Daha sağlıklı olacağına inandığım için kopyala yapıştır yerine ilgili sitenin linkini buraya yazıyorum. Teferruatlı ,tablo ve linkli (miras hesaplama tablosu bile var) olması nedeniyle bu yol daha doğru geldi bana... emek verilmiş tebrik ediyorum arkadaşları https://kuranmucizeler.com/kuran-da-miras-paylasimi
Kuzey Cephe,soğuk alması ile ünlüdür.rüzgâr yiyen taraftır.O yüzden Kuzey Cephe dayanıklı olmak zorundadır.Rüzgara,kara,fırtınaya karşı hep dik durabilmelidir.Bir de savaşlarda cephe mevzuları vardır.Bizimkisi de Kuzey Cephesi olsun.Serde; zaten Kuzeyliyiz...
31 Ekim 2021 Pazar
23 Ekim 2021 Cumartesi
gezi olayları öncesi ülkenin ekonomik tablosu ve diğer ekonomiye zarar veren girişimler...
28 mayıs 2013 dolar kuru 1,84 TL
mayıs 2013 enflasyon TÜFE'de % 6,51 ve ÜFE'de % 2,17
işsizlik oranı % 8,8
yani; kimsenin derdi dolar, enflasyon, işsizlik değil. birilerinin derdi Türkiye'yi yok etmek.
Gezi olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar Dolar, dolaylı maliyetinin ise 100'lerce milyar doları bulmuştur.
Uzmanlar, o süreçte Gezi olaylarının makroekonomik göstergeler açısından telafisinin yıllar alabileceği konusunda uyarmıştı. Bu dönemden sonra ekonomi yönetiminin aldığı tedbirler ve uygulamaya konulan reformlarla ekonomik hasarın giderilmesi hedeflenmişti.
1 AYDA 8 MİLYAR DOLARLIK YABANCI YATIRIM ÇIKIŞI
Gezi olaylarıyla 2013'ün haziran ayında piyasalar uzun süren negatif bir döneme girmiş, TL varlıklar satış baskısı altında kalmıştı.
Sadece Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri bile Gezi olayları ile başlayan ve 3 ay etkisini sürdüren dönemde 164 milyar lira gerilemişti.
Gezi olayları ile oluşan kargaşanın piyasalarda ölçülebilen hasarın yanı sıra kırılıp dökülen, yakılan araç ve mal ile gerek yatırımcı gerekse tüketiciler üzerinde yarattığı psikolojik etki, parasal değeri ölçülmesi neredeyse imkansız olan bir faturaya neden olmuştu.
Yurt dışında ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal genişleme politikasının yerine sıkılaşmaya geçeceği bir sürece, yurt içinde böyle bir kaotik ortamla yakalanan Türkiye'de, TL varlıklar benzer ülke varlıklarına göre ekstra satış baskısı altında kalmıştı. Merkez Bankası verilerine göre, Gezi olayları sonrasındaki 1 aylık dönemde yabancı yatırımcılar 8 milyar dolarlık çıkış yapmıştı.
GEZİ ETKİSİ İLE BORSA DÜŞTÜ, DOLAR VE FAİZ FIRLADI
Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksi, mayıs 2013'te gördüğü en yüksek seviye rekorunu 93.398,33 puana taşımış, Gezi olayları sonrasında ise hızlı bir düşüş trendine girmişti.
Endeksin mayıs ayının sonunda başladığı düşüşü aralıklı olarak 3 ay devam ederken, bu dönemde hisselerin fiyatı ortalama yüzde 30 değer kaybetti. Kayıplar dolar bazında ise yüzde 40'a yaklaşırken, Gezi olayları ile başlayan ve 3 ay süren dönemde halka açık şirketlerin toplam piyasa değeri 163 milyar lira gerileyerek 480 milyar liraya indi.
Gezi olayları öncesinde 1,70-1,80 bandında hareket eden dolar/TL, 2,39'a kadar devam eden bir ralli sürecine girerken, söz konusu yükseliş sonucu TCMB, Ocak 2014'te 550 baz puanlık faiz artırımına gitti.
Öte yandan Mayıs 2013'te yüzde 4,61 ile tarihi düşük seviyelerine gerileyen tahvil faizleri ise olayların neden olduğu kurdaki yükseliş, enflasyon beklentilerindeki bozulma ve yabancı yatırımcıların satışları ile 3 ayda yüzde 9,25 ile yaklaşık iki katına yükseldi.
ENFLASYON VE İŞSİZLİK YÜKSELDİ
Gezi olayları öncesinde yüzde 6,13'e kadar gerileyen yıllık enflasyon, sonraki 3 ayda yüzde 8,88'e kadar yükselirken, işsizlik oranı da artış trendine giren önemli göstergelerden biri oldu.
Olaylar öncesinde yüzde 9 seviyelerinde yatay bir seyir izleyen mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı bir yılda yüzde 10 sınırına, ardından yüzde 10,6'ya kadar çıktı.
ardından ülkeye zarar getiren diğer girişimler;
17-25 Aralık darbe girişimlerinin Türkiye'ye maliyetinin 120 milyar dolar !
15 temmuz darbe teşebbüsünün ülkeye maliyeti 350 milyar dolar !
bir başka konu da Türkiye, pkk ile mücadelede başlangıçtan bu tarafa 2017 verilerine göre, (güvenilir bilgi olarak internette onu bulabildim) 500 milyar dolardan fazla. güncel bir veri de (yurt dışı kaynaklı ve çok güvenli bulmasam da paylaşayım) 3 trilyon dolar. ama anlaşılan o ki; ortalama bilgi olarak 1,5-2 trilyon dolar harcanmış...ve hala dimdik ayaktayız.
bu rakamları hayal etmeden şunu aklınıza getirin 2003 tarihinde 1 mart tezkeresi geçsin diye ABD, bu tezkerenin geçmesiyle Türkiye'nin ABD'ye sunacağı askeri kolaylıklar karşılığında, Türkiye'ye ya 8 milyar dolarlık bağış ya da 32 milyar dolarlık uygun koşullu kredi verme teklifinde bulunmaktadır.
Velhasıl, Erdoğan ülkenin ekonomisini ne hale getirdi derken bir daha düşünün...
22 Ekim 2021 Cuma
EMRE ERCİŞ TEN ALINTIDIR (21.10.2021)
ABD ÖNCÜLÜĞÜNDE 10 ÜLKENİN BÜYÜKELÇİLERİ TARAFINDAN YAPILAN OSMAN KAVALA AÇIKLAMASI.
BİRAZ UZUN AMA LÜTFEN SONUNA KADAR OKUYUN…!
Söz konusu bu açıklamanın başını çeken isim, ABD Ankara büyükelçisi
David m. Satterfield.
Elbette bu açıklamanın altına imza atan diğer büyükelçiler
de stratejik anlamda önemli bir yere sahip ama açıklamanın başını çeken ve
koordine eden Satterfield, çok daha stratejik bir isim.
Satterfield, 1980 yılında CIA kontenjanından ABD dışişleri
bakanlığına alındı ve Suudi Arabistan, Suriye, Irak, Lübnan, Tunus gibi
Ortadoğu olarak adlandırılan arap coğrafyasında faaliyetlerine başladı.
Abd başkanına ulusal güvenlik ve dış politikalar
konularından tavsiye raporları hazırlayan ABD ULUSAL GÜVENLİK KONSEYİnde
1993-1996 yılları arasında yakın doğu ve güney asya direktörü olarak görev
yaptı.
Satterfield, 1996-1998 arasında Arap-İsrail işleri dairesi
başkanlığı görevini üstlendi ve eylül 1998 ile haziran 2001 arasında Lübnan
büyükelçisi oldu. Ağustos 2013 ten ocak 2014e kadar Kahire’de misyon şefiydi.
Satterfield, ABD derin devleti NEOCONların en önemli
isimlerinden birisi. Öyle ki; Satterfield’in adı dünyanın en önemli Musevi
kuruluşu olan AIPAC ile de casusluk iddiasıyla uzun yıllar anıldı
Kısa adı AIPAC olan Amerikan İsrail halkla ilişkiler
komitesinde 23 yıl yöneticilik yapan STEVEN J.ROSEN ile büyükelçi Satterfield’in
adı, AIPACın İsrail adına casusluk faaliyeti iddiasıyla hazırlanan iddianamede
yan yana anılmıştı.
İddianameye göre 1990-2004 yılları arasında rosee İsrail
adına ABD gizli belgelerini servis eden köstebeğe yardım eden 2 ABD’li hükümet
yetkilisinden birisi Kenneth Pollack diğeri David Satterfield idi.
OSMAN KAVALA hakkında hazırlanan bildirinin başını çeken abd
ankara büyükelçisi David Satterfield ile OSMAN KAVALA arasındaki ilişki
zincirinin en önemli halkası. Satterfield ile adı yan yana yer alan Rosen.
Rosen, İsrail ve Neoconlar tarafından finanse edilen, firari
FETÖcülerin fink attığı kurucusu Daniel Pipes olan Middle East Forum (MEF) da
uzun yıllar birlikte çalıştılar.
Daniel Pipes’ın kurucusu olduğu MEF, adeta ahtapot gibi. Bir
kolu Boğaziçi Üniversitesi’ne bir kolu FETÖ’nün ABD’deki RUMI forumuna bir kolu
WINEPe bir kolu RAND Çorporation’a ve o uzayan kollardan bir tanesi de OSMAN
KAVALA’ya kadar ulaşıyor.
Abd ve İsrailin Ortadoğudaki çıkarlarını belirlemek ve
savunmak için 1990 yılında kurulan Middle East Forum/Ortadoğu Forumu (MEF) nun
1994te yayın hayatına başlayan Middle East Quarterly/üç aylık Ortadoğu (MEQ)
dergisi stratejik bir konumda.
MEQ dergisinin yayın kurulunun Türkiye ayağında PROF.SABRİ
SAYARI var. RAND&CFR üyelerinden Fuad Acemi, Anthony Cordesman, David Fromkin,
Robert B. Satioff, Zalmay Khaiilzad ve CIA’nın önemli isimlerinden James Philips,
M.Michael Curtis, MEQ yayın kurulundaki diğer isimler.
Derginin baş edötürü olarak 15 temmuz FETÖ darbe girişiminin
koordinatörü Michael Rubin karşımızı çıkarken TSK’ya ait gizli belgeleri
yayınlayan firari FETÖcü Abdullah Bozkurt da derginin yazarları arasında.
MEQ dergisinin CIA’nın arka bahçesi olarak anılan Georgetown
Üniversitesi’ne uzanan kollarından bir diğer ismi Prof.John L.Esposito. Prof Esposito,
aynı zamanda FETÖnün RUMI forum danışma kurulu üyeleri arasında yer alan
isimlerden birisiydi.
Prof.Sayarı’nın Prof.Esposito ile mesai arkadaşlığı MEQ
yayın kurulunda sürmüyor. Esposito’nun Müslüman-Hristiyan anlayış merkezini
kurmasından 1 yıl sonra Sayarı, Georgetown’da The Institute of Turkish Studies/Türkçe
Enstitüsünü kuruyor ve 1994-2005 arasında başkanı oluyor.
Prof. Sayarı’nın Boğaziçi üniversitesi’ndeki faaliyetleri de
bu tarihten itibaren başlarken, Sayarı’nın 1994 yılında kurduğu ve başkanlığını
yaptığı Türkçe enstitüsü ile eş zamanlı olarak aynı yıl Türkiye’de yeni bir
oluşum harekete geçiriliyor.
Aralık 1994’te Türkiye’de, kadife devrimlerin babası olarak
ünlenen finans manipülatörü George Soros’un açık toplum, çoğulculuk, serbest
piyasa, özgürlük gibi liberal değerlerini savunan yeni bir siyasi parti
kuruldu.
Cem Boyner’in liderliğinde Asaf Savaş Akat, Cengiz Çandar, Kemal
Derviş gibi sanayici, yazar ve akademisyenlerin katılımıyla kurulan yeni
demokrasi hareketi (YDH) medyadan destek görmesine rağmen 1995 seçimlerinde
hezimete uğrayarak kendisini feshetmek zorunda kalmıştı.
Cem Boyner, Kemal Derviş, Asaf Savaş Akat, Cengiz Çandar hem
OSMAN KAVALA ile hem de anne tarafından fetö elebaşı fetullah gülen ve sabetay
akrabalık ilişkisi bulunan isimler. YDH’nin ardından bu isimler bu kez akademik
üs olarak kendisine Boğaziçi Üniversitesini seçti.
Boğaziçi üniversitesini akademik üs olarak seçen bu hareket
önce 1997 yılında ARI grubu ardından da 1999 yılında ARI hareketi olarak
karşımıza çıktı. Bu espiyonaj ve sabotaj hareketinin en önemli partneriyse
AIPAC oldu.
ARI hareketini bu kadar önemli kılan sınır ötesi
bağlantılarıydı. Rönesans Vakfı üzerinden ABD’li senatör, kongre üyeleri,
IMF&hazine bakanlığı yetkilileriyle, Amerikan İsrail halk işleri komitesi
(AIRPAC) üzerinden de neocon lobileriyle ilişki kurdular.
Bilgiye dayalı politika anlayışı geliştirmek isterseniz,
önce bilgiye ulaşır, ardından bilgiyi yorumlar ve son kertede bilgiyi
muhatabına iletirsiniz. Bilgiye dayalı bulgularınızı genişletmek isterseniz de
kaynaklarınızı çoğaltırsınız.
Kaynaklarınızı çeşitlendirirken önceliğiniz içinde
yaşadığınız ülkenin öz kaynaklarına yaslanmak olur. Elde ettiğiniz iç-dış tüm
bilgileri, ülkenizin çıkarları doğrultusunda değerlendirirsiniz.
Aynı şekilde ülke insanınızın başka ülkelerin çıkarları
doğrultusunda yönlendirilmemesi için özen gösterirsiniz. Bunu yaparken de
yabancıların kaynaklarından bağımsız olmayı ilke edinirsiniz.
ARI hareketinin kurmay takımı da bilgi noktasında böyle
yaparken finans noktasında arkasına dış güçleri alarak ocak 1999’da Türkiye’yi
bilgilendirmek adına dört ayda bir yayınlanacak olan Insight Turkey adlı
dergiyi Kemal Köprülü yönetiminde yayınlamaya başladı.
Köprülü’nün dergisinin Washington ayağını Morton Isaac Abramowitz,
eski CIA elemanı Nelson Charles Ledsky ile Graham E. Fuller, WINEP Türkiye şefi
Alan Makovsky, East West Institute başkanı John Edvin Mroz, David Barchard,
David P.Steinmann oluşturdu.
Türkiye ayağını ise çoğunluğunun OSMAN KAVALA ve sabatay
aile zinciri bulunan İbrahim Betil, Prof.Ali İhsan Bağış, Prof Ersin
Kalaycıoğlu, Tahiv Özgü, Özdem Sanberk, Nilüfer Narlı, İlter Turan ve Kemal Kirişçi
gibi isimler oluşturdu.
CATO’dan Stanley Kober,CSIS’den David McKeeby, John Geis, Heritage
Foundation’dan Ariel Cohen, Onur Öymen, Ertuğrul Kumcuoğlu, ARI YK. Ümit
Kumcuoğlu, ARI Brüksel temsilcisi Hakan Hanlı, Paul Michael Wihbey, ADL’den Joel
Sprayregen ve NATO G.S. George Robertson, dergiye katkı sağladı.
Insight Turkey dergisinin yayın hayatına başlamasının
ardından ARI hareketinin lideri Köprülü, türk öğrencileri örgütlemek amacıyla
soluğu CIA’nın kampüsü Georgetown Üniversitesinde Sabri Sayarı tarafından
kurulan Türkçe Enstitüsünde aldı.
Köprülü ve Sayarı öncülüğünde, International Republican Institute
(IRI) tarafından finanse edilen bir proje hazırlandı ve 18 ilde çalışmalar
yapıldı. Kısa zamanda sonuçlanandırılan projenin peteklerinden genç arılar (MURAT
ONGUN, EKREM İMAMOĞLU, YURTER ÖZCAN vb.) üretildi.
Sonraki aylarda ARI hareketinin başarısıyla 43 il, 56
üniversiteden 500 genç, 12-13 mayıs 2001 tarihinde İstanbul Maslak Princess Otel’de
toplanarak “2nci katıl ve geleceğini yarat” kongresini gerçekleştirdi.
Kongrenin yanı sıra 25 STK ile sivil toplum fuarı da düzenlendi.
Türk gençliğini hedef alan ARI hareketi, gençlere yönelik
siyaset üretme çalışmalarına Georgtown’dan start verirken, abd bünyesindeki
çeşitli lobi kuruluşlarının yanında görev alıp lobicilik konusunda Türkiye’ye
yeni bir soluk kazandırmaya kararlıydı.
Soros’un Karl Popper’den etkilenerek 1993’te kurduğu Açık Toplum
Enstitüsü, Türkiye’deki çalışmalarına 2001’de İstanbul’da temsilcilik açarak
başladı. Türkiye yöneticiliğine Hakan Altınay getirilirken en önemli partneri Neoconların
Türkiye şubesi ARI hareketi oldu.
İshak Alaton, OSMAN KAVALA, Ümit Boyner, Murat Belge, Neşe Düzel,
Eser Karakaş, Ahmet İnsel, Şahin Alpay, Üstün Ergüder, ÜNAL ÇEVİKÖZ gibi
isimleri aynı çatı altında toplayan Açık Toplum Vakfı ile ARI hareketinin
yolları Turkish Policy Quarterly dergisinde devam etti.
Chp genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlarından
ve İstanbul milletvekili ÜNAL ÇEVİKÖZ’ü büyük harflerle yazdığım için bu isim
hakkında da küçük bir parantez açayım.
Chp’li Ünal Çeviköz, son dönemlerde enerji savaşlarının
yaşandığı Doğu Akdeniz ve Mavi Vatan projesine karşı duruşuyla gündeme gelmiş, Türkiye’nin
menfaatlerini savunacağı yerde aidiyet duyduğu ABD ve İsrail’in çıkarlarına bol
bol göz kırpmıştı.
Elbette bu da sebepsiz değil. Ünal Çeviköz’ün CHP dışındaki
en önemli ilişkisi, yine Neoconların bir kuruluşu olan ve doğu akdenizde İsrail’in
menfaatlerini korumaya çalışan The Turkish-Israil Civil Society Forum.
The Turkish-Israeli Civil Society forum, alman Friedrich Naumann
Stiftung ve İsrail İstanbul başkonsolosluğu tarafından hem finanse ediliyor hem
de koordine ediliyor. Kuruluşun İsrail temsilcisi Arik Segal, Türkiye
temsilcisi Gülçin Sınav.
TICSF’nin İsrail koordinatörü Arik Segal, yerleşkesinden
finansına kadar Rothschild ailesinin yönettiği Kudüs merkezli ve zeki
öğrencileri Mossad’a devşiren Hadassah Academic College de öğretim görevlisi.
TICSF’nin Türkiye koordinatörüyse ARI hareketi ve Friedrich Naumann
Foundation’ın Türkiye program direktörü Gülçin Sınav. Sınav ile birlikte Friedrich
Naumann Foundation’ın Türkiye proje koordinatörüyse Co-Opinion’un kurucusu Elif
Güney.
MAVİ VATAN projesine düşman olan CHP’li Ünal Çeviköz’ün
ilişkili olduğu Co-Opinion, hem Boğaziçi Üniversitesi, hem ARI hareketi hem de
George Soros’un finanse ettiği ve OSMAN KAVALA’nın da yöneticisi olduğu Açık Toplum
Vakfı ile ilişkili.
Türkiye’yi örümcek ağı gibi saran bu networkun bugünkü
faaliyet adreslerinden birisi olan Co-Opinion, Boğaziçi, Koç, Bahçeşehir, Kemerburgaz,
Irak Süleymaniye Amerikan ve Al Monitor haber sitesinin sahibi Jamal Daniel’in
kalesi olan Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin ortağı.
Friedrich Ebert Stiftung, Rockefeller Foundation, Açık Toplum
Vakfı, Friedrich Naumann Stiftung ve Konrad Adenauer Stiftung ise dış kaynaklı
finansörleri.
Co-Opininon hareketinin danışmanları, Açık Toplum Vakfı Türkiye
sorumlusu Hakan Altınay ile ARI hareketinin başkan yardımcısı Arda Batu,
danışma kurulunda yer alan diğer isimler ise, Insight Turkey, Turkish Policy Quarterly
ve Al Monitör haber sitesinden tanıdık isimler.
Timur Göksel (Al monitör Türkiye sorumlusu) , Üstün Ergüder,
Fuat Keyman, Kemal Kirişçi, Namık Tan , Sinan Ülgen, Özgür Ünlühisarcıklı… Hakan
Altınay’ın kurucusu olduğu Co-Opinion’un en önemli ortağı Stiftung Mercator’un Türkiye
kolu İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)
İPM, Sabanca Üniversitesi bünyesinde faaliyet yürütüyor.
Başkanı Fuat Keyman. Ayşe Kadıoğlu, Anne
Duncker, Michael Schwarz ve Kemal Derviş ise yönetim kurulu üyeleri.
Sorus’un Açık Toplum Vakfı ve Köprülü’nün ARI hareketi
ortaklığıyla faaliyet yürüten Co-Opinion/Eş Görüş Platformunun merkezini
Boğaziçi Üniversitesi oluşturuyor. Yürütme ekibinde yer alan 11 kişiden 8
tanesi Boğaziçi Üniversite mezunu.
Elbette bu isimler arasında ABD Ankara büyükelçisi Satterfield
öncülüğünde başlatılan kampanyanın öznesi OSMAN KAVALA’nın Boğaziçi Üniversitesi
eylemlerini organize eden isimlerden birisi olan Kavala’nın eşi Ayşe Buğra Kavala
da var.
Tüm bu isimler şu an bizim karşımıza CHP ABD temsilciliği
tarafından 6 ayda bir zorunlu olarak rapor edilen FARA kayıtlarında çıkıyor. Ben
size bir komplo teorisi değil belgelere dayalı bir network yazıyorum. Bu
bilgileri daha fazla insana ulaştırayım ama şu an için elimden twitter dışında
başka bir şey gelmiyor. Bir çok kez talepte bulunsam da çok az kişi destek
oluyor ve onlarında imkanları sınırlı.
Sizden ricam bu twitleri ulaştırabildiğiniz kadar kişiye
ulaştırın. Çünkü şu an sadece bir iktidar savaşı değil aynı zamanda bir
istihbarat savaşı gerçekleşiyor. 2023 yılı Türkiye için kırılma yılı.
Tüm planlar 2023 yılında Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ı
koltuğundan kaldırmak ve Türkiye’yi ABD ve İsrail mandası yapmak için
gerçekleşiyor. Sn. Erdoğan’ın kaybetmesi demek Türkiye’nin yeniden
emperyalizmin kucağına düşmesi demek. SAKIN UNUTMAYIN!!!
Bugün başta RAND, CFR, SOROS, WINEP, RUMI FORUM, MEF gibi Neoconlar
ve bunlardan devşirilen büyükelçilerin OSMAN KAVALA sevdaları demokrasi için
değil Türkiye’deki en önemli adamlarının SERBEST BIRAKILMASI için yapılan bir
ESPİYONAJ ve SABOTAJ faaliyeti.