendirmeleri yaptık. müşterilerimle diyaloglarım satan-alan kıvamında değildir; dost-arkadaş abi-kardeş çerçevesindedir.uzun soluklu seyahatlerimi de zevkli hale getiren bu ilişkilerdir.
neyse biz konumuza dönelim.
işlerin durağanlığının şu dönemde bu kadar artmasının sebebini cemaat-hükümet savaşına endekslemişti her müşterim. genel bakış açısı şöyle; "cemaat bizleri çok pis ters köşeye yatırdı" "biz onları sevmiştik" "iyi şeyler yaptıklarına hep inandık" "bilmem kaç ülkede bizim değerlerimizi yayıyorlar" "iyiydiler ya"
sonuç : BİZ SENİ SEVMİŞTİK BE CEMAAT (di'li geçmiş zaman) !
bursadaki bir müşterim neredeyse beddua edecek kıvamdaydı. geçmişte sempati ile baktığını biliyorum. bu manada çok konuşmuşluklarımız olmuştu. ancak şu an vatana ihanetten bahseder duruma gelmişti.
izmirde bir müşteri kardeşim 11 yıldır 1 kez oy verdiğini bir daha oy vermek içinden gelmediğini ancak şu süreçte hükümete oy vermenin(ki; erdoğanı da sevmediğinin altını çizerek) bir vebal olduğunun altını çizdi.
balıkesirde iki müşteri ile görüştüm, bir tanesi hükümetin işinin bittiğini ısrarla söyledi "biz siyasetin içinde de olduk,ondan biliyorum" demesini de buraya düşmem gerekiyor. bu konuda ben yanıldığını söyledim,hatta 31 mart için telefonlaşma randevulaşmasına girdik :) bir diğeri de o müşterimin akrabası idi,onlar da "resmen, hükümete operasyon yapıldı, bunlara biz boşuna sempati ile bakmışız" kıvamında sözler söyledi.hükümete daha fazla sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi. kaldığım otelin yakınında eski bir müşterim büfe işletir. orada oturup hem atıştırıp,hem lafladık; o da "artık cemaat bitti, erdoğanın yaptıklarını görmeyecekmiyiz,hangi dikenli yolları atlatarak geldiğini, 28 şubatta dindar kesime neler yapıldığını,bunları teker teker ortadan nasıl kaldırdığını unutacakmıyız,sonuna kadar destekleyeceğiz" dediğini de buraya yazmam gerek.
zaman gazetesi abonelikleri çoğunda iptal edilmiş(ki; önceleri herkesin dükkanında mutlaka zaman gazetesi olurdu,kiminin ki devam ediyor,parası daha önceden ödenmiş çünkü. kimisi ortada durmasını önemsememiş ama gelen gidenin kendisine artık düşman gözü ile baktığını söylüyor, kimisi yurtdışında olduğundan aboneliği henüz bitirilmemiş,fakat elemanları gelen gazetenin adı gözükmeyecek şekilde katlayıp kaldırmış.yani esnafın dükkanına bir şekilde zaman girmişse bunun ezikliğini yaşıyor(eskiden gurur duyardı herhal)
diğer illerde görüştüğüm müşterilerim de (ikisi hariç) farklı şeyler söylemedi. o ikisine de döneriz.
şunu farkettim, herkesin cemaatle veya fethullah gülenle ilgili kafasında bir kaç soru işareti olmasına rağmen her sempati ile bakan,destekleyen bunları görmemezlikten geliyormuş. artık herkes onları netleştirmiş havasında. muhabbetlerde dillendirilen mevzuuları özet olarak aşağıya sıralayacağım,aklınızın yattığı olabilir yatmadığı olabilir, ama bunlar artık esnaf dediğimiz kitle arasında dillendiriliyor.herkes içindekini kusuyor;
-cemaatin topladığı paraların makbuzu yok, hangi para nereye gidiyor? biz yahudi kuruluşlarına yardım etmek için mi para verdik?
-maddi durumunun iyi olduğu zamanlar cemaate verdiği bursları ödeyemeyecek duruma düşenlere icra yoluna gidilmesi
-hakan fidan ?!
-ihh ya operasyon !
-gezi olaylarında ankarada ağırlığı olan cemaat sorumlusuna ankarayı karıştırmak için elinizde ne kadar imkan varsa kullanın(ancak konuyu anlatan, sorumlunun bunu yapmadığı ve cemaat içinde horlandığını anlattı-bu konu fazlaca derin,ayrıntılar da anlatıldı,oraya girmiyorum) denmesi.
-"son 1 çekim kaldı,onu da ödeyeyim,bankasya ile irtibatı kesiyorum."
-zaman aboneliğini iptal etmek isteyen esnafa "senin maliye ile hiç işin olmaz mı?" tehditleri
ayrıca BİR KUMPAS OLAYI VAR Kİ; ONU ŞU AN DİLLENDİRMİYORUM (yine de)
bir başka hikaye ile yazıyı bitireyim.
bir matematik öğretmeni, çok zeki bir öğrencisini cemaat kursuna götürür."bu çocuk çok zeki,ben onun matematik öğretmeniyim, bu çocuğa siz burs verseniz,%100 olmasın,yarısını ben vereyim,hem bu çocuğun babası şehit polis, olur mu?" kaabilinden soruya "şehit kontenjanımız doldu, ücretten de bir şey yapamayız,kem küm" matematik öğretmeni oradan boynunu bükerek çıkıp, hiç dini hassasiyeti olmayan bir başka dershaneye gider,aynı şeyleri anlatır, dershane "tamamını biz karşılarız" demesine rağmen matematik öğretmeni yarısını vermek için anlaşır.
son olarak da; iki istisna olan müşterime döneceğimi söylemiştim: onlar cemaatin mütevellisi idi, ikisi ile de geniş geniş konuştuk, benim sorduğum sorulara değil de onların anlatmak istediklerine odaklanmamı arzuluyorlardı. ama öyle olmadı,ben yönlendirmek istediğime yönlendirince mevzuu "eee, kem kümlere " tosluyordu.onlardan edindiğim intiba şu: cemaat hocaları,imamları veya işadamları her ne ise, brifing veriyordu mütevellilere" şu soruya şu cevabı verin,siz şuraya yönlendirin "gibi...çünkü 80 öncesi solcular gibi şablon içinde cevaplar veriyorlar. eskiler hatırlar dev-solcuların şöyle bir nakaratı vardı :) "sakıp sabancı,zengin ama istediği yemeği yiyemez,çünkü şeker hastası" neredeyse bu kıvamdalar.
gördüğüm bir başka şey ise mütevellilerde " ya cemaat, örgüt sayılırsa" ; ardından şu gelebilirdi "örgüte yardım ve yataklık suçlaması..." ve temiz,saf insanlara yazık olmasının bir başka noktada başlangıç noktası olur bu.
CEMAAT (!) SAYENİZDE ÜLKEMİZE GEÇMİŞ OLA DEMEK ZORUNDA KALMAYIZ İNŞALLAH !
SÖZ KONUSU VATANSA GERİSİ TEFERRUAT DEME NOKTASINDAYIZ !


 NOT: Üç fotograf da son seyahatten; üstteki fotoda mağaza ismi ilginç :) ironik (konyadan), ikinci fotoda bir ilçe ismi yanlış yazılı, üçüncü fotoda güzel bir mekan, o kadar !

4 Ocak 2014 Cumartesi

ne cemaatmiş ama !

çok emek verildi,biliyoruz. 
ilk okul açılışının hikayesini ilk ağızlardan dinlemiştim. neler konuşuldu,hangi şartlarda okul açıldı, ne emekler verildi. nerelerde ne hikayeler yazıldı. yokluklarla imtihanlar verildi,varlık yollarında!
bu hikayeler oluşurken,bu günlerin hesabı yapılmışmıydı bilemem. 
hep şunu derdim, güzel insanlar, güzel insanlarla iyi şeylere imza atıyor, destan yazıyorlar. ülkeyi elbirliği ile nereden nereye getirdiler. canla başla çalışıyorlar. referandumda yurtdışından gelip oy kullanan insanlara tv ekranlarında şahit olduk,bravo dedik.türkçe olimpiyatlarına gıpta ile baktık, çocuklarımızı onların okulunda okutalım istiyorduk. tırnaklarla kazınarak gelinen nokta da bomba patladı. iyi şeyler düşündüğümüz insanlar, silahlarını bize doğrulttu. şok olduk. "ne oluyoruz" bile diyemedik,sarsılmıştık, sonra dedik ama hiç bir karşılığı olmadı. saygı duyduğumuz,sevdiğimiz gazeteler,tvler ve kalemler bize döndü. biz mi kimiz? islami değerlere sahip çıkmaya çalışan bir partiye oy veren ve ağzından pozitif anlamda islam kelamı çıkan herkesi, seven insanlar...
saydığımız kalemler gülerceler,alkanlar,dumanlılar (bunlar tüm isimlerin üst başlığı olsun) kalemlerini alnımızın ortasına sapladı. önderleri fethullah gülen, bir beddua etti ki, tüm senelerin birikimini sıfırın altına indirdi. onlar beddua değil dese de (tarihsel örnekte peygamberimizin, müslüman olmayanlarla böyle bir lanetleşmesi durumu var, o da müslüman olmayanlarla) ...neyse ben, gördüğüm video karşısında şok oldum, fethullah gülen de o videoyu seyretse şok olur herhalde. kendini ti'ye alan bir yığın video yapıldı o kayıt kullanılarak. 
çok emek veren sadece cemaat miydi? hayır! akparti de ne yollardan geçmişti ! ne badireler atlatmıştı. omuz omuza yürünmüştü belki de! 
soruyorum, peki ne oldu ? 
dershane mi? 
bırakın Allah'ınızı severseniz !  
ne mi oldu ben söyleyeyim! karşıt görüş artık bize kıçıyla gülüyor ! 
en çok onları mutlu ettiniz! 
şimdi mi ne olacak akparti seçimlerden daha da güçlü çıkacak! hep bu böyle oldu! operasyonlardan sonra daha da büyüyen, parti oldu.
size mi ne olacak? halkın gözündeki teveccühü kaybettiniz! şişirme aboneliklerle kimseyi kandıramazsınız,neyi nasıl yaptığınıza şahitliğimiz oldu. zamanında nevval sevindi yi nasıl yücelttiğinizi biliyorum.öğrenci evlerinde kalanların bayiye gelen tüm gazeteleri aldığını bilirim(nevval sevindinin gülenle röportajı mevzuu). bundan sonrasını artık cemaat düşünsün, bireysel rantlananlar Allah ile hesap görür, ümmete zararınız olduysa Allah da gönlünüze göre versin! 
cemaat türkiyede kendi sonuna doğru gidiyor...
cemaat artık hiç mi hiç umurumda değil ! ki; tüm sağ-sol/ din eksenli tartışmalarda köküne kadar savunurdum (onların abd eksenli oluşum söylemlerine karşı). 
ne ettiğinizi Allah biliyor, bizim bilmemizin ya da bilmememizin önemi yok. 
en büyük hesap Allah'ın hesabıdır. o gün de bir gün gelecek !