24 Aralık 2013 Salı

BEDDUA RESİTALİ

yeni gündem...
yolsuzluk...
gazetelerin her biri kendi dilince konuyu yazdı, çizdi, değerlendirdi.
düne kadar gazetelerimiz diye varsaydıklarımız örneğin; bugün, zaman; düne kadar televizyonlarımız diye saydıklarımız stv,bugün hiç de alışık olmadığımız bir dille karşımızda duruyorlardı.
bu zamana kadar kullandıkları üsluplar dışına çıkmış, alışık olmadığımız bir dil ile saldırıyorlardı. kime mi?
hükümete!
halk bankasının müdürü, 2-3 bakanın çocukları bir yolsuzluk operasyonunun içinde bulunuyor gözüktüğü için.
KİMSE YOLSUZLUK YAPANI SAVUNACAK DEĞİL.
ancak, akparti ve lideri başka bir yerde duruyor, başka bir dil sergiliyor -medyada yer almayan başka şeyler var,bunlara itibar etmeyin- diyordu.
konu farklı bir tarafa birden kaydı. halk bankası devlet için çok önemli bir noktadaydı(özellikle şu günler içinde).
BİRİLERİ BİR HALT YEDİ İSE BURUNLARINDAN FİTİL FİTİL GETİRİLSİN.
bunlar farklı bir mevzuu.
bir de cemaat dediğimiz kardeş,arkadaş,dostlarımız; onların ağabeyleri ve cemaatin bir de lideri var.
liderinin hakkında bugüne kadar ağzımdan negatif hiç bir şey çıkmadı. cemaate mensup olduğuna inanan insanların da yüzde doksanının samimiyetinden şüphem yok. ancak, şu son dönemeçte gördük ki; bazı cemaat mensupları ya da mensubu gibi gözükenler farklı telden çalıyor.
hani -beraber yürümüştük biz bu yollarda- diye insan sormadan edemiyor.
28 şubatçı şerefsizlere demediklerini akpartiye dediler, 28 şubatçılar için yazmadıklarını akparti ve mensuplarına yazdılar. bugün tvnin halktv edasında yayınını kafam basmıyor.
hani-kardeştik-
demek ki; birlikte yürünecek yol bitmiş...
fethullah gülenin beddua resitali evlere şenlikti, söylemeden geçmeyeyim.
artık ne duamsın, ne de bedduam
ALLAH DOĞRUNUN YANINDA OLSUN !
twitter aleminde destek verdiğim hashtaglar (konu hakkındaki düşüncelerimin ortalamasıdır)




4 Aralık 2013 Çarşamba

akparti ve cemaat

takriben bir aylık dönemde akparti ve cemaat arasında bir didişme var. aslında partiden ziyade cemaat, parti ile uğraşıyor(sebebini hala çözemedim).
geriye dönük, çözemediğim başka konular da olmuştu. örneğin; hakan fidan olayını nereye koyacağız,bilemedim hiç!
hakan fidan, başbakanın %100 sahiplendiği bir isim iken; nasıl olmuştu da cemaat mit müsteşarına operasyon yapmıştı? bunu cemaat mensubu her kime sorduysam(irili,ufaklı),bu soruma sağlıklı bir cevap alamadım. aldığım cevaplar -kem ve küm-den öteye geçemedi.
mavi marmara olayını düşündüğümde sayın gülen "otoriteden izin alınmalıydı" mealinde bir söz sarf etmişti. ki; mavi marmara yardım konvoyunun amacı, oradaki otoriteye başkaldırmaktı,israile "sen de kim oluyorsun" demekti.
bizler hem akpartiye oy verenler, hem de cemaatin genel olarak yaptıklarına sempati ile bakan kişiler olarak,cemaatin bazı yaptıklarını anlamakta güçlük çektik,çekiyoruz. her iki gruba da aynı mesafedeydik diyebiliriz. her ikisi de ülke menfaati için koşuşturuyorlardı. cemaatin referandumdaki emeğini göz ardı etmek, adaletsizlik olur.canla başla çalıştılar,bunu da görüyoruz.
bugün eğer ülkede iyi şeyler yapılabilir duruma gelindiyse,cemaatin desteğini gözardı etmek mümkün değil.
ancak, "ben size destek verdim,siz de bana..." formatı oluştuysa o işin içinde Allah rızası yok, demektir. eğer cemaat ile parti al gülüm-ver gülüm durumunda paslaştı ise ona yorum bile yapmam.
türkiyede bir hükümet var, bu hükümet otoritedir.cemaat penceresinden bakılınca -otoriteye biat etmek gerekiyorsa- biat edeceksiniz. sayın erdoğan da diyor ki; "biz de onların tıkandığı ülkelerde,hep yanında olduk" ee,noldu hep cemaat bir şeyler yapmamış, ümmet bilinci ile karşılıklı bir şeyler yapılmış demek ki!
eğer bu yapılanlar,ümmet bilinci ile değil de menfaat ilişkisi doğrultusunda yapılmışsa alın ilişkinizi başınıza çalın.
özellikle altını çiziyorum; bu süreçte kendine cemaat mensubu diyenler, ya da yayın organları ÜSLUBUNUZ İSLAMİ DEĞİL !
son: haklı olan kazansın! AMA ÜMMETE ZARAR VERMEYİN !

2 Aralık 2013 Pazartesi

TÜRK BAYRAĞI

TÜRK BAYRAĞI KANUNU DİYE BİR KANUN VAR. BAYRAĞIN ŞEKLİ,ŞEMALİ,KULLANIŞ ŞEKLİ BELLİDİR. BAYRAK ÜZERİNDE OYNAMA YAPILAMAZ ANCAK,GÜNÜMÜZDE ÖZELLİKLE CHP BELEDİYELERİÜZERİNE ATATÜRK RESMİ DE KOYARAK ATATÜRKLÜ BAYRAK(!) OLUŞTURDULAR. BEN ONA POSTERVEYA AFİŞ DİYEBİLİYORUM. BİRİLERİ BAYRAĞA BAŞKA İLAVELER DE YAPAR VE BAŞKA BÖLÜNMELERE YOL AÇARSIN.
TÜRK BAYRAĞI BUDUR!DİĞERLERİ AFİŞTİR,POSTERDİR.BAYRAK VARKEN, AFİŞE GEREK VAR MI?
 ÖRNEKLER;







                            TÜRK BAYRAĞI KANUNU
    Kanun Numarası          : 2893
    Kabul Tarihi            : 22/9/1983
    Yayımlandığı R. Gazete  : Tarih : 24/9/1983 Sayı : 18171
    Yayımlandığı Düstur     : Tertip: 5  Cilt: 22  Sayfa : 599
                                       *
                                      * *
Bu Kanun ile ilgili tüzük için, "Tüzükler Külliyatı" nın kanunlara
              göre  düzenlenen nümerik fihristine bakınız.
                                       *
                                      * *
    Amaç

    Madde 1 - Bu Kanunun amacı Türk Bayrağının şekli, yapımı ve korunması ile
ilgili esas ve usulleri belirlemektir.
    Bayrağın Şekli ve Yapımı

    Madde 2 - Türk Bayrağı, bu Kanuna ekli cetvelde gösterilen şekil ve oranlar-
da olmak kaydıyla beyaz ay - yıldızlı albayraktır.
    Bayrak ile özel bayrakların (sembolik bayrak, özel işaret, flama, flandra ve
fors) standartları, hangi kumaş ve maddelerden yapılacağı tüzükte gösterilir.
    Bayrağın Çekilmesi ve İndirilmesi

    Madde 3 - Bayrak, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yurt dışı temsilciliklerine
ve kamu kuruluşlarıyla gerçek ve tüzelkişilerin deniz vasıtalarına çekilir. Yurt
içinde ve yurt dışında yetkililerin araçlarına takılır.
    Bayrak çekilirken ve indirilirken tören yapılır. Bayrak törenlerinin gereken
biçimde yapılmasından o mahaldeki yetkili amirler sorumludur.
    (Değişik:14/7/1999-4409/1 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarında Türk Bayrağı
sürekli çekili kalır.
    (Değişik: 14/7/1999-4409/1 md.) Bayrağın; nerelerde daimi olarak çekilmeye-
ceği, hangi kapalı yerlere konulacağı, nerelere fon olarak takılacağı veya ası-
lacağı, kamu kurum ve kuruluşlarından başka yerlerde ne zaman ve nasıl çekile-
ceği, Türk Silahlı Kuvvetleri yüzer birliklerinde ve Türk Bandıralı ticaret
gemilerinde Bayrak çekme ve indirme zamanları ile Bayrak çekilirken ve indi-
rilirken yapılacak törene ilişkin hususlar, tüzükte gösterilir.
    Bayrağın Yarıya Çekilmesi

    Madde 4 - Türk Bayrağı, yas alameti olarak 10 KASIM`da yarıya çekilir. Yas
alameti olmak üzere Bayrağın yarıya çekileceği diğer haller ve zamanı Başbakan-
lıkça ilan edilir.
    Bayrağın Selamlanması

    Madde 5 - Çekilmesi ve indirilmesi esnasında veya tören geçişlerinde Bayrak,
cephe alınarak selamlanır.
    Bayrağın örtülebileceği Yerler

    Madde 6 - Türk Bayrağı, Cumhurbaşkanlığı yapmış kişilerin, şehitlerin ve tü-
zükte belirlenecek asker ve sivil kişilerin cenaze törenlerinde bunların tabut-
larına, açılış törenlerinde ATATÜRK heykellerine veya resmi yemin törenlerinde
masalara örtülebilir.
    Ayrıca milli orf ve adetler göz önünde tutularak Bayrağın diğer kullanılma
şekil ve yeri tüzükte gösterilir.
    Yasaklar

    Madde 7 - Türk Bayrağı, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk
veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz.
Resmi yemin törenleri dışında her ne maksatla olursa olsun, masalara kürsülere,
örtü olarak serilemez. Oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz. Bu yerle-
re ve benzeri eşyaya Bayrağın şekli yapılamaz. Elbise veya uniforma şeklinde gi-
yilemez.
    Hiçbir siyasi parti, teşekkül, dernek, vakıf ve tüzükte belirlenecek kamu
kurum ve kuruluşları dışında kalan kurum ve kuruluşun amblem, flama, sembol ve
benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek şekilde kullanı-
lamaz.
    Türk Bayrağına sözle, yazı veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret
edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atıla-
maz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz.
    Bu Kanuna ve tüzüğe aykırı fiiller yetkililerce derhal önlenir ve gerekli
soruşturma yapılır.
    Cezalar

    Madde 8 - Bu Kanuna ve çıkarılacak tüzüğe aykırı olarak Bayrak yapmak, sat-
mak ve kullanmak yasaktır. Bu yasağa aykırı olarak yapılan Bayraklar o mahallin
yetkili amirlerince toplatılır.
    Bu Kanun hükümlerine aykırı davranışta bulunanlar suçları daha ağır bir ce-
zayı gerektirmediği takdirde Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesi uyarınca ceza-
landırılır.
    Tüzük

    Madde 9 - Bu Kanunun ilgili maddelerinde tüzükte düzenleneceği belirtilen
hususlar ile kanunun uygulanmasına ilişkin diğer esaslar, bu Kanunun yayımı ta-
rihinden itibaren altı ay içinde çıkarılacak tüzükte gösterilir
    Yürürlükten kaldırılan kanun:

    Madde 10 - 29 Mayıs 1936 Tarih ve 2994 Sayılı Türk Bayrağı Kanunu yürürlük-
ten kaldırılmıştır.
    Yürürlük

    Madde 11 - Bu Kanun yayımı tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer.
    Yürütme

    Madde 12 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
                                   5994-1
                                 TÜRK   BAYRAĞI
    NOT: 24.9.1983 TARİH VE 18171 SAYILI R.G.VEYA KÜLLİYATIN AYNI SAYFASINA
         BAKINIZ.
        --------------------------------------------------------------
          G      Genişlik
         ----------------------------------------------- ------------
          A      Dış ay merkezinin uçkurluktan mesafesi    1/2    G
         ----------------------------------------------- ------------
          B      Ayın dış dairesi kutru                    1/2    G
         ----------------------------------------------- ------------
          C      Ayın iç, dış merkezleri arası             0.0625 G
         ----------------------------------------------- ------------
          D      Ayın iç dairesinin kutru                  0.4    G
         ----------------------------------------------- ------------
          E      Yıldız dairesinin ayın iç dairesinden     1/3    G
                 olan mesafesi
         ----------------------------------------------- ------------
          F      Yıldız dairesi kutru                      1/4    G
         ----------------------------------------------- ------------
          L      Boy                                       1 1/2  G
         ----------------------------------------------- ------------
          M      Uçkurluk genişliği                        1/30   G
         -------------------------------------------------------------
                 Not: Bayrak genişliği ne olursa olsun
                      (G) emsali değişmez
                                   5994-2
        2893 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN YÜRÜRLÜĞE
                  GİRİŞ TARİHİNİ GÖSTERİR LİSTE
   Kanun No     Farklı tarihte yürürlüğe giren maddeler   Yürürlüğe giriş tarihi
  ----------   ----------------------------------------  -----------------------
    4409                         ----                         18.7.1999

24 Eylül 2013 Salı

BEŞİKTAŞ-GALATASARAY MAÇI !

dün gece bir derbi oynandı.
bir yığın sorular var ortada.
işin aslını bilmeden düşündüğünde bir tuhaflık olduğunu düşünüyor insan.
caner kardeşim maçtaymış,onun anlattıklarını dinleyince sanki devlet, bu maçta olay çıksın diye her şeyi rahat bırakmış gibi yorum yapmıştım.
o neler anlatmıştı: "abi, ben 6 yaşından beri beşiktaş maçlarına giderim, böyle rahat maça giriş hiç görmedim. kırık kapılardan insanlar biletsiz rahatlıkla maça giriyordu, bazıları tellerden atlayıp giriyordu ve çevik kuvvet orada hiç kıpırdamadan seyrediyordu. normalde içeriye bir su bile sokamazken, insanlar şişe biralarla içeri giriyorlardı" bunları duyunca tuhaflık tavan yapıyordu.
ve bu arada iki taraftar grubunu konuştuk biri çarşı diğeri 1453kartallar.
1453 kartallar yeni kurulan bir grup, anladığım kadarı ile çarşı grubu gezi eylemlerinde siyasi bir görüntüye girince "çarşı beşiktaşın tamamını temsil etmiyor mantığı ile kurulmuş,1453kartallar grubu ortaya çıkıyor" eğer çarşı siyasi bir kimliğe bürünmüşse, 1453kartallar da karşı kimlikle ortaya çıkmıştır. bu arada çarşı grubu beşiktaşın üzerine çıkmıştır. bir taraftar grubu kulübün üzerine çıkmışsa orada sıkıntı vardır.
neyse, ben asıl konuya döneyim.
bu akşam iki tv kanalını dönüşümlü seyredince bu akşama kadar kafamda şekillenen her şey değişti. olayların müsebbibi olarak çarşı grubunu görüyordum.niye? çünkü gezi olaylarından sabıkalılar ve stadda atılan sloganlar gezi ile ortaya çıkan sloganlardı. fakat tv kanallarından şunları öğrendim. stadın 3 km. etrafının güvenliği tamamen ev sahibi takımın sorumluluğunda ve o güvenlik şu an özel güvenlik şirketleri ile korunuyor(!). stada kaçak girişler doğu blok tarafından oluyor,olaylar da oradan çıkıyor, sahaya girişler o blok tarafından oluyor. yani güvenlik şirketinin müthiş zaafiyeti veya bilinçli güvensizlik oluşturumu söz konusu. hangisi doğru zamanla ortaya çıkar.
maçı stadda seyreden caner kardeşimin söyleminde bir de şu var: " çarşı ve 1453kartallar arasındaki kavgalarda kavgadan kaçanların sahaya kaçması ve arkasından birilerinin sahaya inmesi" bir durumdan da söz ediyor. yani sanki kendi kendine gelişen olaylar zinciri var gibi.
sonuç: a) kavgaların uzantısı maç heba oldu.
b) bilinçli organize olmuş bir kitlenin sahaya sokularak zoraki olay çıkarmak istemesi ve çıkarması.
c) çarşı ve 1453kartalların olaylarda dahli yok.
d) beşiktaşın 5-8 maç stadı seyirciye kapanacak ve canerin kombinesi yandı.
e) geçmiş olsun
herkes aklını başına alsın, çarşı içindeki safraları temizlesin. siyasete çok meraklı ise siyasi parti kursunlar, spordan siyaseti çıkarsınlar. direk siyaset yapsınlar, sen bir siyasi fikir etrafında toplanırsan, bir başkaları da başka siyasi fikir etrafında toplanır,tribünler ikiye,belki üçe bölünür ki,spor camiasına faydası olmaz,zararı olur. he dert bu ise, başarıyorsunuz; dert bu değilse bir daha düşünün. yarın öbür gün o tribünlerde sizin çoluğunuz çocuğunuz da olacak.

18 Ağustos 2013 Pazar

MISIR !

neredeyse 2 ay oldu.
mursi tutuklandıktan (!) sonra neredeyse bu kadar zaman geçti. sisi adındaki kahpenin bu kadar ileri gidebileceğini tahmin edememiştim, içinde birazcık insanlık kırıntısı olduğunu düşünmüştüm." kan dökecek değil ya " diyordum. unutmuşum kabili. unutmuşum firavunu !
ilk sabah namazı katliamını beynime kabul ettiremedim. namaz kılan, silahsız insanlara nasıl mermi sıkılabilirdi. sıkıldı.
mısırlı müslüman kardeşlere gıpta etmemek imkansız !
silahları yok ve mermiye yürüyorlar ! imana bakarmısınız?
daha sonra 250 üzerinde müslüman öldürüldü. noluyoruz kıvamında dumur durumdaydım. bunları yapan, yaptıran illa ki uyuşturucu alıp yapar bunları diyebildim, hayır ! kabildiler,firavundular,firavunun soyuydular.

türkiyemin müslümanları durmaları gereken yerde (taraf olarak) durdular. olması gereken yerde olamıyorlar...mısırda kardeşlerinin yanında omuzlarına omuz veremiyorlar.dua ediyorlar, saf tutuyorlar,toplanıyorlar,mısıra selam gönderiyorlar,dua gönderiyorlar,saraçhanede toplanıyorlar,sultanahmette toplanıyorlar,eminönünde toplanıyorlar,yürüyorlar ama koşamıyorlar. 
eldeki güç bu kadar, elden bu kadarı geliyor, süper güç olmadan yapılacak bireysel hareket, ötesi yok. bir abd gücünde değilsin. abd değilsin ama abdye karşı duruş gösterebiliyorsun, o kadar. 
bunlarla beraber adeviyye meydanının boşaltılma operasyonu yapılacağı haberi düşmeye başlayınca endişelenmeye başlamıştım. meydandakiler silahsızdı ve barışçıl bir eylem yapıyorlardı. istedikleri sadece demokrasi. hani şu avrupa ve abdnin dem vurduğu yönetim şekli. gaspedilen haklarını geri istiyorlardı. 
ve meydanın boşaltılması için harekete geçen sisinin köpekleri,meydanı savaş alanına çevirdi. resmi(?) kaynaklara göre 600 civarı ölü 1000in üzerinde yaralı vardı. müslüman kardeşlere göre 2000in üzerinde şehit, 5000in üzerinde yaralı vardı. yani neredeyse 1000lerce insan ya yaşama devam edecek şekilde yara almış,ya da yaşama devam edemeyecek kadar yara almıştı. yarasız tek şey vardı, insanlık! o hiç mermi yememişti,çünkü oraya daha önce hiç uğramamıştı! 
katliam bu yazıları ben yazarken de muhtemelen devam ediyor. suriyede olduğu gibi, arakanda olduğu gibi,filistinde olduğu gibi ve diğer islam coğrafyalarında olduğu gibi. şunu söyledim geçende "bugün dünyada inancından dolayı kaç hristiyan,yahudi veya budist öldürüldü" cevap "hiç" hep birbirini öldürenler müslüman ya da kendini müslüman zannedenler. 
ben hanef/sünni olarak kodlanmış bir müslümanım. kodlarımı reddediyorum artık.müslümanım, şafi,hambeli,maliki,caferi,alevi kendini müslümanlığın koluyum bende diyen herkesten kendimi soyutluyorum. siz de öyle yapın. mezhep kavramını aramızdan çıkarmamız gerek,kim nasıl ibadet ederse etsin. "lailaheillallahmuhammedenresulullah" diyen her müslüman birbirini sevmeli,saymalı.kardeş olduğunu hatırlamalı. MEZHEPLERİ REDDEDİYORUM,BEN SADECE MÜSLÜMANIM! 
gelelim başka bir boyuta.türkiyede gezi kalkışmasında olan ya da ona yandaş olanların, bu süreçte ağızlarından salya akarak,mısırdaki baltacı ve sisiye nasıl sahip çıktıklarını görürken şoka giriyorum. içimizdeki vahşileri de görmüş oluyoruz.bunların içinde sanatçı bozuntuları da var.şerefsizliğin bile bir değeri olmalı.bu süreçte onun da kahpe olduğunu gördük.
hala gezi olaylarını meşru bir hükümete karşı kalkışma olduğunu, mısırdaki meşru hükümete gayrimeşru bir operasyon yapıldığını göremiyor ya da görmek istemiyor ya da işine gelmiyor.
şerefsizliğin de bir değeri olmalı.
her ele aldığım konu aslında kitap konusu; ancak benim o kadar sabrım yok. bağlıyorum...
müslümanlar kardeştir ( kurana göre ) 
hayatta karşılığını bulamıyor...bulamadığı sürece bu sıkıntılar devam edecektir.
KARDEŞLİK HUKUKUNU KAVRAMADIĞIN VE HAYATA GEÇİREMEDİĞİN SÜRECE "MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR" DEME! 
Allah şahadetlerinizi kabul etsin ey mısır yiğitleri ! bedrin aslanları gibisiniz. 
ölüm kusanlara karşı yiğitçe yürüyorsunuz,korkmadan onurunuzla !
biz? utanıyoruz kardeşliğimizden(!)



1 Temmuz 2013 Pazartesi

KALKIŞTIRILMA !

oyun büyüktü...

ve nasıl oldu bilinmez, bazı insanlar ve başka bazı insanlar(!) o düğmeye basılınca sokaklara dökülmeye başladı.
kornalar, tencere tavalar ve sokakta dolaşan bağıran insanlar. bu insanlar sese cama,balkona çıkan insanları da gece yarısı sokaklara çağırıyorlardı. bir çok insan itibar etmese de bu çağrılara; ortaya bir karmaşa/kargaşa görüntüsü hakimdi. twitterda müthiş bir bombardıman vardı. kesintisiz aynı profillerden tweet yağıyor. fenomen varsayılan insanların takipçisi de çok olduğundan ulaşılan kitle de fazlaydı. sazan insanımız da çok olduğundan doğru yanlış ayrımı yapmadan rt ediyor, her haberin(!) yayılmasına katkı veriyordu. "bu yalan haber " diyene de aynı profillerden küfürler yağıyordu. hep benzeyen tweetler atılıyor, sürekli tünel, dolmabahçe ve beşiktaş tarafları ile ilgili tweetler geliyordu. formatlar birbirine yakındı "tünelde sıkıştırıldım,polis gaz bombası atıyor,buraya gelmeyin" "akaretlere giden yolları polis tuttu,buralara gelmeyin" vs.vs. benzeşik tweetler. sonrasında öğrendim ki; bunlar sadece twitterda olmuyormuş, facebook da aynı şekildeymiş. bir de insanları yönlendirmek için, telsiz uygulama programı da kullanılmış.
gündüz saatlerinde başlayan bu dezenfarmasyon gecelere hatta sabahlara kadar sürdü. kimse de demiyor ki "LAN BUNLAR CEP TELEFONLARINDAN ATILIYORSA VE SÜREKLİ GÖNDERİM OLUYORSA HANGİ AKILLI CEP TELEFONU PİLİ BU KADAR DAYANIKLIDIR" bu işin hiç akla gelmeyen kısmı. çünkü insanlar mantıklı düşünmeden her şeyi paylaşıyor, neye hizmet ettiklerini bilmeksizin. birileri evlerinden,ofislerinden taksimdeymiş gibi tweet atıyor, birileri de onları taksimde sanıp ahlayıp-vahlayıp tuşlara asılıyor. BİR DE TAKSİMDE İNTERNETİN KULLANIM DIŞI BIRAKILDIĞI DURUMU VAR Kİ ONA HİÇ GİRMİYORUM.
ama, insanları ve diğer insanları(!) bu şekilde sokağa dökmeyi başardılar. birileri çıkmak için zaten tetikte bekliyordu. bir kısım sazanca duygularla sokaklara çıktı. neydi dertleri, oturup konuşsan elle tutulur bir dertleri de yok. "ne istiyorsunuz ya da ne istedin?" sorusunun karşısında gelinen nokta şurası "erdoğanı sevmiyorum,tepki için" "SKTR LAN" dedim ve geçtim. tepki gösterdiğin lidere oy verenler ne olacak. onlar enayimiydi, sevmedikleri liderlerle senelerce boyun eğerek idare ettiler. her türlü rezilliğe de yetersiz sesler çıkararak. hiç bir yeri yıkmadan,dökmeden verebildikleri tepki lise önleri,üniversite önleri ve bir de abdurrahman dilipak'ın içinde yer aldığı "elele eylemi" yaptılar. hepsi o kadar. ikna odalarına sokuldular, yurt dışına neredeyse sürgün edildiler. ve bir yığın salaklığa eyvallah dediler. ama çalıştılar verilmeyen haklarını geri alma mücadelesini demokratik yollarla kazanıyorlar. verilmeyen haklar diyorum, günümüzdeki eylemler verilen hakların, "hakkımızı isteriz "formatında gidiyor ilginçliğinde.
neyse, gelelim asıl mevzuya;
gezi parkı ile başlayan (!) eylemlerin boku çıkmıştı. olayların gezi parkı, ağaç mevzuu olduğunu kimse bana anlatmasın.YEMEZLER! gidin o peşinize takılan toy nesle anlatın,onlar yiyor,çünkü.
internette yapılmak istenilen de ülkede iç-savaş çıkartmaktı, bu çok net. olayların üzerinden 1 hafta geçmişti,geçmemişti twitterda şuna benzer bir hashtag çıkarılmaya çalışıldı yeter #akpartilileryürüyoruz . bunu @LiLithriller nickli arkadaşımız fark etti. hesabın sahte(fayk) olduğunu, bu kesimin tasvip etmediği, insanları karşı karşıya getirilmek istendiği uyarısında bulununca hashtagin yürümesi engellendi. bir taraftan da yalan haber pompalanıyordu. insanları galeyana getirecek haberler(!) onları da biri derlemiş ve onları da aşağıya sıraladım.

İşte sosyal medyada çıkan, aslı olmayan; 17 yalan haber.
  1)
Bülent Arınç'ın oğlu gezi parkına açılacak olan AVM'ye ortak: Bu iftira çıktıktan sonra açıklamalar geldi bu olayın aslı yok.
 
2) Panzerle ezilen genç resmi: En çok tepki çeken fotoğraflardan. Olayın aslı yabancı bir ülkede bot motorundan yaralanan bir kişi.
 
3) Sosyal medyalara erişim engellendi: Bu bugün çıkan bir yalandı. Hatta en ufak bir Facebook, Twitter kesintisinde herkes galeyana geldi. Türkiye daha o kadar düşmedi merak etmeyin. Belirtmek gerekir ki ufak bir yavaşlama söz konusu. Ayrıca Taksim'de 3G bağlantısının kesildiği doğru.
  4) Binlerce polis istifa etti: Gelen sayılar abartıydı. Gerçek sayılar en fazla 3-5.
  5)
İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı: Ntv_sondakika adıyla açılmış bir fake hesabın uydurmasıydı.
  6) Polisin gerçek mermi kullanması: Böyle bir durum
olursa ismi katliam diye adlandırılır ki mümkün değildir. Fakat plastik mermi kullanıldığı gerçektir.
  7) Videodaki Kerem Can Karakaş'ın ölmesi: Videodaki cesaretli eylemci yaşıyor. İsmi Kerem Can Karakaş değil. Kerem Can daha önce trafik kazasında ölen bir kişi. Kayıtlara bakabilirsiniz.
  8) Köpeğe
biber gazı sıkan polis: Bu foto daha önce de vardı şu günlerde çok paylaşıldı. Fotoğraftaki kişiler İtalyan polisi. Provakatörlerimiz tarafından fotomontajlanmış.
 
9) Çarşı grubunun bir tomayı ele geçirmesi: Habere göre çarşı grubu TOMA'yı ele geçirip polisleri kovalamış. Bu da yalan haberlerden biriydi.
  10) Polislerin ilaçlı suyla göstericileri bayıltması: Bu gerçekten gülünecek bir haberdi. Fakat paylaşım sayısı on binleri geçti.
  11) Haber kanallarının fake hesabı: Birçok haber kanalının fake hesabı açıldı. Provoke edici söylemleri
anında yayıldı. Takipçileri 300'ü geçmezken rt sayıları 10 binlere ulaştı.
 12) Eylem 48
saat daha devam ederse Anayasa Mahkemesi hükümeti düşürülebilir: Hiç bir ülkede böyle bir yasa mümkün değildir. Eylemin daha uzun sürmesi için uydurulmuştur.
 
13) Eylemlerde Portakal Gazı Kullanıldı: Portakal gazı Birleşmiş Milletler tarafından yasaklanmış, zararları büyük bir kimyasal silahtır. Topluma müdahale için böyle bir gazı kullanmak intihardır, kimse göze alamaz. CNN tarafından doğrulandı diyenler vardı. Ireport olarak CNN'in sitesinde yayınlandı fakat, Ireport'lar normal kişiler tarafından yayınlanır.
  CNN PRODUCER NOTE'u okumanızı tavsiye ederim.
Beşiktaş'ta kullanılan biber gazından farklı görülen turuncu gaz biber gazının ağırlaştırılmış halidir.
  14)
Beyaz Show: Beyaz eyleme gittiği için kanal tarafından sözleşmesi iptal edilerek tümden yayından kaldırıldı. Beyaz Show sadece bu haftalığına iptal edilmiştir. Millet kan ağlarken programı yapması düşünülemezdi zaten.
  15) Eylemcilerin köprüden geçiş fotoğrafı yerine
2012 maraton fotoğrafının paylaşılması.
 
16) Cnn International'ın; Cnn Türk'ün duyarsız alıp direniş haberlerini vermediği için isim hakkını fesh etmesi: Resmi hiç bir yerde böyle bir açıklama yok. CNN Türk'te çalışan tanıdıklarım da böyle bir şeyin olmadığını söylediler.
 
17) Eylemciler Başörtülü Bayanlara Saldırdı: Bu da yayılan haberler arasındaydı. Fakat provakatörler her iki tarafı da karıştırmaya çalışıyor. Hükümet yanlılarının da arasındalar. Kaldı ki; direnişçiler arasında azımsanamayacak kadar başörtülü kişi vardı, bugün hiç bir sorun yaşanmadı.


bunların yanında bazı sanatçı bozuntuları ve milletvekili bozuntuları ilk gece sanki devrim yapıyorlarmış,yapmışlar havasında tweetler atıyordu. muharrem ince nin "gümrükleri tutmak lazım" tweeti bu manada manidardır. mehmet ali alabora ve levent kırca gibileri internette yeterince dillendirildi.
ve chp durumun içinde aktif rol aldı, aydında belediye başkanı sokak sokak dolaşarak "iktidara karşı sokaklara " çağrısı yapmaktan çekinmemiştir. özellikle chpli belediye bölgelerinde daha organize hareket edebildiler. bayraklar asıldı. vs. LAN KİMİN BAYRAĞINI KİME KARŞI ASIYORSUNUZ! bir kısım sokaktaki soysuz (saf vatandaşı ayırıyorum) ellerine türk bayrağımı alıp sokaklarda kalkışmada bulunup, bayrağı utandırdılar.
VE KARŞIT GÖRÜLEN KESİMİN METANETİ/SAĞDUYUSU SAYESİNDE OLAYLAR DAHA İLERİ GİTMEDEN FRENLENDİ.
ancak neler görüldü;
 internet sadece bilgi kaynağı değil. twitter , facebook sadece eğlence değil. bu anlamda bu kanalların önünün bu tür provokelere karşı tedbir alınması gerekiyor, acilen.
hani şu eylemler esnasında kullanılan telefonlardaki telsiz uygulamalarınında takip altına alınması ya da onlara da bir çözüm üretilmesi gerekiyor.
birileri şunu da gördü; türk sazan gençliğini sokağa dökebiliyoruz ve bir şekilde kalabalık olarak da olsa bize destek oluyorlar.

bu konuda kitap yazılır biliyorum.
ancak derdim, derdimi yazmaktı, daha ötesi için başkaları kitap yazsın.
dip not: akpartilileri metanetlerinden dolayı kutluyor, binler olup gece yarısı parti başkanlarını havaalanında karşılayıp aslında eylemcilere; "biz sessizce sizi izliyoruz,biz varız, ama ülkemiz için susuyoruz" dedikleri için alkışlıyorum.
@chyrkyn (twitter)

6 Haziran 2013 Perşembe

TAKSİM GEZİ PARKI

evet ülke bir imtihanın daha içinde. gezi parkı imtihanı...
oturma eylemi ile başlayan süreç, polisin GEREKSİZ sert müdahalesi ile ayrı bir ivme kazandı. birilerinin ekmeğine yağ sürdü polis. taraflı şeyler yazmak istemiyorum, tanıkların anlattığı "durduk yerde biber gazı muamelesi ve çadır yakma operasyonu" yapıldı. bazı gazetelerde de çadırları bazı eylemciler kendi yaktı yazıyordu. (şu süreçte o kadar çok yalan şeyle karşılaştım ki; yorum yapmıyor, olan-biteni aktarmaya çalışıyorum; yorum da yapacağım yer olacak)
diyelim ki eylem barışçıl değildi. bu niyet okumaya girer. diyelim ki eylem barışçıldı,hiç farketmez...
getirilen nokta ağaç eylemi konseptinden daha ilk gün çıktı.
ben, daha önce ağaç kesildi o zaman neredeydiniz sorularını sormuyorum, geçmişte akılları ermemiştir, o ağaçların belki onlar için anısı vardır eylemcilerde, belki de o yüzden ağaçların taşınması istemediler, ne bileyim her şey geliyor insanın aklına.
gezi parkının ne işe yaradığı, ya da yaramadığı konusunda hiç bir şey yazmama gerek yok. taksimi bilen parkı biliyor, gündüz dinlenme,gölgelenme yeridir, akşam başka bir aleme geçer.
gezi parkını orada bırakalım, ister kalksın,ister kalkmasın bana artı ya da eksi bir şey katmıyor.
BEN ÖZELLİKLE İŞİN ŞU KISMINDAYIM !
İNSANLARI SOKAĞA DÖKMEK İÇİN KULLANILAN ARGÜMANLAR (TWİTTER,FACEBOOK ÜZERİNDEN) ÇOK İYİ ÇALIŞILARAK HAZIRLANMIŞ. EYLEMLERİN İLK İKİ GÜNÜ ATILAN TWEETLER (BEN AKTİF TWİTTER KULLANICISIYIM, Kİ; FACEBOOKTA DA AYNI MEVZULAR DÖNMÜŞ) İNSANLARI TAMAMEN SOKAKLARA DÖKME AMAÇLI, HATTA BİRBİRİNE KIRDIRMA HAVASINDAYDI. O NEDENLE İNSANLAR DEMOKRATİK EYLEM İÇİN SOKAKLARA DÖKÜLDÜGÜNÜ SÖYLEYEN BİR KISIM İNSAN ; KUSURA BAKMAYIN, YEMEZLER ! EVET, BİR KISMI SAFİYANE TEMİZ DUYGULARLA ORALARDAYDI, O TEMİZ DUYGULAR SAYESİNDE O İNSANLARI ÇOK PİS OLTAYA GETİRDİLER VE SOKAĞA DÖKTÜLER, MÜTHİŞ BİR OPERASYONDU.
İŞİN BİR BAŞKA BOYUTU, SANATÇI TAYFASI TWEET HESAPLARI ÜZERİNDEN BİR YIĞIN PROVOKATİF HABERLER ATILDI,YAYILDI. HATTA CHPLİ SİYASİLERDEN DE AYNI KIVAMLARDA TWEETLER GELDİ. ONLAR; DEVRİM OLUYOR, HADİ MİLLET KÖŞELERİ ELE GEÇİRMEMİZ LAZIM FORMATINA ÇOKTAN GEÇMİŞLERDİ BİLE.
DÜN İZLEDİĞİM BAZI HABER VİDEOLARINDA BAŞKA BOYUTLAR DA GÖZ ÖNÜNE SERİLDİ, BAZI SANATÇILARIN HESAPLARI YÜKLÜ PARALARLA SATIN ALINMIŞ VE O HESAPLAR KULLANILARAK HALKIN İTİBAR ETTİĞİ KİŞİLER ÜZERİNDEN TWEETLER ATILMIŞTI. OLANLARA ŞAHİT OLUNCA BU DA YABANA ATILACAK BİR GÖZLEM/BİLGİ SAYILMAZ. BUGÜN BİR BAŞKA HABER DE HOUSTONDAN BİR UYGULAMA İLE (ZELLO İSİMLİ İNTERNET PROGRAMI) İNSANLARI YÖNLENDİRDİKLERİ HABERİ GEÇİLDİ.
TUHAF GELİYOR DEĞİL Mİ?
HALBUKİ HALK KENDİLİĞİNDEN SOKAKLARA İNMİŞTİ (!)
BEN O İKİ GÜNE TWİTTER ÜZERİNDEN ŞAHİT OLDUM, KİMSE BANA MAVAL OKUMASIN. RESMEN HALK AYAKLANMASI ÇIKARMAYA ÇALIŞTILAR, ALLAH'A ŞÜKÜR Kİ BAŞARILI OLAMADILAR. İNSANIMIZI KARŞITLAŞTIRDILAR AMA, BUNU YAPTILAR. BİR DE ŞUNU TEST ETMİŞ OLDULAR "LAN BİZ TÜRK MİLLETİNİ SOKAĞA DÖKEBİLİRMİŞİZ "
UYANIK OLMAK GEREKİYOR,ÇOK UYANIK !
YAZACAK ÇOK ŞEY VAR ASLINDA...ONLARI DA HABER GELİŞMELERİNDE GÖRÜRSÜNÜZ...

27 Nisan 2013 Cumartesi

SON GÜNLERE GENEL BAKIŞ

Ülke olarak son günleri tempolu geçiriyoruz. Barış Süreci denilen bir süreç, ulusalcıların bu dilimde duruşları, salak beyanatlar veren kişilikler falan filan.
Önce Barış Sürecine göz atalım. Bu süreci çok içime sindiremediğimi söyleyerek başlayayım. Niye sindiremiyorum? Mehmetçik'e mermi sıkan, 40000 e yakın Türkiye vatandaşınının ölümüne sebep olanların kökünün kazınması gerektiğine inananlardanım. Tabi burada direk hedefimde PKK yok. PKK yı yeşerten,olgunlaştıran,semirten yerli işbirlikçilerin de artıklarının temizlenmesidir arzum(ki; kimi ergenekon,kimi balyoz kimi bilmem ne davaları ile içerde). Ülkenin manevi kaybını bir yana koyuyorum, maddi kaybının 900 milyar tl civarında (500 milyar $)  olduğu dillendirilir. Bu para Türkiye için müthiş kayıptır. Daha iyi anlaşılabilmesi için 2012 yılı ihracatımızın 152 milyar $ olduğunu yazsam yeter sanırım.  Kaybedilenleri bu rakamlar daha net gösteriyor. Geçtim...
Evet, PKK çekiliyor, barış geliyor sanırım, ben bir yerlerden i.nelikler bekliyorsam da inşallah terör biter. PKK dan karayılan açıklama yapmış "Silahları apo serbest bırakılırsa bırakırız" cevap veriyorum " hassktr lan" ...Süreç devam ediyor, inşallah ülkenin her noktasına huzur gelir.
Bugün okuduğum habere göre üniversitelerdeki olayları tetikleyen Suriye istihbaratının elemanları. Komik, değil mi? Ne kadar sazanımız var ki, gaza gelebiliyorlarmış.
Hep söylerim, ulusalcı kanat söylemlerini kaale alanlar gazla çalışıyor diye. Ulusalcılar iyi çalışıyor, iyi gaz veriyor, iyi yalan üretiyor ve bu ürettikleri yalanlar ile toplumu etkiliyorlar.Ör: Erdoğanın kızının 52 bin tl. maaşla danışmanlık yaptığı mevzuu. Buna Akpartiye oy verenlerden dahi inananlar oldu. Lan adama sorarlar Erdoğan kaç para maaş alıyor da danışmanına 52 bin tl. maaş verecek. Bir başka komiklik de buydu. Böyle komiklikler çok. İşim gücüm olmasa , sosyal medyada bu tür dolaşan yayınları toparlasam ansiklopedi kalınlığında kitap yazarım sanırsam :)
Bu süreçte mhpliler, iplilerin peşinden koşa koşa giderken, yeni bir milliyetçilik dalgası(buna ırkçılık diyelim) türetme gayretindeler. Bu dalgada sörf yapma gayreti içinde olan saf türk vatandaşlarını görünce üzülüyor insan. Hiç bir birikimi olmayan, önüne konulan cümle üzerinden "ama...." ile başlayan ard cümleler kullanma çabasında olanların ağzına laf tıkılıyor ancak, her bir beyni sulananın beyin suyunu almak için kim uğraşacak. Denk gelirse uğraşıyoruz, ulusalcı bombardımanın etkisini nötrlemeye çalışıyoruz,yetişebildiğimizce...
Akparti/Akp (ben ayırmıyorum,böyle bir takıntım da yok, ainesi iştir kişinin ünvana bakılmaz :)) , ülkeyi 10 yılda bir yerden alıp bir yere getirmiş, kör gözler karalama kampanyalarının etkisinde müthiş kalıyor ve ülke gücünü hissedemiyor,dinamikleri göremiyor.
Türkiye, kendi iç dinamiklerini randımanlı çalıştırabilirse (işçi partisine,mhpye,chpye rağmen) gelecek bizim çocuklarımızın...
Haydi hayırlısı...
Bu konu peşine yeni konular eklenerek uzar gider de...twittera kısa yazıp geçmeye alışınca uzun yazmak zor gelmeye başladı :) @chyrkyn

20 Ocak 2013 Pazar

İSKENDERUN'DA BAŞÖRTÜLÜ OLMAK (!)

İskenderun'da gördüğüm bir başka şey, başörtülü genç kızlarımız..
Onları fotoğraflamadım  ! Birilerine malzeme vermemek adına.
Baş örtülü o kadar. Vücudun diğer bölümleri nasıl örtünmüş, hiç umurlarında değil gibiydi. Altta tayt, baş da başörtüsü(!) . Beden tamamen ortada ama baş örtülü. Genel hava buydu . Burada baş örtüsü algısı biraz farklı sanırım . İstanbul'dakilere bir kılıf uyduruyorduk da. Burasına bir şey uyduramadım. :))

İSKENDERUN - SURİYE - PATRIOTLAR

İskenderun daydım bugün. Etrafı gözledim. İskenderun un genel havasını severim. Sıkıntı buralara uğramamıştır gibi gelir hep bana (niye böyle bir duygu giriyorsa beynime). Sahilde (Emirganda) kahvaltı yaptım. 10 günlük yorgunluğu ile öğleye kadar uyuduğumdan otel kahvaltısını kaçırmışım( Kaçırmak için ne gerekiyorsa yaptım) Neyse,  kahvaltıdan sonra sahilde biraz turladım. Yerel halk dışında Suriyeliler dikkat çekiyordu. Kimi balık tutuyordu, kimi resim çekiyor,çekiliyordu, kimi bir yerlere oturmuş sohbet ediyordu. İlk Suriye li ile otel resepsiyonunda karşılaştık, iş arıyordu; türkçesi yoktu,yanında iki türk vardı,onun vasıtası ile otel sahibi ile görüşmeye çalışıyordu. Geşmişte Hama da tur rehberliği yapıyor olması, kaldığım otelde iş bulma şansını sıfırladı. Çünkü bu otelin turlarla pek işi yok. Otel sahibi kendilerinin bu manada ihtiyacı olmadığını, İskenderunda da kendisinin tur rehberi olarak iş bulamayacağını, belki Antalya ya giderse şansı(!) olabileceğini söyledi. Ben otelden ayrıldım, sahilde dolaşıp otele tekrar geri dönmeden buradaki bir müşterime uğradım. Onunla durumu muhakeme ettik. Dertliydi; sabahleyin suriyeli genç bir kız,yardım talep etmek için kendine uğradığını söyledi. Daha kaba söylemle "dileniyordu" kızcağız. "Ağabey için acır ya, gencecik kızcağız" dedi. Yarınlarını düşünmek istemiyorum bile bu durumun.
Diğer yandan patriot yüklü gemi İskenderun açıklarında bekliyor (Fotograftaki açıklarda  duran kırmızı-beyaz gemi). Esnaf tedirgin, neler olabileceğini kestiremiyor.İskenderunlunun organizasyonu bir eylem değil,ulusal bir eylem, şehir dışından gelecek insanlar var, onların nasıl davranış içinde olacağını kestiremiyorlar. Görüştüğüm müşterim "İstanbula gitmem gerekiyordu, vazgeçtim, muhtemelen kortejin bizim mağazanın önünden geçme ihtimali var, dükkanımın başında olayım diye gitmedim." dedi. "Burası 4 gün boyunca karışabilir" diye de ilave etti.
Burada fark ettiğim bir başka şey, ulusalcıların burada etkili olmak için sağlam mücadele verdiği(Nereden mi fark ettim, o da bende kalsın)
Sonuç: Esad gitmeden buralar durulmayacak...Ulusalcılar da buradan ne kadar rant elde edebilirse edecek...