28 Aralık 2009 Pazartesi

Utansın...

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan,doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ey binbir tanede bitmeyen tek renk,
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!
Üstad Necip Fazıl Kısakürek

26 Aralık 2009 Cumartesi

hepiniz...


osman baydemir denilen yavşak, kendi milletvekillerine "şahin,güvercin"benzetmelerine bozulmuş.ben de bozuldum.siz ne şahinsiniz,ne güvercin.hepiniz,birer yılansınız,koynumuzda beslediğimiz yılanlar...

21 Aralık 2009 Pazartesi

BEN!

...ve ortaokul eğitiminden hatırladıklarım;sınıfta kalan öğrenci sayısı 100 de 2 filandı.sınıfın yarısından çoğu teşekkür,takdir ile sınıf geçerdi.teşekkür ve takdirin kıymetli bir değerlendirme yöntemi olduğunu bu nedenle anlayamamıştım(herkes bunlardan aldığı için).ben takdir hiç alamadım,ancak hep sınırında teşekkür alırdım.takdiri kıl payı kaçırırdım.
babam vefat etti...
okul,saat dörtte,beşte bitiyor,öğle yemeğini okulda yiyorduk.bizi annem,babamın emekli maaşı ve kendince yaptığı ticaretle (tahtakaleden kazak,terlik vs alıp-satmak gibi) bizi okutmaya çalıştı.ben öğle yemeği masrafını bahane ederek,öğleye kadar olan düz liseye gittim.annem de saygı gösterdi.ben sonraki zamanlarda pişman oldum.çünkü neredeyse oradaki tüm arkadaşlarım bir baltaya sap oldular.ben ise kendimi,kaos içine attım.düz lisede fırlamalık prim yapıyordu.hayatında zayıf dersi olmayan ben,ilk dönem sekiz zayıfla tanıştım.yıl sonunda dört zayıf ve ökk ile edebiyat dersinden bir üst sınıfa geçtim.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Ürdün'den bir diyalog...

Vakit gazetesi yazarı Nevin Soysal Aydın, Ürdün Notları adı altında bir yazı dizisi hazırlamış,orada ilgimi çeken iki muhabbet vardı...Onun ağzından aktarıyorum:
"Ali bey Türkçe öğrenmek için bir süre konsolostuktaki kursa devam etmiş ama yarıda bırakmış,Kız kardeşi,Mekke'de bir Türkle evli...
...Türkiye'yi Ürdün'den daha çok sevdiklerini söylüyor...Ali bey taksi şoförlerinin yabancı dil bilmediğinden şikayet ediyor."Türkler misyonları gereği yabancı dil bilmiyor ama taksi şoförlerinin bilmesi lazım"diyor.Biz kendisine Recep Tayyip Erdoğan'ın da yabancı dil bilmediğini söylüyoruz.-Onun one minute demeyi bilmesi yeterli-diyor."
"Ürdün'de beni en çok etkileyen olaylardan biri de arkadaşımız Nuri Özcan'ın başından geçiyor.Jerash antik kentinin mescidinde namaz kılmak isterken,orada bulunan Ürdünlüler,imam olmasını istiyorlar.O da kendisi seferi olduğu için imamlık hakkının ev sahibi olarak kendilerinde olduğunu söylüyor.Ürdünlülerin cevabı ise bizi hem gururlandıracak,hem de omuzlarımızdaki yükün bütün ağırlığını hissettirecek mahiyette -TÜRK'ÜN OLDUĞU YERDE,TÜRK İMAM OLUR.-"

16 Aralık 2009 Çarşamba

BEN!

ilkokulda sınıf birincisiydim...
ilk iki senemde osman öğretmenim vardı,iyi öğretmendi.bir kere kendisinden dayak yemişliğim oldu.niye mi?ayhan isminde bir arkadaşımı dövmüştüm,dedesi şikayete geldi,okula.benim ayhanı dövdüğüm gün,öğretmen izinliydi.onun yokluğunda bir çocukluk kavgası yapmıştım ve ben dövmüştüm işte.akşam eve geldiğimde,rahmetli amcam,kimdir,nedir,nerede otururlar bunlar,gidip babasını döveyim ben de,diye tutturdu,zor zaptettiler.
sonraları mutaasım öğretmen diye bir öğretmen geldi.kendine hayrı olmayan birisi diyeyim.sonra sol kuşaktan ekrem öğretmen,o da ayrı bir hikaye...o da beynimizi yıkamaya çalışırdı,biz o yaşlardayken.emek,trabzonspor filan.trabzonspor anadolu takımı,ezilenlerin takımı filan diye takım üzerinden siyaset yapardı.son sınıfta kezban öğretmenim oldu.o da iyi bir öğretmendi.ilkokul böyle geçti.
okuldan hatırladıklarım,daha ilk gün bir kaç okul malzemem çalınmıştı.okulun bahçesinde sıraya girip,andımızı okuduğumuzu hatırlıyorum.arka bahçesinde koşturmamızı,bir de okulun 3 parmak kadar genişliği olan demir korkulukları üzerinde yürüdüğümü,iki kardeş vardı,birinin adı nevzat,diğerinin de erdoğandı galiba...onlarla okul dışında tek başına kavga ettiğimi :). kavgayı seviyordum,çocukken.başkaca hatırladığım,isimler;gülten azem,bir başka erdoğan,atilla dereli,mihriban soyyiğit,reyhan,hatice,ali kocatepe(yok şarkıcı olan değil),veysel doğan,faruk karabacak,haluk torun...
okul müdürü,halukun babasıydı.sertti,sevmediğim terbiye yöntemleri vardı.
sonra babam(rahmetli),beni ihlye vermek istediğini söyledi,istersem gitmeyebilirdim.hatta istediğim zaman,beni normal ortaokula vereceğini de söyledi.babamı dinledim.o zaman ihllere imtihanla giriliyordu.ben 220 kişi içinden 19.olarak okulu kazandım.numaram 59 oldu.ilkokuldaki numaram da 85 ti.okulu sevmiştim,güzel insanlar,güzel abiler vardı.abiler deyince ilk aklıma gelen neslibey abi; şimdi bağcılar merkez cami imamı.aziz abi,erzurumda doktormuş.arkadaşlarıma gelince ismail topal(şu an o da doktor),ahmet siyami gürbüz(nerede bilmiyorum),ahmet aksu(kendi şirketleri varmış),hasan öztürk,numan çetinkaya,ali gel,cevdet külekçi,erol dönmez,

12 Aralık 2009 Cumartesi

dtp de kapatıldı.

dtp muradına erdi...
kapatılmak için ellerinden geleni ardlarına koymayanlar,nihayet o makus talihe erişti.nolacak şimdi?
bir bok olacağı yok,yeni bir parti kurarlar,yeniden apo söylemlerine girerler,o parti de kapanır.bu böyle sürer gider.bizler küfür ederken yeni partiye küfür etmeye başlarız.hepsi bu.değişen ettiğimiz küfürün harfleri,o kadar!şerefsiz ...liler(o üç noktaya yeni partinin adını siz yazın.

9 Aralık 2009 Çarşamba

kravat


7. yüzyıldaki 30 Yıl Savaşları’na Fransız Kralı XIII. Louis
komutasındaki ordu çatısı altında katılan Hırvat askerlerinin üniformalarının diğer askerlerinkinden ufak bir farkı bulunmaktaydı. O da boyunlarına eşleri, sevdikleri ya da annelerinin boyunlarından çıkardıkları atkıları askerlerin,
boyunlarına kötülüklerden uzak duracakları inancıyla özel bir düğümle takılan atkılardı. Bu atkıların takılma sebebi askerlerin yurtlarını, evlerini ve sevdiklerini unutmamaları ve onlar için savaşmalarını istediklerindendi.
Şu tesadüfe bakın ki, şimdileri kocalarının sabahları işe giderken kravatlarını düzelten karılarının davranışları Hırvat eşlerinkine ne kadar benzemekte… Ayrıca ne gariptir ki her sabah yaklaşık 500 milyon erkeğin kravatlarını takarken bilmeden de olsa Hırvat askerlerini yadetmektedirler…
Fakat bu hikayeye sahip olan kravat sonraları Fransız modacıların vazgeçmedikleri bir aksesuar haline gelmiştir.
şimdi ...
bu kravat günümüzde resmi kurumlarda,ya da ciddiyet kazanılması adına kullanılan olmazsa olmaz aksesuar olarak hayatımızdaki yerini aldı.ne idüğü belirsiz bu takıyı takmazsanız laubali,ciddiyetsiz varsayılıyorsunuz işyerinizde.
şöyle bir düşünün boğazınızdan sarkıttığınız bir bez,sizin statünüzü belirliyor.aklı başında birisi olarak bir daha düşünün,hiç bir vasfı,yararı olmayan,hatta zararı bile olabilen(yüzünüzü yıkarken,lavobaya sürtünür örneğin)bu bezi takmaya mecbur bırakılmışız,salakça bir durum ama kimse demiyor ki;"niye biz bunu takıyoruz"veya hiç bir işveren şunu diyemiyor "ben personelime niye bu salak bezi taktırıyorum,bu ne işe yarar ki!"

7 Aralık 2009 Pazartesi

duru,kayra faaliyette...

spor zamanı...
okuma zamanı...
internet zamanı...
gezmek zamanı...
baklava yapma zamanı...:)

ikizler faaliyette :))

odalarını boyatmak istediler,babalarına"beraber boyayacağız"demiştim,birlikte başladık boyamaya,boyları yettiği yerlere kadar kendileri boyadılar,sonrası bize kaldı tabi.niye mi iki renk? öyle istedi haşmetleri,ikisi de kendi renklerini isteyince,odanın yarısı mavi,yarısı pembe boyandı.
hamarat kızım duru.
kafasına boya damlamasın diye fazla sardık herhalde :)) .kayra.
oğlum,aradığını bulamamış,şimdi de nasıl toplayacağını düşünüyor,onların toplanması da bize kaldı.
okuruz biz,araştırırız,bakmayın küçük göründüğümüze,biz okuma yazma da biliyoruz,yüzüyoruz da,satranç da oynuyoruz...akıllı çocuklara benzemiyor muyuz? :)))

5 Aralık 2009 Cumartesi

hücresine...



hücresine,hatta hücrelerine...
köpeği 1 m2 hücreye sokacaksın,sonra da sokacaksın,aç susuz bırakacaksın...
binlerce insanın kanına girmiş şerefsize yer beğendiremiyor türkiye.ha bire açıklama yapılıyor ; "yok efendim,hücresi güzel,yok yanlış anlaşılıyor,yok biz ona bakıyoruz"kime neyin hesabını veriyorsunuz diye sorarlar adama.bir de onun için diğer itler sokaklara dökülüyor.insan olana bunu nasıl izah edersin,bilmiyorum.
bu ite bir fiske vurmamışlardır,ama İBDA-C lideri salih mirzabeyoğlu'nun anasından emdiği süt burnundan getirilmiştir.bu it yani apo iti,binlerce insanın kanının akmasına zemin oluşturmuştur,mirzabeyoğlu ise bir insanın öldürülmesine sebep olmuşmudur,şüpheli.bu nasıl adalettir.nasıl çifte standarttır.niye acep? mirzabeyoğlu için sokaklara kimse çıkmayıp,bir yerleri yakmadığı,polisle çatışmadığı için mi?yazık ya!adalet kavramına yazık.apoya bu muamele reva görülüyorsa "el bebek,gül bebek",mirzabeyoğlu hawai ye tatile gönderilmeli.
adalet olmayan yerde şereflilikten söz edilemez.

24 Kasım 2009 Salı

hava kirliliği

geçenlerde ankaradaydım."istanbula kurban olayım"dedim.hava kirliydi.millet kömür yakmaya başlamıştı.istanbula döndüğümde aynı kirliliği istanbulda da hissedince;insanlar doğalgazdan vazgeçmeye,kömüre yönelmeye başlamış diye düşündüm.nasıl dönmesin kömüre,doğalgaza yüzde 40-50 zam geleceğinden söz ediliyor ki;zaman gazetesinin resmettiği belgeye bakılırsa öyle gözüküyor.zaten zor geçiniyordu millet,eğer doğalgaza zam gelecekse,vay haline milletin.kimi kömüre yönelecek(kömür sobası bir yerde duruyorsa),kimi elektrik sobasına(bu da kaçak elektrik kullanmaya itecek birilerini),ya da doğalgazı en tasarruflu haliyle kullanmaya çalışacaklar.bu da zor.çoluk var,çocuk var.az yaksan,ya da yakmasan sonrası tufan,yani hastane kapıları,doğalgaza vermediğin parayı doktora vereceksin.Allah türkü korusun.

22 Kasım 2009 Pazar

OVİT DAĞI

Erzurum - Rize yolu üzerinde (İspir üzerinden gidilirse) bir dağ.Adı,Ovit dağı.Hani tam da kulağa geliş şekli gibi ürkütücü bir yer.Hele kışın.Orada bugün mahsur öğrenciler bulunduğu haberlerde geçti.O bölgede yoğun kar da varmış.O yol,zaten kışın tekin değil.Haziranın ilk haftası oradan geçtiğimde,yol kenarında 1 metre kar vardı ve sisten 2 metre ötesi gözükmüyordu.İkinci kez oradan geçerken de,biraz daha aşağıda sel manzaralarına şahit olmuştum.O bölge ilginç sahalara sahip.Oralarda yaşayanlar,sanki şansa yaşıyormuş gibi gelir bana,fakat yaşayanlar da hallerinden memnun gibi.O bölgeye düşecek olanlara nasihat,akşamdan sonra o yola girmeyin,hele kışın hiç girmeyin.İki şehir arasında yolculuk yapacaksanız;Trabzon,Maçka,Erzurum güzergahını kullanın.
Eğer macera aramıyorsanız...

6 Kasım 2009 Cuma

SMILE ADSL ...AMAN HA..!



DİYELİM Kİ;BİR YANLIŞLIK YA DA HATIR İÇİN, SMILE ADSL ALDINIZ(ŞİDDETLE KARŞIYIM DA,HANİ KABUS BU YA!!!).BAĞLADILAR SİZİ.
VE DİYELİM Kİ;İPTAL ETTİRMEYE KALKTINIZ...ARARSINIZ,DEĞİŞİK İSİMLERLE BİR SÜRÜ İNSANLA TANIŞIRSINIZ.GARANTİLİ!BEN NEREDEYSE SMILE DE ÇALIŞAN TÜM PERSONELLE GÖRÜŞTÜM,BİLGEHAN MI DESEM,MESUT MU DESEM,İSMİNİ HATIRLAYAMADIĞIM(ÇÜNKÜ TANIŞMAK İÇİN ARAMADIĞIMDAN,İSİMLERİ AKLIMDA TUTMAK GİBİ BİR SAPLANTIM DA YOK),TAKRİBEN 10 KİŞİ İLE DAHA GÖRÜŞMÜŞÜMDÜR.SANKİ BU İNSANLARA BİR ÇİP TAKMIŞLAR,AYNI ŞEYLERİ SÖYLESİNLER,SİZİ APTAL YERİNE KOYSUNLAR,SİZİN SÖYLEDİĞİNİZ DOĞRULTUDA DEĞİL DE,FARKLI KALIPLARDA CÜMLELERLE SİZE CEVAPLAR VERSİNLER DİYE.HANİ BEN NE DİYOM,KEMANIM NE ÇALIYOR ATASÖZÜ VAR YA,O KIVAMDA.BİR HAFTADIR,İPTAL EDEMEDİKLERİ İNTERNETİM VAR(YOK).ONLAR İPTAL ETMİŞLER DE,TURKTELEKOM PORTLARI BOŞALTMAMIŞ DA,ONLARIN ELİNDEN BİR ŞEY GELMEZMİŞ DE.FALAN FİLAN...HER NEYSE ! DEMEM ŞUDUR Kİ SMILE ADSL Mİ AMAN,BİR YERİNİZİ KAPTIRMAYIN.HE, DİYORSANIZ Kİ; BENİM HİÇ GÜNAHIM YOK,BİRAZ KÜFRETMEK,GÜNAH SAHİBİ OLMAK İÇİN SMILE ALACAM,ONA DA BEN KARIŞMAYAYIM.BUNU YAPACAKSANIZ;NE DİYECEKSENİZ,100 MİSLİ DE ÜSTÜNE BEN KOYARIM(BUNU YAPARIM)
MALİYE BUNLARA AZ BİLE YAPIYOR...

4 Kasım 2009 Çarşamba

DOĞAL OLMAYAN BESİNLER

Son günlerde basın, doğal olmayan sebze ve meyvelerle uğraşmaya başladı.On yıldır bize birilerinin itelediği doğal olmayan besinlerin farkına neden şimdi vardılar.Sanki yeni bir olaymış gibi,bir çok basın kuruluşunda bu haber var.Bir de üstüne üstlük sevgili Deniz Baykal'ımız da bu konuda konuşmaya başladı ki;artık bu muhabbetin sonu gelmez.ADAMA SORARLAR "10 YILDIR BU İŞİN ÜZERİNE NEDEN GİTMEDİNİZ?" DİYE...Tarımla uğraşanlar bilirler ki;bazı sebzelerin ya da meyvelerin tohumu bir yıllıktır.Ekersin,toplarsın,yersin.Ondan tohum elde edemezsin.Çünkü bozuk genli tohumlar kullanıyorsun ve bunlardan tohum olmuyor.Örnekleme de yapalım:Yazın Trabzon'a gitmiştim, teyze oğlu,salataları gösterdi(tohumluk için bekletilenleri) "Bunları,alıp sevabına sağa sola dağıtmak lazım,tohumları,bir daha salatalık versin diye.Artık bu tür salatalık yok.Ürünler bir dönemlik ürüyor,tohumluk vermiyor,İsrail'den alınan tohumlar,maalesef,bizim tohumlarla aynı değil,onlarınki; bir yıl sonra tohum vermiyor".
Tablo senelerdir böyle iken;neden durduk yerde organik olmayan ürünler gündeme geldi.Senelerdir,bu gazeteciler,bu siyasetçiler neredeydi,başka ülkelerde mi yaşıyorlardı.Ben teyze oğlundan bunu duyduğumda içim acıdı.Ben sade bir vatandaşım,ülkedeki her şeyi bilme şansım yok.Ama siyasiler ve gazeteciler, her boku takip ettiklerinden,bu ihmalin(10 yıldır ses çıkarmama ihmalinin)hesabını vermeliler.Bununla ilgili kanun meclisten yeni geçti,güncel oldu,vs.geyiklerini kullanmaları da kaçınılmaz cevap olacaktır.He,ayrıca meclisten bu kanunu geçirenlerin,senelerdir buna göz yuman hükümet mensuplarının da vermesi gereken bir hesap var...O da ilgili merciilere duyurulur...

31 Ekim 2009 Cumartesi

120


dün akşam bir kanalda seyrettim bu filmi.sinemada seyredememiştim.film çok güzel anlatmıştı,anlatılmak istenileni.birileri vatan sevdası ile canını ortaya koyarken,birilerinin de yaptıklarının bedelini ödemesini,birilerinin korkaklığını afişe ediyordu.mesela vali;durumu en iyi nasıl idare ederimin derdini güderken,birileri vatan için herşeyini verebileceğini dillendiriyordu.tüccar olan savaşta da tüccardı.savaşa tüccar zihniyeti ile bakıp,savaştan nasıl sıyrılacağının hesaplarını yapıyordu.filmde gözlerinizin ıslanmaması neredeyse imkansız.onlar (120 delikanlı)vatan için(namus,şeref,onur,bayrak için),ne verebileceklerini gösterdiler.üçte ikisi dönüş yolunda şehit oldu,dönenlerin de 22 si sağ kaldı. bir sahnesi çok etkiliydi.dönenlerden biri tedavisi sırasında şehit oluyor,dedesine bu söylenirken; asker, dedeye "babası nerede?" diye soruyor.dede "yemende"diyor.tarihten gördüğümüz kadarı ile,bu vatanın her köşesinde destanlar yazılmış,namus için,vatan için,bayrak için(belki masadakiler başka şeylerin peşindeydiler bilinmez).ancak,cephedekiler,sıkı destanlar yazmışlar.Allah onlardan razı olsun.ben bir ticari seyahatimde,(mevsim yaz)antalyadan denizliye geçmiştim.antalyada kimin eli,kimin cebinde belli değil(namus anlamında);denizlide de bir müşterimin ofisinde çanakkale ile ilgili hikayelerin afişleri vardı.namus için yazılan destanlar.nereden...nereye...biz kurtuluş savaşını kazanmışmıydık sahiden...

25 Ekim 2009 Pazar

ŞEREFSİZ DTP...

izliyorum...neler olacak diye...
hükümet,bir çok şeyi göze alarak,oy kaybını göze alarak,insanlardan küfür yemeyi göze alarak,açılım adı altında bir şeyler yapmaya kalktı.ancak,malların sınırdan ilk teslimatında,dtp şerefsizleri,sanki ecellerine susamışçasına mallarının üzerinden büyük,hem de çok büyük provokasyona giriştiler.herkesin sabrının çatlamasına sebep oldular.ya bizi vurun,öldürün,demeye getiriyorlar,ya da biz birilerinin köpeğiyiz,bize havla dediklerinde havlarız diyorlar.hiç bir anlam veremediğim davranış içine girdiler.daha önceleri bu tür şeyler yapmamışlarmıydı,yapmışlardı.ancak şu dönem,adam olan kızılcık şerbeti içer,yine bunu yapmazdı.ama adam olan dedik ya.şerefsizler.şimdi her türk vatandaşı,açılıma gıcık kaptı.birilerinin tam da istediği buydu ve bunu yaptılar.bir iki gün önce, ergenekon mahkemesi,apo şerefsizinin ergenekonla bağlantısını boşuna sormamış demek ki! ne kadar kana susamışsınız,şerefsizler...durduk yerde; açılım iyi olacak,kan duracak,kardeş kardeşi vurmayacak diye umut ederken; bu sefer içimize atalım diye düşünürken, bir kaç gündür,almanyadan gelecek ikinci mal kafilesini karşılamaya,oraya onları karşılamaya gelen dtplilere "öyle karşılanmaz böyle karşılanır"demeye gitmek için program yapmaya başladım.benim gibi düşünen az da değil.atatürk havalimanı belki de tarihe şahit olacak! ancak,gelişleri ertelenmiş...türk milleti olarak çok üzüldük...inanıyorum ki; zaten bunu istiyorlar,yani "biz kaşınıyoruz,bizi kaşıyın".yeter lan şerefsizler,kendilerini bir bok sanan zürriyetsizler,kendinize gelin, ya da s.kt.r olun gidin.ya da bekleyin,bir yere gitmeyin,elimizde hıncımızı alacak birileri olsun...

20 Ekim 2009 Salı

ADAM OLMAK...

adam,bu kelimenin içinde yaşamak için uğraşmıştı hayatınca.söz vermesine gerek yoktu; "olur,hallederiz,tamam,bakarız"gibi kelimeleri bile ağzından çıktığında bilinirdi ki;elinden geliyorsa halletmek için uğraşırdı.yerine gelmeyen,bakarızlar ise,hep başkası tarafından engellenmişliğe maruz kalırdı.
çocuklarına bisiklet sözü verdi.çocukları da bilirdi ki;babaları söz verdi mi,tutardı.öyle bolca gelire sahip de değildi hani.aybaşını ucu ucuna denk ya getirirdi,ya getiremezdi.çoğunlukla getiremezdi.hep açık verirdi,ödenecek üstüste 2-3 faturası mutlaka olurdu.ama bir kez söz vermişti,çocuklarına işte.ne yapıp edip sözünü yerine getirmeliydi.çok da istiyordu,bunu yapmayı.
"acaba 2 ay sonra denk düşürüp alabilirmiyim?"diye düşündüğü zamanlarda,güzellik yaptığı birisi telefonda ona "hesap numaranı verirmisin?"demez mi? "hayırdır?"diye sorduğunda "ya abi,senin bana güzelliğin çok oldu,sağolasın,ben sana para çıkartmak istiyorum,senin bana yaptığın güzellikler sayesinde 100.000 tl den fazla para kazandım,sana da 1000 tl göndereyim!".inanamadı,sevindi,çocuklarının bisiklet parası geliyordu işte,çocukları da bu telefon konuşmasına şahit olmuştu,onlar da "ne zaman alacaksın,baba?" diye mutluluklarını paylaştılar ve içleri içlerine sığmamaya başladı.sevinmişti bizimki.ve para o saat hesabına havale edildi. ertesi gün hesabından parayı çekti,çocuklarını yanına aldı,gittiler,bisiklet beğendiler,çocukların hali görülmeye değerdi.çocuk işte...
paranın yarısından çoğu arttı,onları da hayrına ihtiyaç sahiplerine dağıttı,halbuki kendinin de ihtiyacı vardı.belki onların da çocuklarına bisiklet sözleri vardır diye...

18 Ekim 2009 Pazar

alem adam deniz baykal :)

başbakanla yapacağı görüşmeyi kameralara kayıt edecekmiş.bu adam bir partinin,hem de ana muhalefet partisinin genel başkanı.bu konuda "baykal,beyinsel yeterliliğe sahip mi?(yaştan dolayı)"diye sorgulayacak doktorlara ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.

11 Ekim 2009 Pazar

ATA ÖZER




bu akşam, üzerinden 1 aydan fazla zaman geçmişliği ile değerli hocam ata özer in il milli eğitim müdürlüğünden alındığını öğrendim.o kadar haberlerden uzaklaşmışım ki(sağolsun çocuklar); bu haberi duymamışım bile.
çok üzüldüm.hayatımda tanıdığım ender değerlerdendi.dürüst,mert,şerefli,adam gibi adam.kendisinden bu ülke faydalanabilecekken...
internetten araştırdım,ancak ayrılış nedenini öğrenemedim.ata hocam,orta okulda benim öğretmenimdi.sonrasında otakçılar lisesinde kardeşimin müdürü.birileri koltuğundan rantlanıp,araba/ev alırken, o,arabasını satıp okula halı saha yaptırmış,okula gelir elde etmiş,oradan gelen gelir ile özel olmayan devlet okuluna bilgisayar laboratuarı kurmuştu.sonrasında iğrençliklerle çalkalanan şehremini lisesine tayin olmuş,şehremini lisesini adam etmiş,okulda spor alanında da başarılara imza atmasını sağlamıştı.sonrasında da istanbul il milli eğitim müdürü olmuştu.3,5 yıl da orada görev yapmış ve görevinden alınmıştı.yazık.böyle insanlar kolay kolay gelmiyordu oysa.vefasız bir öğrencisi olarak,kendi çocuklarımı okula kaydedeceğim zaman,il milli eğitim müdürlüğünü aramış,sekreterine not bırakmıştım.sekreteri "toplantıdan çıkınca notunuzu iletirim sizi arar" dediğinde,benim tanıdığım ata hoca arar dedim kendi kendime ki;öğrenciliğimin üzerinden 27 sene geçmişti.15 dakika sonra sekreteri aradı "Ata beyi bağlıyorum"dedi.sevgili hocamdan önce vefasızlığın özrünü diledikten sonra okuldan kayıt için para istediklerini söyledim verdiği cevap şu oldu "şayet,adresin,okula kayıt için uygunsa,bir kuruş isterlerse beni ara,gereğini yapayım,yok adresin uygun değilse,uygun olan okula kayıt için gitmen gerekir ve kaydınızı o okula yaptırmalısın.sistem ne ise odur.hiç bir müdür para isteyemez"demişti.keşke ata özer, milli eğitim bakanı olsaydı,keşke.
HOCAM, ALLAH HAYIRLI HAYAT NASİP ETSİN SİZE...

9 Ekim 2009 Cuma

KORSAN TAKSİLER(AİLENİZİN TAKSİCİSİ)

BU ARA TAKSİCİLERE TAKTIM.TAKMA SEBEBİM DE "KORSANA HAYIR"MİTİNGİ DÜZENLİYORLAR...KENDİLERİ KORSAN OLAN BU MESLEK(!) GRUBU ÜYELERİ,HANGİ YÜZLE,MİTİNG AFİŞLERİNİ HAZIRLAMIŞLAR VE MİTİNG YAPACAKLAR MERAK EDİYORUM.BUNDAN 15 YIL KADAR ÖNCE TAKSİCİLERİN YÜZDE 20 Sİ,SİZDEN 3 KURUŞ FAZLA ALABİLMEK İÇİN GEZDİRMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPARDI.ŞİMDİ BU ORAN YÜZDE 80-90 LARA ÇIKTI.BU YÜCE MESLEK SAHİBİ İNSANLAR(BURADA YAZDIKLARIM,TAMAMEN VELİNİMETİNİ SOYMAK NİYETİNDE OLANLARADIR,NAMUSLUSUNA DEĞİLDİR)YAĞMUR YAĞDIĞINDA,KENDİLERİNİ KRAL ZANNEDERLER.BİR DE YAĞMUR-ÇAMUR DİNLEMEDEN KENDİNİ KRAL ZANNEDENLER VARDIR.BEN TAKSİCİ MİLLETİ İLE YAŞADIKLARIMI ANLATAYIM İSTEDİM.TAKSİYE BİNERKEN BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN DİYE(BEN ARTIK BİNMİYORUM,STRESE GİRİYORUM -ACABA YOLCULUĞUN KAÇINCI DAKİKASINDA KAVGA ETMEYE BAŞLAYACAĞIZ DURUMU İLE KARŞILAŞMAMAK İÇİN-)
1-ESENLER OTOGARDAN TAKSİYE BİNME GAFLETİNDE BULUNDUM(OTOGAR VE HAVAALANI TAKSİLERİ MEŞHURDUR)TAKSİCİYE GİDECEĞİM YERİ SÖYLEDİM,GİDİŞ MESAFESİ TAŞ ÇATLASIN 10 DK.TAKSİCİ BANA GİDİŞ MESAFESİNİN EN AZ 20 DAKİKAYA ÇIKACAK BAŞKA BİR YERDEN Mİ GİDELİM GİBİ SALAKÇA BİR SORU SORUYOR,ŞOK OLUYORUM,BEN DE KENDİSİNE GİDİŞ MESAFESİNİN 90 DAKİKA KADAR SÜRECEĞİ BAŞKA BİR GÜZERGAH SÖYLÜYORUM DALGA GEÇEREK...
2-(BURADA SEMT İSİMLERİ VERİYORUM,HER İSTANBULLU BURALARI BİLİR) MİLLET CADDESİNİN BİTTİĞİ CEVİZLİBAĞDAN TAKSİYE BİNİYORUM,FATİH CAMİİNE GİDECEĞİM.TAKSİ,MİLLET CADDESİNDEN FINDIKZADE GÖBEĞE KADAR GELİYOR,SOLA DÖNÜYOR,ANCAK ANAYOLDAN DEĞİL,ARA SOKAKTAN VATAN CADDESİNE İNİYOR(ANAYOLDAN İNSE,DİREK FATİHE ÇIKAN KAVŞAĞA GELECEK,BU İŞİNE GELMİYOR BEYİMİZİN)KARŞIYA GEÇİŞ OLMAYAN NOKTADAN VATAN CADDESİNE İNİYORUZ,TAA AKSARAYA KADAR GİDİYORUZ, U DÖNÜŞÜ YAPIP ÇIKMAMIZ GEREKEN KAVŞAĞA GELİYORUZ,ORADAN FATİHE ÇIKIYORUZ...
NİYE BU ŞEKİLDE GİTTİĞİNDE ŞU CEVABI ALIYORUM "ABİ BEN ASLINDA TAKSİCİ DEĞİLİM(EEE),PAZAR GÜNLERİ TAKSİYE ÇIKIYORUM,YOLLARI İYİ BİLMİYORUM"!!!!!
YOLLARI BİLMEYEN ŞEREFSİZ ANAYOL VARKEN,DAR SOKAKLARI BİLİYOR NASIL OLUYORSA.KENDİLERİNİN ŞEREFSİZ OLDUĞUNU YÜZÜNE SÖYLÜYORUM,HATTA ABARTIYORUM TÜM TAKSİCİ CAMİASININ YÜZDE 95İNİ AYNI KATAGORİYE KOYUYORUM.O TARİHLERDE NORMALDE 2,5 TL TUTMASI GEREKEN YOL,3,5 TL TUTUYOR.TAKSİCİ FARK EDEN KISMI ALMAYACAĞINI SÖYLESE DE(LÜTFEDİYOR)BEN KENDİSİNİN EN YAKININA KÜFREDERCESİNE 5 TL VERİYORUM,ÜSTÜ SENİN OLSUN DİYORUM(ZENGİNLİKTEN DEĞİL YANLIŞ ANLAŞILMASIN)
3-(HİKAYE ÇOK AMA EN CANIMI ACITAN BUYDU,KENDİMİ ÇARESİZ HİSSETTİM O AN ÇÜNKÜ-OKURKEN ANLAYACAKSINIZ-)BAYRAMPAŞA METRONUN ÖNÜNDE DURAN TAKSİLERDEN BİRİNE BİNDİK.BEN,EŞİM, 2 ADET 3 YAŞINDA ÇOCUĞUM VE 10 YAŞINDA KIZ OLAN YEĞEN.ARABAYA BİNERKEN HAFİFTEN YAĞAN YAĞMUR,EYÜPTE METREKAREYE 100 M3 YAĞAN YAĞMURA DÖNDÜ.EYÜPTE 5 DAKİKA BEKLEMEK ZORUNDA KALDIK.TAKSİCİ DEMEZ Mİ:"BEN BEKLEYEMAM,İNİN TAKSİDAN"BU CÜMLE İLE,BAŞLAYIP UZAYAN BİR TARTIŞMA İÇİNE GİRDİK,ÇOLUK ÇOCUK OLMASA (YUKARIDA NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ANLAMIŞSINIZDIR),BU ŞEREFSİZ BÖYLE BİR ŞEY SÖYLEYEMEYECEK,İNERSİN,İNMEM,KARAKOLA ÇEK MUHABBETLERİNİN HİÇ BİR BOKA YARAMADIĞI BİR TARTIŞMA YAŞADIK.(HEE,BİR DE O GÜN DİNİ BİR BAYRAMIMIZ)HERİFE GİRİŞMEM LAZIM,ÇOLUK ÇOCUK OLDUĞUNDAN O YAĞMURDAKİ PERİŞANLIĞI DÜŞÜNEMİYORUM BİLE.VE BİZ O YAĞMURDA TAKSİDEN İNMEK ZORUNDA KALDIK.
-4.(BU DA ANKARALI BİR TAKSİCİNİN AĞZINDAN,KENDİ MESLEKTAŞLARINI ANLATTIĞI OLAY)ANKARADA TAKSİYE BİNDİM,TAKSİCİ,GERÇEKTEN İŞİNİ YAPIYOR.SOHBET İLERLİYOR,TAKSİCİLERDEN BAHSEDERKEN "BAK ABİ "DİYOR."ANKARA TAKSİCİLERİNİN BAZILARI ŞUNU YAPAR "50 TL VERMİŞSİNDİR,SEN 10 TL YA DA 20 TL VERMİŞSİN GİBİ PARA ÜSTÜ VERMEYE KALKAR.SENİN VERDİĞİN 50 TL Yİ YAN TARAFLARINDA BİR ZULA VARDIR,ORADA KAYBEDERLER,-BAK KARDEŞİM,PARALAR BURDA,VAR MI İÇİNDE 50 TL-DİYE DE İDDİA EDERLER VE ÇOĞUNLUĞA YEDİRİRLER,BUNU"
-5.YİNE DÜRÜSTLÜĞÜNE İNANDIĞIM BİR TAKSİCİYLE SOHBETİMİZDE "BANA GÖRE TAKSİCİLERİN % 80 İ ŞEREFSİZ" DEMİŞTİM,O DA BANA "YOK ABİ 90" DEMİŞTİ
...BU HİKAYELER UZAR GİDER,GEÇMİŞTE TAKSİ KULLANIMIM YÜKSEKTİ,HEM ŞAHSİ,HEM İŞSEL ANLAMDA.AYRICA BUNLARIN BİR KISMI YOLLARI GERÇEKTEN BİLMEZ(AMA SORSAN TAKSİCİ-YANİ; SADE VATANDAŞIN,BİRİNİ AMELİYAT ETMEK İSTEMESİ GİBİ BİR ŞEY-)
BU KADAR ÖRNEKLEME YETER DEDİKTEN SONRA...
Gelelim Korsan Taksicilere;korsanlardan biri ile başlarsın gidip gelmeye,aklın yattıktan sonra sürekli onunla bir yerlere gidip gelirsin,arkadaş olursun,hatta dost olursun.gittiğin yerin ücreti bellidir,o istediği kadar dolaşsın.zaman zaman ikinizde müsaitseniz,çekersiniz bir çay bahçesine birlikte çay içersiniz.ailenizi ona emanet edebilirsiniz(sanki taksicilikten tiksinmiş taksiciler korsan olmuşcasına iyidirler yani).ücret de normal taksinin 2/3 ü kadar ödersiniz.şekil,racon budur.korsan diye ifade edilen taksiciler ailenizin taksicisi olur.neredeyse her semtte vardır,bunlardan.korsan dediğiniz insanların yamuk işleri olması lazım değil mi? ancak onlar taksi plakasız(tek arızalı durumları bu) ,gerçek taksicilerin olması gerektiği gibi oluyorlar,taksiciler ise yamuk-yumuk.
Bu yazdıklarımdan korsanı desteklediğim çıkıyor değil mi? Benim ki sadece görünen resmi çekmek!

8 Ekim 2009 Perşembe

kevin costner

bir kevinımız eksikti.yok açılımdan yanaymış,yok karşıymış,yok karışmamış,yok ucu değmiş,yok kenarda duruyormuş.lan kevin costner kim? açılımı desteklese nolur,desteklemese nolur? bir de mhpliler utanmadan ona sormuşlar,ya da menecerine.çok uğraşmışlar kendinden cevap almak için.ne kompleksli milletiz.kevina sorular:
-biz açılalım mı?
-açılırsak,ne kadar açılalım?ne kadar sonra su derinleşiyor,yüzme bilmeyen boğulur mu?
-yoksa açılmayıp,kapansak mı?ülkece,başörtülenelim mi?
-bizim için en iyi şey açılmamaktır,değil mi kostner bey?
ayıptır ya...muhalif de olamıyorsunuz bari yerinizde oturun,ses çıkarmayın...

7 Ekim 2009 Çarşamba

peygamber devesi

peygamber devesi...internetten bu yaratığın resmini yüzlerce bulup görebilirsiniz,ama bunu ben çektim :) hem de ödemiş'te.fotograf makinem yoktu,cep telefonu ile çektim.

seyahatlerden kareler...

manisa gönen'de yunus emre'nin kabri denilen yerde resimledim.ancak,sanki emin değillermiş gibi algıladım.yunus emre'nin kabri burası mı değil mi?gerçekten burada mı yatıyor?

4 Ekim 2009 Pazar

marmarada köpekbalığı...

bu köpekbalığı 1,5 ay kadar önce marmara denizinde yakalanmış.önünden geçiyorduk,durduk,resimledik.Allah muhafaza,denizde denk gelmek istemezsiniz.Boyu rahat 2,5-3 metre vardı.kafanız ağzına girer :)

kaza !

dün gece 1.30 gibi şiddetli bir ses duyduk dışarıdan gelen.balkona fırladım,yolda yatan birini görebiliyordum.ne olduğunu anlamaya çalıştım,trafik kazası olduğunu farkedince koşturdum,insanlar başında toplanmışlar yaralının.iki araba çapraz yola savrulmuş,hatta biri duvara bindirmiş,airbagi açılmış.yerde yatan genç(sanırım 25 yaşlarındaydı) "bacaklarımı hissetmiyorum"diyordu,titriyordu.polis anında orada oldu,sanırım çok yakındaydı,sese geldiler.ancak ambulans bir türlü gelmiyordu ki;acil hastane 30 saniyelik mesafedeydi.sanırım bir 25 dakika sonra geldi.halktan homurdanmalar oldu doğal olarak,polis "yapmayın kardeşim,bırakın adamlar işini yapsın"muhabbeti ile homurtuları kesmeye çalıştı.araçların biri hatalıydı ki;şoförü kaçmıştı.yerde yatan gencin arkadaşları o an o şoförü ellerine geçirse parçalardı herhalde.
hoş bir olay değildi,ortada duran;ancak,halkın duyarlılığı iyiydi.herkes bir şeyler yapmak istiyordu.kimi,yerdeki gence moral vermeye çalışıyordu,kimi su getirdi,kimi (belki dış kanama vardır diye)pamuk,genç titriyor diye kimi battaniye...mağdura sahiplenilmesi hoştu.bu semti o yüzden seviyorum.çoğunluğun başını çevirip gitmemesi duyarlılığın göstergesiydi.

3 Ekim 2009 Cumartesi

ödp-ayakkabı :)

taklitçilik,her yanımızı sarmış :) bush'a atılan ayakkabıdan sonra da bizimkiler(!) imf başkanına ayakkabı fırlattı.komik oldu her haliyle.öncelikle taklit bir eylem.ödp'den daha yaratıcı eylemler beklerdim.daha elit,daha farklı bir görüntüleri var çünkü.eylemin bir başka boyutu daha var ki;o kısmı hepten komik,hatta karamizah desek daha doğru olacak.emperyalizme/kapitalizme karşı fırlatılan ayakkabı -nike-.hani fırlatılanın -nike-olması tuhaf değil de,fırlatanın -nike-ı satın alıp kapitalizme destek vermiş olması trajikomik olan.yani bu ürünü satın alarak ben sizin sistemlerinize karşıyım diyor ama bir yandan da sizi destekliyorum :)))).
bu kadar mı aptalca bir eylem yapılır...ödp sitesinde de eylemi desteklediğini yazmış.insan biraz utanır...nike giyen bir ödpliden.
demek ki; neymiş...
herkes kurusıkı ateşliyor...

2 Ekim 2009 Cuma

bir imam...

işyerimin yakınında bir mescid var.cumaları orada kılarım.güzel bir de imamı var.günümüz imamlarının genelinin bakışından dünyaya bakmayan güzel bir insan.cumaya nereye gidiyorsunuz diye her sorulduğunda,soranı alıp oraya götürürüm.her götürdüğüm de hoşnut olur.bu blogun mail adreslerinde onun da mail adresi kayıtlıydı,unutmuşum...bugün "senin resmini görünce,fark ettim "
dedi,"blog sahibini".güzel şeyler de söyledi-güzel insan,güzel şeyler söylenerek olunuyor :)-,belki de şu an bunu da okuyordur.
evet,güzel bir imamımız var,ardında namaz kılınası,ardından gidilesi.

16 Eylül 2009 Çarşamba

pide-kayra


rahat durmaz ki; ya atlayacak,ya hoplayacak...
e, öyle olunca da resim silik çıktı.iftara yaklaşırken,pideyi taşırken götürmece!

11 Eylül 2009 Cuma

yağmur felaketi

bir felaketti yaşanılan.şimdi bu felaketten nemalanmaya çalışan siyasetçiler nutuklar çekiyorlar.
dün aklınız neredeydi.dere yatakları boşaltılacakmış,dün aklınız neredeydi.bir diğeri de bunun sebebi sizsiniz,hesap verin diye ortalarda dolaşıyor.demek ki; ortada bir ihmal var,demek ki ortada yapılması gereken bir şeyler varmış ve bunu kimseler yapmamış,yaptırmamış.soruyorum; o ölen insanların bir tekini geri getirebilirmisiniz,bundan sonraki çözümlerinizle...

7 Eylül 2009 Pazartesi

F KLAVYE


İhsan Sıtkı Yener...
29934 kelimenin istatistiğini almış,183596 harfin kaç kez kullanıldığını belirlemiş,parmakların röntgenlerini çektirmiş,kas,sinir sistemini inceletmiş ve sonra da klavye düzeninde hangi harfin parmağın altına geleceğini belirlemiş ve F KLAVYE nin mucidi olmuş.
ve yetiştirdiği öğrenci Recep Ertaş F KLAVYE de dünya şampiyonu olmuş.
İhsan Sıtkı Yener'in F KLAVYE ile ilgili hikayesinin özeti bu.Ayrıntı ise biraz daha çetrefilli.Bu konu üzerinde resmen kafa patlatmış ve F KLAVYE diye bir klavye çeşidini türk milletinin emrine sunmuş.
Bundan sonraki kısmı bir gazete röportajına yansıması ile aktarayım:
"Klavye tiplerinde ilk önce Amerikalıların Q klavyesini daha sonra Fransızların A klavyesini kullandık.Yalnız ortada Türkler için bir sorun vardı.Q ve A klavyelerdeki harflerin dizilimi Türkçeye uygundeğildi.F KLAVYE de A harfi ortada,J harfi alt sırada soldayken Q klavyede J harfi ortada A harfi aynı sıranın en solunda.F KLAVYE yi Türkçeye armağan eden kişi ise A harfini J harfine göre bin kat daha fazla kullandığımız gerçeğini fark eden İhsan Sıtkı Yener.Türkçeye en uygun klavye olan F KLAVYE,Yener tarafından geliştirilmiş.Bilimsel temellere dayalı standart bir Türk Klavyesinin zorunluluğuna inanan Yener'in 1945'te daktilo öğretmeni sıfatıyla başladığı çalışmalarının dikkate ancak 1955'te başarabilmiş.
Yener'in klavyeyle tanışması İzmir Ticaret Lisesi'nde başlıyor.Dördüncü sınıfta on parmak daktilo yarışmasında bir dakikada 108 kelime yazarak birinci olmuş.Yener -O zamanlar daktilolar ya ABD'den ya İngiltere'den ya da Fransa'dan gelirdi.Yani onların dillerine uygun harf dizilimine sahipti.Daktilo dersinde örneğin Ç yapacağımız zaman önce C yazar sonra da ger dönüp virgül koyup Ç yapardık.Türkiye'de standart bir klavye olması gerektiğine ortaokulda karar verdim-diyor.
Liseden sonra İktisadi ve Tİcari İlimler Akademisi'ne başlayan Yener,1946'da STL-Sultanahmet Ticaret Lisesi'nde(BEN DE BU OKULUN MEZUNUYUM-NE MUTLU BANA-) Stenografi,daktilografi ve meslek dersleri öğretmenliğine başlamış.Ortaokulda birinci olduğu yarışma heyecanıyla çalıştığı lisede daktilo yarışmaları düzenlemiş.1955'te Milano'daki bir şampiyonada öğrencileriyle birlikte katılmış ama on parmakla yazı yazmayı öğrettiği öğrencilerinin çaresiz kaldığını görünce yeni bir klavye düzeni için çalışmalarını hızlandırmış.
Türk dilinin özelliklerine uygun,standart bir klavye geliştirilmesi için resmi makamlara 1945'te başvurduğunu anlatan Yener-Bilimsel bir klavye yapın,sizin yaptığınız kabul edelim-cevabı üzerine önce 29934 kelimenin istatistiğini almış ve 183596 harfin kaç kez kullanıldığını belirlemiş.
Doktorlara danışan Yener,parmaklarının röntgenlerini çektirip adale ve sinir sistemlerini incelemiş.Sonra da klavye düzeninde hangi harfin parmağın altına geleceğini belirlemiş.Yener'in çabası 1955 yılında kendini göstermiş.Uzun süren müzakereler sonucu Yener'in hazırladığı F KLAVYE ,milli klavye olarak kabul edilmiş.Bu klavye sayesinde Türkiye pek çok uluslar arası yarışmada derece almayı da başardı.Pekin'de düzenlenen Uluslararası Bilgisayar Şampiyonası'nda Dünya Sürat Şampiyonu olan Recep Ertaş da F KLAVYE sayesinde başarıya imza atan son isim."
Günümüzde Q klavye yaygınlaşsa da Türkçeyi F KLAVYE ile yazmanın hızına erişmek pek mümkün görünmüyor.
BU YAZI DA,Q KLAVYELİ BİR NOTEBOOKTA F KLAVYE SİSTEMİ İLE ON PARMAK OLARAK YAZILMIŞTIR.F KLAVYE KULLANANLAR,KLAVYE Q OLSA DAHİ HARFLERİ GÖRMEDEN YAZABİLİRLER...

4 Eylül 2009 Cuma

kayra duru

gırtlağa kadar yaramazlık :)
langırtta kayra rakip tanımaz.

her zaman böyle olsanız...


kızımız,büyümüş , küçülmüş ...



yine bir komplo planlıyorlar ama ...




kayra duru ve anne

kardeş kardeş...kayra ve duru
kayra -duru ve anne :)

kardeş kardeş dönüyoruz ...


Ramazan 15

Bugün ramazanın onbeşinci günü.Sabah namazını camide kıldım ve oruca öyle başladık.Her sabah namazdan önce bir cüz de Kur'an okunur,ramazan süresince hatim oluşacaktır.Camiden çıktım eve doğru yürürken,köşede üç genç kız oturmuş,bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı.Biri sigara içiyordu.İlginçti.Bazı insanlar ramazan ayını,manevi doyumla geçirmek isterken,bazıları da farklı doyumlar peşindeydi.Burası İstanbul'du.Her telin çaldığı...

3 Eylül 2009 Perşembe

kayra duru







kayra - duru - dostoyevski


O akşam, onlara çocuk hikayeleri değil de, Dostoyevski'nin başladığım bir romanından okuyayım istedim.Evde başlamıştık okumaya, bu kadar ilgilerini çekeceğini tahmin etmemiştim. Dolaşmaya çıktık,hep birlikte ve kitabı da yanıma alayım,bir yerde otururuz ve okurum onlara diye düşündüm.Eğleniriz diyordum :) .Akşam,ışıklı bir bankın üzerine tünedik.Yedi-sekiz sayfa daha ileri gittik.Sürekli kitapla ilgili bir şeyler soruyorlardı,onlar sordukça ilgilerinin yoğunluğu ile ben devam ediyordum okumaya.Taa ki; sıkıldıklarını beyan ettiklerine kadar...:))
Yaşları şu an 5,5 .Bu kadarı bile hoş.okuma-yazmayı öğrendiler.Şimdi de arapçayı okumayı öğreniyorlar...Sevilesi veletler...Allah kimseye çocuklarının acısını yaşatmasın.


29 Ağustos 2009 Cumartesi

ben!

İlkokula başlamışım,annem sırama yerleştirmiş beni.Hayal meyal o günü hatırlıyorum şimdi.Orta okula başladığım günü de hatırlıyorum.Daha büyük bir sınıf,daha akıllı çocuklar...O zaman bizim okula imtihanla giriliyordu.Düşünün ben 19. olarak girmiştim okula.İsmail diye bir arkadaşım oldu.En iyi arkadaşım oydu o zaman,ta ki İsmail'e ağır bir laf edene kadar.Sebebini hatırlamıyorum,ancak ben haksızdım diye hatırlıyorum.İsmail, doktor olmuş. Bir başka arkadaşımız,daha doğrusu ağabeyimiz Neslibey abi(bu ağabey şeklinde yazımı bile İsmail'den ilk duymuştum,benim için o zaman abi diye yazılır ve okunurdu) vesilesi ile Hasan ile görüştük yıllar sonra(neredeyse 30 yıl).Hasan beni İdris'le telefonla görüştürdü.Sonra da Ali'den bahsetti, onunla kulaklarımı çınlatmışlar.Ali'yi çok net hatırlayınca Hasan şaşırdı biraz :) .Birde Siyami vardı,okuldan ayrılmıştı,benim ayrıldığım dönemde.Onu bir daha okuldan sonra hiç görmedim,duymadım.

28 Ağustos 2009 Cuma

iftar...

Ramazan ayının en güzel yanı,düz mantıkla bakınca iftar yapmak :) .İftar ile bütünleşmek :) (Bunları yazarken yemek iştahım kabarık).Her ramazan birileri ile şu geyiği yaparım.Şimdi de burada yapayım.Varsayayım önümde,domates çorbası ya da mercimek çorbası(bol baharatlı),ardından sürmene yağlısı(ama biraz küçük,çünkü ardından tek lahmacun yiyeceğiz).peşinden de ben diyeyim,seyidoğlundan fıstıklı tel kadayıf,sen de ki güllüoğlundan fıstıklı baklava,ben diyeyim, fatih sarması,sen de ki dedeoğlundan sütlü nuriye.ben diyeyim çavuşoğlundan şöbiyet,sen de hacı bozandan fıstık ezmesi,afiyet olsun.Hayırlı iftarlar...Allah herkese bu tad da iftar etmek nasip etsin...İftarı ettik,çıktık balkona çaylar önümüzde...

ramazan...

ramazan ayının yine 8 günü geride kaldı.can sıkıntısı olan anları saymazsak,o anlar da bir çay molası verme vakti geldiğinde,veremediğin anlar.bazı günler teravihe gidiyorum,güzel oluyor,bazen de gidemiyorum.teravihler,vakit namazlarından kalabalık oluyor.ilginç bir milletiz.farz olan namazları kılmayız;ancak farz olmayanları bir benimseriz ki;sormayın gitsin.bayram namazlarında camilerde yer kalmaz.ama onu kaçırmamak için,insanlar yarışırlar,ramazan bayramında, oruç tutmayanlar dahi bayram namazlarında yerlerini alırlar.niyesini bilmem.belki senede iki tane olmasından :),hani "yıllık namazlarını kılmışlık hissi mi veriyor!" nedir? çözemedim.belediyelerin,ramazan akşamları için düzenlediği eğlenceler,ramazan için oluşturdukları alanlar ve etkinlikler,ramazana ayrı bir renk,neşe katıyor.tabii ki; bu en çok çocuklara yarıyor...
ramazan ayını seviyorum,her haliyle güzel.

25 Ağustos 2009 Salı

BEN !

sabahları;yani saat yedi gibi, yataktan kalktığımda herkes uyuyor olurdu.herkesten kastettiğim annem ve kızkardeşim.babam zaten işte olurdu.canım sıkılırdı;bu yüzden sokağa çıkardım.arkadaşlarımdan o saatlerde dışarı çıkan olursa birlikte oynardık.sanırım yaşım yedi gibiydi.evden çıkarken de annem beni hala uyuyor sansın diye yorganın altına yastık yatırırdım(insana benzer şekilde)sonra sokağa çıkardım.çocukluğum güzel geçti.her anını iyi yaşadım diyebilirim.misket oynadım,saplama oynadım,tumba oynadım,futbol oynadım,sek sek oynadım,ip atladım,yakartop oynadım,istop oynadım,kuka oynadım vs.vs.o dönemin çocuklarının yapması gereken her şeyi yaptım.hatta yapmaması gerekenleri de.mesela 7 - 8 yaşlarında iken kumar oynadım.hem de 21 ya da basmaca(büyük açan kazanır).kumar mevzusu ile alakalı sıkı bir tokat yemişliğim oldu kıçıma.çok iyi bir fırça.çocukluk işte,deyip bağlayayım konuyu.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

trabzon,sürmene, balıklı(civra)

köyümden teyzemin evinin penceresinden karadeniz
evin önünden karadeniz
eve giriş merdivenleri 

gezilerden...

safranbolu da hiç de türk mimarisine uymayan bir cami... sinop ta diyojen heykeli...

türkiye nin kuzey ucu...resmettiğim yer.deniz mükemmeldi.vaktim yoktu.yoksa burada denize girmeyi kaçırmazdım..samsun da bandırma vapuru...samsun da teşhir ediliyor...müze gibi...