bugün internet gazetelerinin neredeyse tamamında defne samyeli ve eren talu haberleri(!) vardı.
beni magazinel basın çok ilgilendirmez,bu kez bu konu üzerinden içimi boşaltayım istedim.defne samyeli hanım hanımcık bir görüntü çerçevesinde uzuun yıllar hafızalarımızda yer etti.hanım hanım haber sunardı.eren talu diye biri ile evlenmiş çoluk çocuk sahibi de olmuşlardı.eren talu kendisini aldatmış,o da boşanma davası açmıştı.
boşanma arifesine gelindi mi,herkes eteğindeki taşları döker.kimi tazminattan yırtmak için,kimi kendini haklı göstermek için,vs.ne çocuk hatırı kalır,ne uzun yıllar yaşanmış birlikteliğin hatırı kalır.sanki içten bir şekilde hiç birbirlerine "seni seviyorum"dememişlerdir.sanki,hiç bir zaman kötü bir olayda omuz omuza vermemişlerdir.sanki,sanki,sanki...
bu genel olarak sevgili olup,ayrılan ünlüler için de geçerli.bir röportaj verirler,deli gibi birbirlerini seven iki kişi sanırsınız. "vay be,leyla ile mecnun gibiler" aradan 2 hafta geçmez."o benim param içim benimleydi" " o da bana -bilmem ne - demişti" ne bileyim , bu formatta bir yığın şey çıkar ortaya. sonra "pat" yeni bir sevgili.aradan bir hafta geçmemiştir bile.yeni açıklama şudur "biz birbirimiz için yaratılmışız,birbirimizi çok seviyoruz" lan ne zaman birbirinizi deli gibi sevdiniz? diye sorarlar adama,kadına.birine sorarlar yani.dün yaşadığınız neydi,bugünkü ne?
tiksinti verici ilişkiler.yüzde yüzü böyle olmasa da internet ortamına düşenlere bakarsak,çoğunluğu böyle.
gelelim esas mevzuya;defne-eren...internette onlarla ilgili eski-yeni bir yığın şey dolaşmaya başladı.herkes,bir taraf tutuyor,bu ilişkide.kimi defneci,kimi erenci.erenciler,defnenin çok eski bir klibine kadar geriye gitmişler.eren açıklamalar yapmış,utanılası şeyler.
geçmişte birbirleri hakkında söyledikleri güzel şeyleri internetten okuyunca...kim kime ne yapmış beni ilgilendiriyor,çünkü;her koyun kendi bacağından asılsa da leşine sahiplenen olmayınca kokusu,beni rahatsız eder. mahremiyet diye bir şey vardı,tanırmısınız bu kelimeyi.evli çiftlerin aralarında olanlar onların dışında hiç bir yerde paylaşılmaz,paylaşılamaz.kimbilir ben hala,hangi çağda yaşıyorum di mi? kimi çevrelerde trampa sisteminin bile ayyuka çıktığı varsayıldığında ben kendimden utanmalı,hatta irana,endonezyaya,malezyaya gitmeliyim.
genel kabul görmüş değerlere mermi sıkanların,yaptığı işler normal adledildikten sonra,bu tür muhabbetlerin ortada dönmesine şaşırmıyorum artık.
bu yazıya resimde koymayı düşündüm,her ikisinin ismini yazıp arattırdığımda,4 kişilik aile resimleri sevimli bir şekilde karşımda duruyorlardı.sonra mı,söylem ve fiiliyatlarından BEN utandım.o çocuklardan utandım.çok fazla ayrıntıya girmeden,resim filan koymadan yazmak istediklerimi yazdım,inşallah abartmamışımdır.bir daha yazacağım "ÇOCUKLARA YAZIK!"
ne diyeyim,daha bir şey demiyeyim.Allah ınızdan bulun.
Kuzey Cephe,soğuk alması ile ünlüdür.rüzgâr yiyen taraftır.O yüzden Kuzey Cephe dayanıklı olmak zorundadır.Rüzgara,kara,fırtınaya karşı hep dik durabilmelidir.Bir de savaşlarda cephe mevzuları vardır.Bizimkisi de Kuzey Cephesi olsun.Serde; zaten Kuzeyliyiz...
29 Haziran 2010 Salı
magazine sallama
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder