29 Eylül 2008 Pazartesi

"Baykal devlet içindeki illegal yapılanmanın içinde!"

Baykal, devletteki illegal yapının adamı
İSTANBUL (CİHAN)Kültür eski Bakanı ve Susurluk Komisyonu'nun en aktif üyelerinden biri olan Fikri Sağlar, Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Özden Örnek'e ait darbe günlüklerinin Ergenekon soruşturması kapsamına alınmaması halinde devlet içindeki illegal yapılanmaların ortaya çıkartılamayacağını söyledi.
Sağlar, "Ergenekon'un avukatıyım" diyen CHP Lideri Deniz Baykal'ın devlet içindeki illegal yapılanmanın adamı olduğunu öne sürdü.
Today's Zaman'ın hafta sonu eki Sunday's Zaman'da yayınlanan haberde Ercan Yavuz'un sorularını cevaplayan Fikri Sağlar, Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşmasının Türkiye'nin bağımsızlığı anlamına geleceğini vurguladı.
Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini belirten Sağlar, "PKK'yı yaşatan Türkiye'deki siyasi yanlışlıklardır. Şiddetin, silahlı mücadelenin sürmesi için her şey yapılıyor." dedi. İşte röportajdan çarpıcı bölümler;
Türkiye, devlet içindeki bu illegal yapıları neden ortaya çıkaramıyor?
Kontrgerillanın varlığını ilk bilen Bülent Ecevit'ti. Bunu bilmek başına bir sürü işler getirdi. Zaten bununla mücadele eden çok siyasetçinin başına çok işler geldi. Benim de başıma geldi. Biz bu düzenin yarattığı siyasetçiler değiliz. Bu yapılarla mücadele etmeye başladığımızda da bizim siyaset yapmamızı engelleyen bir güçler oluşuyor. Bu çabayı hala gösterdikleri açık. Bugün Deniz Baykal'ın hal ve hareketlerine bakın, hangi taraftan olduğunu görürsünüz. Deniz Baykal ve beraberindeki yöneticiler bizim gibi bu düzene karşı olan, Ergenekon yapılanmasının oluşturduğu derin devlet anlayışı yerine hukukun üstünlüğünü, demokrasinin bütün kurum ve kurulları ile bir arada olmasını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasına, bürokratik militer devlet yerine hukuk devletini savunan siyasetçilere geçit vermiyorlar.
Bu tür siyasetçiler nasıl engelleniyor?
Kontrgerilla ile ilgili parlamentoda Meclis araştırması açılmasını isteyen, bunun için önerge veren siyasetçilerin hiç biri bugün siyaset sahnesinde değil. Bu bir tesadüf değildir. Sağda da böyle solda da böyle. Faili Meçhül Cihayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu, Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış yok, Sabri Ergül yok. Susurluk Komisyonu Raportörü Hâkim Akman Akyürek, 9 Aralık 1997'de İstanbul'da geçirdiği kazada hayatını kaybetti. 21 Kasım 1999'da da TBMM Susurluk Komisyon Sözcüsü Fazilet Partili arkadaşımız Bedri İncetahtacı, Ankara Esenboğa Havalimanı yolunda geçirdiği trafik kazasında can verdi. Akman Özyürek'in evinde değişik pasaportlar, kimlikler bulundu. Bu yapıya karşı olanların ciddi bir şekilde etrafı çevrilmiştir.
Sizin başınıza ne tür olaylar geldi?
Ben de 1999 yılında iki ölümcül kaza geçirdim. Ama CHP'den ihraç edilme serüvenini anlatırsam bunu anlayabilirsiniz. 6. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Susurluk'ta devlet içinde bir çete yapılanması olduğunu, bu çetenin lideri Korkut Eken olduğuna karar verince televizyon kameralarına konuşan Eken, "Bizim ceza almamızı sağlayan Fikri Sağlardır, biz onunla hesaplaşacağız" demiştir. İki gün sonra CHP benim ihraç edilmem doğrultusunda çalışmaya başlamıştır. İhraç edilmemin gerekçesini şimdi CHP'ye sorsanız cevap veremiyorlar.
Bu yapının CHP içinde uzantıları da mı var?
Bugün CHP, e-muhtırayı kabul edilen, darbeleri kabul eden bir anlayışının yerleştiği bir noktadadır. 301 maddeyi savunan, 1982 Anayasasını koruyan, darbe Anayasa'sına sahip çıkan bir çizgiye gelmiştir. Yani hukuk devleti, demokrasi, hak ve özgürlükler karşısında siyaset yapan bir yapıya dönüşmüştür. Maalesef böyle bir partiye sol bir parti denemez. CHP'nin tabanı böyle değildir, yöneticileri bu anlayıştadır.
CHP'yi oy verenler hala CHP'nin sol parti olduğuna inanıyor…
CHP, Atatürk'ün kurduğu, emperyalizme karşı mücadele veren cumhuriyeti kuran parti olması sebebiyle hala sol parti olarak biliniyor. CHP'ye sol parti değildir dediğiniz zaman, yerine yeni bir parti koymanız gerekiyor. Ama onu da koyamıyorsunuz. Erdal İnönü'nün siyaseti bırakmasından sonra solun birinci partisi her zaman DSP olmuştur. Eğer CHP o dönemde gerçek bir sol parti olabilseydi, Ecevit, 1995 ve 1999 seçimlerinde solun birinci partisi olamazdı.
Susurluk'ta neden sonucu gidilemedi?
Susurluk meselesinde devletin yasadışı faaliyetlerine katılmamış tek parti Milli Nizam çizgisinden gelen partilerdi. Onlar her zaman devlet tarafından dışlanan partilerdi. Hatta bu yapılar biraz da onlara karşı mücadele için kurulmuştu. Refah Partisi'nin en büyük şanssızlığı DYP Lideri Tansu Çiller'in hükümet ortağı olmasıydı. Erbakan o gün Susurluk için 'faso fiso, gulu gul dansı, mum söndü oynuyorlar' demeseydi devletin kurumlarını çalıştırsaydı, birçok şey sıcağı sıcağına bulunacaktı. Ama maalesef ortağının sözünü dinledi. Bu işlere bulaşmış ortağını korumak adına bunu reddetti. Sonra 28 Şubat geldi. O yapı 28 Şubat'ı gerçekleştirdi, 28 Şubat'a da karşı koyamadığı için bugün Ergenekon'a geldik.
Tüm partilerin içinde bu yapının temsilcileri var mı?
Özel Kuvvetler Komutanlarından bir tanesi, "Parlamentoda her partiden milletvekillerimiz var. CHP içinde bile milletvekillerimiz vardı' itirafında bulunmuştu. Bu yapıların sağcısı solcusu yok. Bu yapı her taraftan korunuyor. Bu yapılar için solcu bulmak eskiden zordu. Vatan millet diyerek sağcılar daha kolay bu yapılar içine sokuluyordu. Ama şimdi solcusu sağcısı kalmadı. Hepsi işin içinde.
Soğuk Savaştan sonra PKK ile mücadele de bu yapının korunması için gerekçe olarak kullanılmadı mı?
PKK'yı yaşatan Türkiye'deki siyasi yanlışlıklardır. Şiddetin, silahlı mücadelenin sürmesi için her şey yapılıyor. Kürt sorunu silahla çözülemez. Sonuçta onlar sizin vatandaşınız. O vatandaşları silahla yola getirmeye çalışmanın mantığı olamaz. Terörle mücadele yeni düşmanlar yarattı. Böylece bu yapılar saflarını sıklaştırdı. İçerde bölündüğünüz, toplumsal barışı tam olarak sağlamadığınız sürece bu yapılara fırsat verir, güdülürsünüz. Toplumda bir düşman yaratma çabası tüm hızıyla sürüyor. Kürt- Türk, Alevi-sunni, laik-anti laik, şehirli-köylü, hatta mahaller bile ayrıştırılıyor. Demokrasi yerine biat kültürü egemen kılınıyor. Ayrışma olduğu, kavga kültürü var olduğu sürece demokrasi yerine bu yapılara hizmet ederiz. Mesela Güneydoğu'da kirli savaşa yıllarca batıda doğan çocuklar götürülüp savaştırıldı. Bu Kürt-Türk ayrıştırmasını tetikledi. Bilinçli olarak bu noktaya getirildi.
Ergenekon Soruşturması'ndan umutsuz görünüyorsunuz.
Aksine umutla bekliyorum ama endişeliyim. Başbakan'a karşı veya hükümet karşı kim muhalefet yapıyorsa bu dosyanın içine şöyle veya böyle yerleştiriliyor intibasının yerleştirilmesi Ergenekon'un çözülmesi önündeki en büyük engel. Kim bu hükümet karşı çıkıyorsa onları tutukluyorlar görüntüsünün verilmemesi lazım. Bunlardan kaçınılmadığı takdirde çözümü engelleriz. Herkesi tutuklayıp içere atıp, sonra tek tek serbest bırakmaya başlarsanız, asıl suçluyu bulamazsınız. Bir kısmını tutup, diğerlerini serbest bırakmaya başlarsanız gerçeği ortaya çıkaramazsınız. 2400 sayfa iddianame 10 bilerce sayfa ek, sürekli yeni dalgalarla insanları içeri alırsanız o zaman bu iş çözülmez. Siyasi irade bunu ortadan kaldırma konusunda çok kararlı olmalı.
TSK tarafından Eruygur ve Tolon'a cezaevinde yapılan ziyaret ne anlama geliyor?
Tüm askerlerin askeri cezaevleri yerine sivil cezaevlerinde tutulması önemlidir. Askerler trafik suçu işleyen mensuplarını bile askeri cezaevlerinde gözaltında tutarlar. Asker bunu talep etti mi, etmedi mi bilmiyorum. TSK adına yapılan ziyaret iki generalle sınırlı. Eruygur ve Tolon ziyaret edilmiştir. Aynı cezaevinde bulunan bir başka general olan Veli Küçük ziyaret edilmemiştir. Veli Küçük de silah arkadaşları ve generaldi. Onu niye ziyaret etmediler? Bunu çok anlamlı buluyorum.
CHP misyonunu tamamladı mı?
CHP'nin bugünkü mevcut yöneticileri CHP'nin programına ihanet ediyorlar. Her birinin partiden ihraç edilmesi gerekiyor. CHP'nin programı sosyal demokrat programdır. Her yerinde hak, hukuk, insan hakları, evrensel haklar vardır. Ama bugün, devletçi, hatta demokrasi dışı bir yapıyı ve yönetim anlayışına sahiptir. CHP'nin tabanı ile oy verenleri arasındaki kurumsal kimlik arasında büyük bir çelişki vardır. CHP yöneticileri CHP içinden atıldığında CHP gerçek kimliğine kavuşur. Çünkü CHP, Türkiye'nin en eski ve en köklü partisidir. CHP yöneticileri bugün Diyarbakır'a Karadeniz'e gidemiyor. Sadece Ankara ile Antalya arasında gidip gelebiliyorlar. Ankara'nın içinde bile dolaşamamaktadırlar. CHP yöneticileri Keçiören'de dayak yiyen kişinin kurtarıcılığına ABD'nin üçüncü sınıf kâtiplerini çağırıyor.
CHP'yi gerçek sol kimliğine kavuşturmak mümkün değil mi?
Bu kadroya devirmek imkânsız. Bu kadronun seçicileri de bu kadro tarafından atanıyor. Orada bir kısır döngü var. Bu döngüyü durduracak tek güç halktır. Halk CHP'ye oy vermezse CHP yöneticilerini iktidarlarını sürdüremezler.
CHP barajın altında kalmasına rağmen liderleri koltuğunu korumayı başarıyor.
Askerlerin hazırladığı Andıç adı verilen raporda, CHP Liderlerinden bir tek Deniz Baykal'ın terör örgütünün düşüncesine sahip olmadığı, kendi düşüncelerine uygun hareket ettiği vurgulanmıştır. CHP'nin tek lideri Baykal değil; Erdal İnönü, Murat Karayalçın, Altan Öymen, Hikmet Çetin de lideriydi. Kürt raporu sebebiyle diğer CHP liderlerine bu suçlamalar yapılırken sadece Baykal'ın bu liste dışında kalması çok anlamlıdır. Bunun ne anlamı geldiği açıktır.
Ergenekon'un dış bağlantısı var mı?
12 Eylül Darbesi'nden sonra 'Bizim çocuklar yaptı' diyenlere karşı,bir soruşturma başlatılıyor ve bu kişiler tutuklanıyorsa Ergenekon onlara karşı yapılıyor demektir. Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşması Türkiye'nin bağımsızlığıdır. Türkiye'ni tam bağımsızlığı burada yatıyor. Türkiye kendi hukuka uygun bir yargılama yapabiliyorsa o zaman bağımsızız demektir. Türkiye'ni artık ekonomisi yok. Ekonominin aktörleri Türkiye'nin dışında. Bir devletin en azından siyaseti ve hukuku bağımsız olmalıdır. 5 Kasım 2007'de sınırötesi operasyonda ABD'nin iznini aldıktan sonra Türkiye'nin bağımsızlığından bahsetmek mümkün değil.
29.09.2008

TÜRKİYE'NİN YEMEK ATLASI

Lezzetli Ülkenin Lezzet Haritası
Ankara Ticaret Odası ile Ankara Patent Bürosu, Türkiye'nin Lezzet Haritasını Çıkardı.


- LEZZET HARİTASINA GÖRE, TÜRKİYE, 2 BİN 205 ÇEŞİT YÖRESEL YİYECEK VE İÇECEKTEN OLUŞAN ZENGİN MUTFAĞIYLA LEZZETLİ BİR ÜLKE...

-TÜRK MUTFAĞINDA, "SAKALA ÇARPAN ÇORBA", "KEDI BATMAZ", "ŞILLIK TATLISI", "BACAKLI ÇORBA" GİBİ İLGİNÇ İSİMLİ YİYECEKLER BULUNUYOR.
-ÇEŞİT AÇISINDAN TÜRKİYE'NİN EN ZENGİN MUTFAĞINA SAHIP İL GAZİANTEP, EN ZENGİN BÖLGE İÇ ANADOLU...

Ankara Ticaret Odası (ATO) ile Ankara Patent Bürosu, Türkiye'nin lezzet haritasını çıkardı.
81 ili kapsayan lezzet haritasına göre, Türkiye, 2 bin 205 çeşit yöresel yiyecek ve içecekten oluşan zengin mutfağıyla lezzetli bir ülke...

- İLGİNÇ İSİMLİ LEZZETLER-

Amasya ve Afyon'un "sakala çarpan çorbası", Aydın'ın "kulak çorbası", Bolu'nun "kedi batmaz"ı, Denizli ve Çanakkale'nin "kaçamak"ı, Rize'nin "enişte lokumu", Şanlıurfa'nın "şıllık tatlısı", Kocaeli'nin "otur fatma tatlısı", Kütahya'nın "tosunum"u, Tokat'ın "bacaklı çorbası", Amasya'nın "kesme ibik çorbası" ve "eli böğründe"si, Balıkesir'in "mafiş tatlısı", Artvin'in "püşürük çorbası", Bartın'ın "pumpum çorbası", Malatya'nın "kurşun geçmez köftesi", Kırklareli'nin "sulu kaçamak" ve "kuru kaçamak"ı, Isparta'nın "kuyruğu sulu"su ve "derdimi alan"ı, ilginç isimli yiyecekler arasında yer alıyor.

"Sakala çarpan çorba", yeşil mercimek ve tel şehriye ile yapılıyor. "Kedi batmaz" ise suda haşlanmış ceviz büyüklüğünde yuvarlak hamurların üzerine şekerli su ve tereyağı dökülerek yenen bir tatlı... "Kesme ibik çorbası" da küçük küçük kesilmiş hamur ve yoğurtla yapılıyor.

- EN ZENGİN MUTFAK: GAZİANTEP -

Çeşit açısından Türkiye'nin en zengin mutfağına sahip ili Gaziantep... Gaziantep mutfağı tam 291 çeşit yemek, tatlı ve içecekten oluşuyor.
Malhıtalı (mercimekli) köfte, yoğurtlu ufak köfte, yağlı köfte, iç katması (kısır), tene katması, haveydi köftesi, omaç, sini köftesi, süzek yapması, cağırtlak kebabı, ayva kebabı, elma kebabı, lebeniye, öz çorbası, maş çorbası, şirinli çorba, beyran, topaç, Köse Sefer kabağı dolması, loğlazlı aş, çiğdem aşı, ekşili daraklık tavası, beyran, şiveydiz, acur oturtması, kakırdak böreği, loğlaz piyazı, yarpuz piyazı, at elması turşusu, çelem turşusu Gaziantep'in ünlü yemeklerinden bazıları...
İkinci sırada Elazığ geliyor. Elazığ mutfağı tam 154 çeşit yemek, tatlı ve içecekten oluşuyor. Fasulye çorbası, lobik çorbası, anamaşı, kelecoş, taraklık, kındık köfte, küncülü köfte, muhaşerli köfte, işkene, sapan dolması, kibe dolması, çaypalası, pirpirim boranı, tavşan üfelemesi, kırmanlı pilav, simit pilav, nohut ekmeği, fodula, zarafat, patila, heside, dolanger, hürriyet kadayıfı, orcik, pilit ve gah, Elazığ'ın ünlü yemekleri arasında yer alıyor.

93 çeşit yiyecekle Ankara da zengin bir mutfağa sahip. Başkent'in ünü il sınırları dışına taşan Ankara Tavası'nın dışında alabörtme, calla, bici, ilişkik, sızgıç, siyel, pıtpıt pilavı, tohma, altüst böreği, entekke böreği, hamman, papaç, yalkı, carcıran, köremez, tamtak tiridi, öllüğün körü, bırtlak, bezdirme, gizleme, kartalaç ve saçkıran gibi ilginç yöresel yemekleri de bulunuyor.

- İÇ ANADOLU BİR NUMARA -

Bölgeler arasında Iç Anadolu, 455 çeşit yiyecek ve içecek çeşidiyle ilk sırada yer alıyor. Bu bölgeyi 425 çeşit ile Doğu Anadolu, 398 çeşit ile Güneydoğu Anadolu ve 397 çeşit ile Karadeniz Bölgesi izliyor. Akdeniz ve Marmara Bölgesi 184 çeşit, Ege Bölgesi 162 çeşit yiyecek ve içeceğe sahip.

- PAYLAŞILAMAYANLAR -

Türkiye'nin lezzet haritasında, pek çok ilin sahip çıktığı çok sayıda yiyecek de bulunuyor. Paylaşılamayan yiyeceklerin başında çiğ köfte ve künefe geliyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya özgü olup bütün Türkiye'nin tanıdığı bir yiyecek olan ‘çiğ köfte'ye, Urfa, Adıyaman, Batman, Mardin ve Osmaniye, ‘künefe'ye ise Hatay ve Elazığ sahip çıkıyor. ‘Mantı' da pek çok ilin mutfağında yer almakla birlikte en ünlüsü Kayseri mantısı...

Aşurelik buğday, nohut ve lola kemiğinin su ve tuz ilave edildikten sonra çömlekte ve odun ateşiyle ısıtılmış fırında pişirilmesiyle yapılan ‘keşkek' ya da "helise" de çok sayıda ilimizin mutfağında yer alıyor. Afyon, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bilecik, Bitlis, Bursa, Çankırı, Çorum, Denizli, Elazığ, Mardin, Muğla, Ordu, Samsun ve Tunceli, keşkek'in özel yemek sayıldığı iller arasında bulunuyor.

Lor peyniri, irmik, un, şeker ve margarinle yapılan bir tatlı olan "höşmerim" ise Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bolu, Manisa ve Uşak'ın ortak lezzeti...

Daha çok İç Anadolu'da bilinen ‘madımak' da Amasya, Çorum ve Yozgat'ın yöresel mutfağı içinde önemli bir yere sahip.

- İL İL DAMAK LEZZETİ -

Kebabıyla ve şalgam suyuyla ünlü güney ilimiz Adana'da yüzük çorbası, süllüm ve karakuş tatlısı da yöre mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Adıyaman'ın ise "basalla", "yapıştırma" ve "hıtap'ı ünlü...

En ünlü yiyeceği kaymaklı ekmek kadayıfı olan Afyon'un en ilginç yemeği ise sakala çarpan çorba... Zürbiye, sırtsırta, ağzı açık, pırasa musakka, ocak bükmesi, cızdırma, övme, hamursuz, cimcik, palize ve cücü kadayıf da Afyon'un özel yemekleri arasında bulunuyor. Pek çok ilin mutfağında yer alan ‘karnıyarık'a Afyon'da ‘yanıyarma' deniyor.

Doğu illerimizden Ağrı'nın yöresel yemekleri ise abdigör köftesi, gösteberg et, selekeli (saç kavurma), haşıl, hengel, erdek, hasude, halise ve murtuğa. Aksaray'ın soğanlama, bamya çorbası ve çiğlemesi meşhur...

Amasya denince akla "elma" geliyor. 56 çeşit yemekle Türkiye'nin en zengin mutfakları arasında ilk sıralarda gelen Amasya'da çatal çorbası, helle çorbası, kesme ibik çorbası, göbek dolması, patlıcan pehli, pastırma gağallemesi, dene hasudası, ayva gallesi, gelin parmağı, gömlek kadayıfı, peluza, unutma beni, vişneli ekmek, eli böğründe, hengel, yakasal böreği, kaypak ve yanuç da hemen her evde sık sık pişirilen yemekler arasında...


-İL İL LEZZETLER-

Antalya: Antalya usulü piyaz, arap kadayıfı, karpuz kabuğu reçeli, bergamut reçeli.
Ardahan: Elma dolması, evelik aşı, bozbaş, ekmek aşı, pişi, kuymak (mıhlama)
Artvin: Laz böreği, hınkal, çergebaz, gendima, herisa, şilav, hasuta, kaysefe, zurbiyet, püşürük çorbası, soğan harşosu, çinçar çorbası
Aydın: Kulak çorbası, pelvize tatlısı, paşa böreği, yuvarlama, ısırganotu böreği, ebegümeci kavurması, arapsaçı
Balıkesir: Tirit, sura, saçaklı mantı, peynirli patlıcan, zerde tatlısı, mafiş tatlısı, börülce ekşilemesi.
Bartın: Pumpum çorbası, yumurtalı isbut, kabak burması, Amasra salatası.
Batman: Bumbar, Şam börek, perde pilavı.
Bayburt: Tel helvası, tatlı çorba, galaçoş, ekşi lahana, lor dolması, yalancı dolma.
Bilecik: Büzme, ovmaç çorbası, keklik kebabı, piruhi, samsı, pancar pekmezi, köpük helvası, kıtırcı helvası, Bingöl: Dut pekmezi
Bitlis: Büryan kebabı, şekalok yemeği, çorti köftesi, gari aşı, glorik, gebol, çireş pancarı, kengerli pilav,
Bolu: Yoğurtlu bakla çorbası, imaret çorbası, acı su bazlamacı, çantıklı pide, kedi batmaz, orman kebabı, kaldırık dolması, kaşık sapı, keşli cevizli erişte, kaşık atmaç, bakla çullaması, paşa pilavı, kabak hoşafı, palize, coş hoşafı, karavul şerbeti, kızılcık şurubu, Bolu Beyi tatlısı, uğut tatlısı.
Burdur: Testi kebabı, kabak helvası, Burdur muhallebisi.
Bursa: Ekşili baş çorbası, etli gavata, kestaneli etli lahana dolması, mısır unu sarması, kaşarlı pırasa, patlıcan silkmesi, İnegöl köftesi, yörük kebabı, yufkalı hindi, ciğer sarması, Cennet köşkü, dilber dudağı, Kemalpaşa peynir tatlısı, incir dolması, zerde, kaymaçina, hamur bamyası, asude, dızmana.
Çanakkale: Bakla keşkeği, tumbi, turp otu salatası, kaçamak, lakerda, erik macunu, ahlat suyu.
Çankırı: Yaren güveci, mıkla, tutmaç, yumurta tatlısı.
Çorum: Leblebi, yanıç, cızlak, kömbe, hingal, borhani, helise, çullama, İskilip dolması, kara çuval helvası, teltel.
Denizli: Çaput aşı, alaçora, sıyırma, yoğurtlu patlıcan gömmesi, sura, gındıra çorbası.
Diyarbakır: Karpuz, cartlak kebabı, patlıcan meftunesi.
Düzce: Çerkez tavuğu, Arnavut böreği, Boşnak böreği, şıl böreği, göbete mantısı, lepsi, mamursa, haluj.
Edirne: Badem ezmesi, mamzama, akıtma, hardaliye, satır kebabı.
Erzincan: Tulum peyniri, tava leblebisi
Erzurum: Çağ kebabı, den çorbası, hıngel, herle aşı, çeç pancarı, çaşır,
Eskişehir: Çiğ börek, abısta, harşıl, yufkalı büryan, met helvası.
Gaziantep: Alinazik kebabı, keme kebabı, yeni dünya kebabı, simit kebabı, antep fıstığı, baklava
Giresun: Fındık, hamsi böreği, çalıçileği çorbası, mendek çorbası, yağlaş, karalahana diblesi, kiraz tuzlusu kavurması, hamsili mısır ekmeği, fasulye turşusu.
Gümüşhane: Köme, kuşburnu, dut pekmezi, dut pestili, lemis, haşıl, kanzılı börek, siron.
Hakkari: Gulul çorbası, kepaye, jaji, lalepet, duğeba, kiflik.
Hatay: Kaytaz böreği, taş kadayıf, kereviç, semirsek, kuş gözü.
Iğdır: Bozbaş yemeği, helise, perzana, helise, cızdık, salmanca, fetir, kaysafa, patlıcan reçeli.
Isparta: Miyane, sakala sarkan, tapalak, banak, kabine, kuyruğu sulu, samsa, tosmankara, derdimi alan.
İstanbul: Kanlıca yoğurdu, Sultanahmet köftesi, uykuluk, badem ezmesi, beyinli Beykoz kebabı.
İzmir: Kumru, Ayvalık tostu, sura, İzmir köftesi, papaz yahnisi, mücmeri, radika salatası, gerdan tatlısı.
Kahramanmaraş: Dövme dondurma, biber, tarhana, leğen çorbası, tirşik çorbası, Maraş paçası, pıtpıt lapası, sömelek, un sucuğu, bastık, çullama, ilende, hapısa, ravanda.
Karabük: Kuyu kebabı, bükme, çingene baklavası, göbü, kara mancar, katlaç, malak, perohi, şaptak,
Karaman: Batırık, bidik, Ermenek helvası,cibe ve ilisıra dolması, kayısı musakka, mıkla, mülükü, paraköfte,
Kars: Bal, kaymak, kaşar, gravyer, herre (un çorbası), hangel, haşıl, feselli, tandırda kaz çekmesi, piti.
Kastamonu: Banduma, simit tiridi, köle hamuru, cırık tatlısı, delioğlan sarığı, fincan böreği, haluçga, avuz, şurra
Kayseri: Pastırma, sucuk, mantı, pehli, yağbari, pöç, kovalama, üzüm yemeği, fincan ağzı, nevzine, aside,.
Kırıkkale: Alazlama, kömbe, külleme, batallaş, çalma, sarığı burma.
Kırklareli: Sulu kaçamak, kuru kaçamak, kaymakçına, külür, plaska, ısırgan otu çorbası, bıldırcın kağıt kebabı,
Kırşehir: Keykef, temal.
Kilis: Şıhıl mahşe, pekmez, kübbülmüşviyye, talı malhıta, köllük aşı, züngül, belluriye, cennet çamuru, firik pilavı, kibe, mazlum, mıkşi, teşrübe, mayanalı (anasonlu) kahke, haytayla, sucuk hapısası
Kocaeli: Kandıra yoğurdu, pişmaniye, saray helvası, otur fatma tatlısı, çiğceli kavurma.
Konya: Düğün yemeği, etli ekmek
Kütahya: Cimcik, dolamber böreği, namaz dolması, gökçümen hamursuzu, tosunum, kızılcık çorbası, tekke çorbası, çene çarpan çorbası, kötdür tatlısı.
Malatya: Kayısı, kağıt kebabı, kınalı ekmek, pileke, taş küllüğü, gurut çorbası, analı-kızlı, kurşun geçmez köftesi, gilgirikli köfte, keloğlan köftesi, zeytinyağlı marul sarması, fasulye yaprağı sarması, kabak çiçeği dolması, soğan dolması, patlıcan dövmesi.
Manisa: Mesir macunu, Kula güveç kapaması, şekerli pide, otlu pide, Manisa kebabı.
Mardin: Badem şekeri, ceviz sucuğu, ikbebet (içli köfte), semberuk, irok, kibe, kitel raha, lebeniyye
Mersin: Cezerye, tantuni, kerebici, zahter.
Muğla: Ara, dutmeç, çopur, döş dolması, balıklen, çıntar kavurması, ot ekşilemesi, galli patlıcan, ebegümeci kavurması, börülce kavurması, teltorlu börülce, yalankı, üzüm köftesi, ballı kabak, bestel, dülek reçeli.
Muş: Muş köftesi, çorti aşı
Nevşehir: Düğü, kesme, katma aşı, ağpakla (fasulye, kemikli et), dıvıl, ayva dolması, Nevşehir tavası, sızgıt
Niğde: Mangir çorbası, tava, üzüm boranası, ditme, unlu söğürme, papara, cılbır, halveter, kaşık kayganası
Ordu: Melocan (diken ucu) kavurması, Sakarca mıhlaması, galdirik kavurması, ısırgan yağlaşı, mısır yağlaşı, hoşgıran kavurması, kabak muhallebisi, pallabye.
Osmaniye: Tirşik (pancar), yer fıstığı, toğgar, çiçcire, etli kömbe.
Rize: Anzer balı, Rize köftesi, Rize simidi, Hamsi çiğirtası, çumur, enişte lokumu, pepçura ,muhlama
Sakarya: Pekmez, yoğurt
Samsun: Samsun pidesi, turşu kavurması, yer pancarı, mısır çorbası, kocakarı gerdanı.
Siirt: Zivzik narı, Pervari balı, perde pilavı
Sinop: Sinop kestanesi, nokul, içli tavas, mamalika
Sivas: Sivas kebabı, peskutan çorbası, pezik turşusu
Şanlıurfa: İsot, şıllık tatlısı, paliza, bostana, urfa kebabı
Şırnak: Kutlık, serbıdev, hekeheşandi, şımşıpe, meyre, bırınzer, mahmılatık, fıreydin, suryaz.
Tekirdağ: Tekirdağ köftesi
Tokat: Tokat kebabı, bacaklı çorba
Trabzon: Vakfıkebir ekmeği, akçaabat köftesi ,kuymak
Tunceli: Ovacık dağ sarımsağı, Şavak tulum peyniri, Pülümür balı, zerefet, sirekurt, sirepati, kavut, patila,
Uşak: Alacatene, haşhaş sürtmesi, ciğerli bulgur
Van: Otlu peynir, Van balığı (inci kefali), ilitme, senseger
Yalova: Yalova köftesi, yaprak pidesi, pavli, luhu şuşkey çirbuli, lalanga, çubiyiş gayi, papa , silohto, paponi,
Yozgat: Testi kebabı, arabaşı
Zonguldak: Çaycuma yoğurdu, Osmanlı çileği, Devrek simidi, beyaz baklava, kızılcık, cevizli dolma


5 Ocak 2008

Alman televizyonunda Türklüğün rezil olması...

Alman kanalı RTL’de program, bir Türk ve bir Alman kadını Türkiye’ye tatile gönderdi ve yaşadıklarını başından sonuna gizli kameraya çekti. Alman televizyon kanalı RTL’de pazartesi akşamı yayınlanan Ekstra Magazin (Extra-Das RTL-Magazin) adlı program, bir Türk ve bir Alman kadını Türkiye’ye tatile gönderdi ve yaşadıklarını başından sonuna gizli kameraya çekti.
Beş ayrı yere gitti kadınlar ve bakın başlarından neler geçti...1- HamburgercideHerkesin görebildiği yerde asılı olan fiyatları Türk kadına lira, Alman kadına euro olarak söylediler.Yani Türk kadın hamburgeri 6 liraya, Alman kadın 6 euroya aldı.Üstelik çok ünlü bir fast food zinciriydi bunu yapan, markayı buzlayarak vermelerine rağmen ne olduğu anlaşılıyordu.Kameralar geldiğinde bütün satış görevlileri bir yerlere kaçıştı, sonra bir görevli çıktı pişkince "Alman kadına sattığımız fiyatlar pahalı değil" dedi.2- TaksideTürk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.Türk kadın 20 euro ödedi, Alman kadın 30 euro...Kameralar Alman’ı taşıyan taksiciyi bulup sordu."Anlaşamadık, çok dolaştık yol uzadı" falan dedi.Sonradan anlaşıldı, gece tarifesi açmış.3- MağazadaAlman kadın bir mağazaya girip çanta satın aldı, 70 euro ödedi.Bunların hepsi gizli kamerayla çekiliyor.Bir süre sonra Türk kadın aynı mağazaya girip aynı çantayı aldı, 30 euroya...Sonra kameralar geldi, neden böyle yaptığını sordular bizim uyanığa...Neyse ki bu satıcı insaflı çıktı, özür dileyip 40 eurosunu iade etti Alman’ın.4- KuyumcudaAlman kadın kuyumcuya girip 170 euroya bir kolye aldı.Ardından dükkana giden Türk kadın aynı kolyeye 130 euroya ödedi.Kameralar gelip "Bu fark turist olmasından mı kaynaklanıyor" diye sorunca dükkan sahibi sinirlendi.Başladı bağırmaya; "Serbest piyasa bu, istediğimi istediğim fiyata satarım size ne oluyor, kimse karışamaz bana" diye...Almanlar neye uğradıklarını şaşırıp çıktılar dükkandan.5- RestorandaAlman kadın bir restorana girip, mezeler, yemekler sipariş etti.Ardından Türk kadın girdi, aynı yemekleri yiyip aynı şeyleri içti...Sıkı durun!İkisi de kuruşu kuruşuna aynı parayı ödedi.Kameralar mikrofon uzatınca da restoran sahibi; "Bizim için din, dil, ırk fark etmez. Her müşterimiz önemlidir, her müşteriye aynı hizmeti aynı fiyata sunarız" dedi.Derin bir ohh çektik, nihayet dürüst bir satıcı çıktı diye...* * *Bu anlattıklarım aynı sırayla salı akşamı RTL’de yayınlandı.Her bölümün arasında da Türk bayrakları dalgalandı, sahillerden görüntüler yayınlandı.Sonunda da toplu bir hesap çıkardılar."Bir Almanla bir Türk’ün Türkiye’de yaptıkları günlük harcamalar arasındaki fark 108-110 euro civarında" sonucuna vardılar...Yani açıkça "Bu Türkler bizi kazıklıyor" dediler.Şimdi siz Almanya’da istediğiniz kadar turizm reklamı yapın, salı gecesi RTL’yi izleyen milyonlarca Alman’ın kafasındaki "Kazıkçı Türkler" imajını silebilir misiniz?Hem her şey dahil sistemlerle en ucuz tatil cenneti ol hem de kazıkçı olarak anıl...Bir de üstüne böyle rezil ol...Esnafından otelcisine kadar hálá turizmi öğrenemedik ya ona yanıyorum.Bu yabancı anneler çocuklarını sevmiyor!İnsan tatilde bolca etrafını gözleme fırsatı buluyor, sonuçta da sinir hastası olarak geri dönüyor.Geçen hafta sonu şezlong gündemimde Türk anneleri vardı, bolca onları gözledim.Türk anneleri ile yabancı anneler arasında ciddi davranış farklılıkları var. Bizimkiler sürekli bir uyarı halinde;Çok açılma çocuğum boğulursun...Orada durma başına güneş geçecek...Oynama diyorum sana şunlarla...Ayağına terliğini giy...Gözüne kum kaçacak...Plaj gibi çocukların en rahat edecekleri yerde bile sürekli uyarı, sürekli uyarı...Hani çocukların akılları biraz daha hızlı gelişse eminim hepsi "Yeteeeer beeee" deyip isyan bayrağını daha o yaşta açacak.Oysa yabancı anneler çocukların üzerine hiç bu kadar düşmüyor.Ne yani onlar çocuklarını bizimkilerden daha mı az seviyor, daha mı az düşünüyor.Onlar "yapma, etme" diye sürekli uyaracaklarına çocuklarıyla birlikte hareket ediyorlar, sürekli uzaktan kontrol ediyorlar.Sonra bizim o erkek çocukları büyüyor, annesine düşkün adamlar haline dönüşüyorlar...Ee olan yine bizim kadınlara oluyor, anne sözünden çıkmayan adamlarla uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Kaynak : Cengiz Semercioğlu / Hürriyet
Son Güncelleme ( Çarşamba, 20 Ağustos 2008 )

26 Eylül 2008 Cuma

MİSKET (hikaye)

Misket
Yaşlı adam, bir konfeksiyon mağazasına ait vitrine uzun uzun baktıktan sonra, ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek:
-Küçüüük! diye seslendi. Bana biraz yardımcı olur musun?
Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. 7-8 yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler, "tek kelimeyle" dökülüyordu.
Yaşlı adam, çocuğun saçlarını okşadıktan sonra:
Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim, dedi. Bakalım üzerine
uyacak mi?
Çocuk, bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi. Onunla birlikte mağazaya girerken, ilk önce rüyâda olup olmadığını, daha sonrada şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü. Genellikle ailedeki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecekler, elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır, birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine yamanırdı.
Ama "her zaman hasta" dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. simdi ise, ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. Üstelik de bayrama üç gün kala.
Çocuk, yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde, büyümüş
olduğunu ilk defa farketti. Çizgili kadifeden yapılmış pantolon, bacaklarının ne kadar uzun olduğunu ortaya koyarken, yeni ceketi de omuzlarını iyice geniş göstermişti. Fakat hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık üşümeyecekti. Çocuk, biraz önce kazandığı misketleri onun cebine bıraktığında, iyice keyiflendi. İrili ufaklı misketler, gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştı. Demek ki her bir cep, en az elli misket alabilirdi.
Yaşlı adam, çocuğu sağa sola döndürdükten sonra, elbiselerin
paketlenmesini istedi. Ve iş tamamlandığında, tezgâhtara dönerek:
-Elbiseleri torunuma alıyorum, dedi. Kendisine sürpriz yapacağım
için, onları bu çocuğun üzerinde denedim. İkisinin de boyu falan aynı
da...
Çocuk, bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi.
Ama artık büyüdüğüne göre, bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa baktıktan sonra, üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara fırlattığı eskileri giydi.
Adam, elbiselerin torununa uyacağından emindi. Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğinde, onu yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu isten sıkılmıştı.
Çocuk, arkadaşlarının yanına döndüğünde, bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmadı.
Arkadaşları :
-Niçin oynamıyorsun? diye sordular. En güzel misketleri sen
kazanmıştın.
-Çocuk, inci gibi yaslar süzülen gözlerini arkadaşlarından
kaçırmaya çalışırken:
-Misketlerim, bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi, dedi. Bu
yüzden onları, bayramlık kabanımın cebine sakladım.
ASLINDA HER YAŞTA AMA FARKLI SEKILLERDE HEP BIRILERI TARAFINDAN KANDIRILIP SONRA DA BIR KENARA FIRLATILMADIK MI İŞİMİZDE - DOSTLUKTA - ARKADASLIKTA - BELKI DE AILEMIZDE..
KİMİN UMURUNDA -BIR BASKASININ- DUYGULARI, HISSETTIKLERI VEYA KANDIRILMASI, GÖZYASLARI YA DA KALP KIRIKLIKLARI.
BÜTÜN BIR ÖMÜR BOYU KALAN IZLER NE YAZIK Kİ KÜLLİYEN HİÇ KİMSENİN...
KEŞKE... KEŞKE... FARKLI OLABİLSEYDİ HER ŞEY.
BİRAZ DAHA İNSANCA, BİRAZ DAHA HASSASCA, DÜRÜSTÇE VE BİRAZ DAHA YÜREKLİCE...

26 Eylül 2008, Cuma

YARARLI BİR SAYFA

http://www.bilgicik.com

NOKTALAMA İŞARETLERİ -dilbilgisi-

…Noktalama İşaretleri…
Nokta ( . )
1- Cümle sonlarında kullanılır. Belli bir duraklama yapılacağını gösterir.(Cümle yazdırıldı.)2- Şiir, kitap, gazete, dergi, yazı başlıklarından sonra nokta kullanılmaz. Bölüm başlıklarından sonra da kullanılmaz.Büyük Nutuk Gün Eksilmesin Penceremden Giriş V. BölümBaşlıklardan sonra satır başı yapılmamış, söze açıklamayla devam edilmişse nokta kullanılır. (Zamir çeşitleri: Kişi zamiri, işaret zamiri, soru zamiri)3- Kurum ve kuruluş isimlerinden sonra nokta kullanılmaz. Sait Çiftçi Dispanseri Müdür Yıldız Sineması)4- Sık geçen kısaltmalarda nokta kullanılır. (Prof. Dr. T.C.) Ancak kimi kısaltmalarda nokta kullanılmaz. TBMM AET NATO TDK cm kg l fe5- Sıra bildirmek için sayılardan sonra konur. II. Mehmet III. Selim 5. Cadde XX. yüzyıl Sıra bildiren sayılarda l’nci (birinci) biçimindeki yazılışlar kısaltma sayılmaz.6- Tarihleri yazmada gün, ay ve yılı ayırmak için aralarına konur. 9.X1I.1986, 1.3.1967. Tarihlerde ay adları yazıylaolursa ay adlarından önce ve sonra nokta kullanılmaz. 23 Nisan 19207. Saat ve dakikaları ayırmak için kullanılır.Okul saat 8.30′da başlar.8- Kelimelerin bir veya birkaç harfi alınarak yapılan kısaltmalarda kullanılır. Psikol. şok. sos. sp. snt.9- Sıra göstermek için satır başlarına konan harflerden ve sayılardan sonra kullanılır. a, b. 1.1. A. B.10-Üçlü gruplara ayrılarak yazılan büyük sayılarda gruplar arasına konur. 8.375.562, 27.870.197. Gruplara ayrılan sayılarda nokta kullanılmayabilir.
Virgül ( , )
1-Yazıda arka arkaya gelen eş görevli kelimeler arasına konur. Ali, Mahmut ve Veli samimi arkadaştırlar.2- Eş görevli cümleler arasına konur. Hızla içeri girdi, çantasını aldı.3- Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için kullanılır. Bütün okullar, İstanbul Lisesi hariç, eylül sonunda açılıyor.4- Cümle içinde özel olarak vurgu yapılması gereken kelimeden sonra kullanılır. Böylece, her istediğini almış oldu.5- Sayılarda ondalık bölümleri ayırmak için kullanılır. 45,9 999,9 13,5 587,36- Çok uzun cümlelerde özneden sonra kullanılır. 7.Tekrarlanan kelimeler arasına konur.Akşam,yine akşam.-A.Haşim.Ancak, ikilemelerde kelimeler arasına virgül konmaz. Akşam akşam, bata çıka.8- Hitap kelimelerinden sonra konur. Sayın Başkan, Sevgili kardeşim,9- Ve, veya bağlaçlarından önce ve sonra virgül kullanılmaz.Oradan buraya gelen ve gidenlerin arkası kesilmiyordu.10-Bir düşünceyi kabul veya kabul etmeme sözlerinden sonra kullanılır.Hayır, sizin gibi düşünmüyorum. Evet, sizi dinliyorum.’11-Yazışmalarda yer isimlerini tarihlerden ayırmak için kullanılır.Beşiktaş, 9 Aralık 1986, Ankara, 3 Mayıs 1960.12-Ünlem grubu oluşturmak için cümlede ünlem gibi kullanılan kelimeden sonra konur, ünlem ise cümle sonuna alınır.Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın!13- Sayıların yazılışında, kesirleri ayırmak için konur. 38, 6 19,5 0,2514- Biyografik künyelerde yazar, eser, basım evi vb. maddelerden sonra konur.
Noktalı virgül ( ; )
1-Şekil ve anlamca bağları bulunan cümleleri ayırmak için kullanılır.At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.2- Cümle içinde aynı değerde olup virgül ile ayrılmış türleri, grupları ayırmak için kullanılır.Sınıfın öğrencilerinden Ali, Hasan ve Veli 3-A sınıfına;Murat, Mehmet, Onur da 3-B sınıfına gönderildiler. Olan oldu, iş işten geçti; gelmese de olur.3- Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur.İtalya, İngiltere, Fransa; Roma, Londra, Paris.
İki nokta ( : )
1- Bir cümlenin sonunda açıklama yapılacaksa, örnek verilecekse konur.Başarmanız için bir tek şart vardır: Çalışmak. İnce sesli harflerimiz şunlardır: e, i, ü, ö.2- İki noktadan sonra gelen açıklama bağımsız bir cümle ile başlıyorsa, cümlenin ilk kelimesi büyük yazılır. Annesi merak ederek sordu: Bu çalışmadan kırık mı aldin?3- İki nokta işaretinden sonra örnekler sıralanacaksa ilk kelimenin birinci harfi küçük yazılır. Sınıfın hali şöyleydi: kırık iki masa, yerde sandalyeler.4- Kataloglarda yazar adları ile eser adları arasına konur. (Yahya Kemal Beyatlı: Eski Şiirin Rüzgarıyla, Kendi Gök Kubbemiz).

Üç nokta ( … )
1- Bir sebeple bitirilmemiş cümlelerin sonuna konur. Burada kırlar o kadar güzel ki…2- Açıkça yazılması istenmeyen kişi ve yer adları yerine kullanılır. Onun A… geldiğini kimse bilmiyordu.3- Kaba sayılan, yazılması istenmeyen sözlerin yerine konur. Yaptığı… kötülüğünü sonradan anladım diyordu.4- Bir konuda birtakım örnekler verilirken başkalarının da bulunduğunu belirtmek için kullanılır. Bu gezide her öğrenci bir yemek getirmişti: köfte, dolma, helva…5- Alıntılarda; başta ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur.…Türkçenin çekilmediği yerler vatandır, ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar… Yahya Kemal
Soru işareti ( ? )
1- Soru bildiren cümlelerin sonuna konur. Nereden geliyorsunuz?’2- Soru bildiren kelimelerden sonra da konur. Kimsin? Parola nedir? ‘3- İçinde soru eki olduğu halde soru anlamı vermeyen cümlelerde bu işaret kullanılmaz.Buradan bir çıktım mı doğru sendeyim. Buldum mu kaçırmam.4- Bazı kelimeler ve cümlelerde soru bildiren kelime olmadığı halde soru anlamı vardır. O zaman kullanılır. Adınız? Doğduğunuz yer?5- Bir söze inanılmadığını, sözün şüphe ile karşılandığım bildirmek için sözden sonra veya cümle sonunda soru işareti parantez içinde konur.Öğrenci çok çalıştığını(?) söylüyordu. Çok yoruldum de-’ di(?).6- Bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar için kullanılır. Yunus Emre (1240?-1320), (Doğum yeri: ?)
Ünlem işareti ( ! )
1-Sevinç, acı, korku, hayret, nefret, bunalma duygularım anlatan cümlelerin sonuna konur.Ne mutlu Türküm diyene! - Atatürk. Hey, baksanıza! Dur yolcu! Aferin! Alçak! Zalim! Öf! Çok karışmasana be!2- Ünlem niteliğinde yapılan seslenmelerden sonra da ünlem işareti konur.Arkadaş! Simitçi!3- Söylevlerde kullanılır.Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!4- Ünlemden, ünlem niteliğinde kullanılan kelimeden sonra gelen cümle duygu bildiren bir cümle olmazsa, o zaman ünlem bildiren kelimeden sonra virgül konur. Cümle sonunda ise ünlem işareti kullanılmaz. Başka işaretler, nokta, soru vb. kullanılır.Arkadaş, sana uğurlar olsun. Oh, hava nihayet serinledi.5- Ünlem işareti parantez içinde bir kelimeden veya cümleden sonra kullanılırsa, küçümseme, alay, dikkat çekme anlamı verir.Gençliğinde büyük bir atıcı olduğunu söyledi (!). Fizik sınavının birincisi (!) olduğunu söylüyordu.
Çizgi ( - )
1- Konuşmaları göstermek için kullanılır.- Kimsin?- Parola nedir?- Benim, çavuşun.2- Çizgiden önce konuşan kişinin isimleri de yazılabilir. Nöbetçi - Kimsin? Nöbetçi - Parola nedir? Çavuş - Senin çavuşun.3- Karşılıklı konuşma şeklinde olmayan sözler de konuşma cizgisi ile verilebilir. Öğretmeninin yanına sokuldu.- Bana izin veriniz gideceğim, dedi.
Birleştirme çizgisi ( - )
1- Satır sonuna sığmayan kelimeleri birleştirmek için kullanılır.(Sana dar gelmeyecek mak-beri kimler kazsın. M. Akif)2- Dil bilgisi derslerinde kökleri ve ekleri ayırmak için kullanılır. (Al-mak, ver-mek, taşı-mak)3- Kelimeleri hecelere bölmek için kullanılır. (İs-tan-bul, yem-ye-şil, li-se-si)4- Cümle içinde ara sözleri belli etmek için kullanılır.Bunu anlatmamdaki maksat -açıklamak gereksiz ya- sizi uyarmaktır.5- Eski Arapça ve Farsça sözlerde kök ve ekleri ayırmak için kullanılır.Kelam-ı kibar^ Servet-i Fünün, Cemiyet-i Akvam, Ateş-perest6- iki soyadını birleştirmede, yabancı yer adlarında kullanılır. Joliot-Curie, Aiscae-Lorraine, Jean-Jacaues Rousseau, Saint-Simon7- Kelimeler arasında “-den… a, ve, ile, arasında” anlamları-nı vermek üzere kullanılır. Türk-Alman işbirliği, Türkçe-ingilizce sözlük8- iki veya daha fazla özel kişi ve yer adı arasına konur. (İstanbul-Ankara yolu, Koç-Sabancı anlaşmazlığı)
Tırnak işareti ( ” ” )
1-Bir yazıda başkasından söz alınıp kullanılacaksa olduğu gibi aktarılan başkasının sözünün basma ve sonuna konur.Atatürk, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü bizzat söylemiştir.2- Söylendiği şekilde yazıya aktarılmayan kişilerin sözleri tırnak içine alınmaz.Atatürk Türk olmanın mutluluğunu belirtmiştir.3- Cümle içinde özellikle belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınır.Çok kullandığımız “bay” kelimesi aslında zengin demektir.4- Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem) tırnak içinde kalır. “İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar.Yahya Kemal Beyatlı5- Parça içinde geçen edebî eser isimleri, bilimsel yayınların isimleri de özellikle birkaç kelimeden oluşuyorlarsa tırnak içinde gösterilirler.“Çalıkuşu” “Babanız Atatürk” “Otuz Beş Yaş”6- Tırnak içinde yazılan başlıklardan sonra kesme işareti kullanılmaz.“Han Duvarlarım okudunuz mu?7- Gazetelerin, dergilerin başlıkları tırnak içinde yazılmaz. Hürriyet Varlık 8- Tırnak içinde aktarılan sözün de içinde başka bir aktarma varsa o zaman söz içindeki aktarma tek tırnak içinde yazılır. Annesi oğluna, “Babana git, sana ‘Neden gelmedin’ diyesorarsa,annem göndermedi dersin,” dedi.
Parantez ( () )
1- Cümle içinde açıklayıcı bilgiler verilecekse kullanılır.O kitabın çıkış tarihinde (1968) sen okuma yazma bilmiyordun.2- Cümle içinde kullanılan ara sözlerin veya cümlelerin başına sonuna konur. Bugünkü medeniyet yolunda ilerleyişimiz (Daha önceki Müslüman Türk medeniyetleri düşünülürse) pek de büyük bir ilerleme olmasa gerek.)3- Parantez içinde yazılan tam anlamlı bir cümle ise cümlenin sonundaki nokta, soru veya ünlem işareti parantezi kapamadan konur. Bugünkü medeniyet yolunda ilerleyişimiz(Daha önceki müslüman Türk medeniyetleri düşünülürse) pek de büyük bir ilerleme olmasa gerek)
Kesme işareti ( ‘ )
1- Özel isimlere getirilen ekleri ayırmak için kullanılır. Ali’den, Asya’da, Atatürk’üm, Türk’e, Venüs’üAncak kurum ve kuruluş adlarından sonra kesme işareti kullanılmaz.Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumuna.Ayrıca kişi adlarından sonra kullanılan unvanlara gelen ekler de ayrılmaz.Sevinç Hanıma, Ender Beyden, Ali Efendinin.2- Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır. TBMM’nin ABD’nin3- Sayılardan sonra getirilen ekleri ayırmak için kullanılır. Cumhuriyet 1923′de ilan edildi.4- Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri ayırmak için kullanılır.n’nin m olması şekli. Türkçede -daş’la yapılmış kelimeler şunlardır.5- Metre (m), litre (l), kilometre (km) şeklindeki kısaltmalardan sonra kesme işareti kullanılır.Ankara-İstanbul yolunun 300 km‘lik kısminin yapımı bitmişti.6- Basım sırasında bazı harfler değişik şekilde dizilse bile (italik, çok belirgin siyah) kesme işareti yine de kullanılır. Faruk Nafiz’in Han Duvarları’nı okudunuz mu?7- Gazete ve dergi başlıklarına ek getirilmişse kesme işareti ile ayrılır.Anayasa’yı, Resmi Gazete’de8- Özel isimlerden türetilmiş kelimeler (isim, mastar şeklinde fiil ve sıfatlarda) kesme işareti kullanılmaz.Türklük, Türkleşmek, Türkçülük, İstanbullu, Ankaralı,Araplaşmak, Romalı, Londralı, Parisli, Türkçenin, Hristiyanlığın. Aydınlıdan.9- Yabancı özel adların sonundaki çokluk ve yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılır.Bordo’lu10-Özel isim satır sonunda bitmiş, aldığı eki yazacak yer kalmamışsa o zaman kesme işareti özel ismin sonundaki yerine konur, ismin sonuna gelen ek diğer satırın basına yazılır, ancak birleştirme işareti özel ismin bulunduğu satırın sonuna konmaz. Kesme işaretinin konması yeterlidir.(Dün İstanbul’ dan geldi.)

Dünyanın en değerli tabloları














1-Van Gogh-Portrait of Dr. Gachet-Tahmini Değer : 116 milyon $

2-Pierre Auguste Renoir-Bal au Molin de la Galette-Tahmini Değer 110 milyon $
3-Pablo Picasso-Garçon à la Pipe-Tahmini Değer 106 milyon $
4-Pablo Picasso-Doara Maar au Chat-Tahmini Değer 95 milyon
5-Van Gogh-Irises-Tahmini Değer 78 milyon $


Filateli (Pul Koleksiyonculuğu)

Sayıları azalsa da geçmişten günümüze kadar gelmeyi başaran Filatelistler, kolleksiyonculuk tarihine iz bırakanlardır... Bu bölümde Filateli'ye yeni başlayanlara ve siz Filatelistlere yönelik ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz… Filateli Nedir? Pul, dünyada ilk defa 06 Mayıs 1840 tarihinde İngiltere'de , Türkiye'de ise 13 Ocak 1863 tarihinde kullanılmaya başlamıştır. Posta pulları sadece posta ücretlerinin ödenmesi için değil aynı zamanda koleksiyon amacıyla kullanılmaktadır. Pullar mutlaka bir olayı veya bir konuyu ifade ederler. Posta idaresi tarafından yayımlanan açıklayıcı prospektüsleri okuyarak bilgi sahibi olanlar, çevrelerinde saygın bir yer edinecek kadar kültürlü olurlar. "PUL KÜLTÜRDÜR" sözü buradan gelmektedir. Meraklılara araştırma zevki, dinlenme, titizlik, tutku, maddi ve manevi kazanç sağlar. Bu tutku konuya büyük ilgi duyulmasını sağlamış ve ticaret dünyasında yerini almıştır. Sadece Almanya'da 3.500.000 kişi pul koleksiyonu yapmaktadır. Posta pulları bir ülkenin kültürel, politik, turistik ve ekonomik propagandasını yapar. Posta pulları ve bununla ilgili zarf, kart, damga, posta kartı ve benzeri maddeleri biriktirmeye uluslar arası dilde FİLATELİ, bu işi yapan kişiye de FİLATELİST denir. Neden Filateli? Dünyanın en popüler hobisi "pul koleksiyonculuğu". 150 yılı aşkın bir süredir kralların dahi tercih ettiği bir hobi; sinema yıldızları, sporcular, krallar, başkanlar ve yüzlerce binlerce insan. Peki neden yaşayışları farklı olan bu insanlar pul koleksiyonculuğunda birleşirler ki? İlk ve en önemlisi pul koleksiyonculuğunun kişisel bir hobi olması ve bu nedenle hemen hemen herkesi memnun etmesi. Pek çok hobide geçerli olan bir kural vardır: "Sen hobinin kurallarına uymaktansa hobinin senin kurallarına uymasını sağlamalısın". Örneğin golf veya futbolun nasıl oynanacağı hakkında özgürce bir karar veremezsiniz. Çünkü belli kuralları vardır. Ancak pul koleksiyonculuğu çok basit bir yol kullanılarak yapılabilir. İşe öncelikle mektuplardaki pulları biriktirerek başlayabilirsiniz. Daha sonra pul satıcılarına veya pul satan dükkanlara gidip bir istek listesi verebilirsiniz. Ya da değerli ve özel pulların hangileri olduğunu araştırabilirsiniz. Böylece istediğiniz pulları elde edebilir ve pul albümünüze ekleyebilirsiniz. Kolleksiyonculuğunun Tarihi Posta pulu gercek anlamda ilk defa 1840 yilinda Ingiltere'de ortaya cikmis ve kisa zamanda tum dunyaya yayilmis. Posta pulunun mucidi de, bu bulusundan dolayi kralice tarafindan "Sir"luk unvaniyla onurlandirilmis Rowland Hill adinda bir Ingiliz burokrat. Gunumuzdeki koleksiyoncular onu "Pulun Babasi" olarak tanimliyorlar. Bizde ise, ilk posta pulu 1 Ocak 1863 tarihinde basilmis. Cikaran kisi de aslinda bir gazeteci olan, zamanin Posta Amire Nazir'i Agah Efendi. Uzerlerinde Sultan Abdulaziz'in Tugra'si bulunan bu iki pul mavi ve pembe renklerden olusuyor. Cikartildiklari tarihte, ederleri iki ve bes kurus olan bu pullarin bugunku katalog degerleri bir milyar iki yuz milyon lira. Bu pullari koleksiyonlarinda bulundurabilen meraklilarin sayisi tabii ki oldukca az ve oteki filatelistler tarafindan pul zengini olarak tanimlaniyorlar... Ilk posta pullarinin kullanilmasiyla beraber, bu kucuk renkli kagit parcaciklarini toplayan meraklilarin sayisi her gecen gun artmis. Pul koleksiyonculugu, dunyanin en populer koleksiyonculugu olarak biliniyor. Bizde oldugu gibi, bugun dunyanin hemen her ulkesinde pul koleksiyoncularinin kurmus olduklari kulupler, dernekler var. Bu kuluplere uye olan koleksiyonerler belirli zamanlarda bir araya gelip sergiler, muzayedeler duzenliyor; aralarinda degis tokus yapiyorlar. Pul koleksiyonculuguna Filateli adi veriliyor, Yunanca'da sevgi anlamina gelen Philos ve vergi anlamina gelen Telein kelimelerinin birlestirilmesinden meydana getirilmis bir sozcuk. Pul toplayan koleksiyonerlere de Filatelist adi veriliyor. Pul koleksiyonculugu beraberinde yabana atilmayacak onemli bir endustri de olusturmus. Bugun, pullarin iclerine koyulmasi icin album, foy, saydam zarf yapan firmalarin sayisi oldukca fazla. Bunlarin yani sira pullarin tutulmasi icin kucuk masalar yapan, buyutecler ureten firmalar da var. Butun bunlarin yaninda, her yil muntazaman yayimlanan dunya pullarinin degerlerini gosteren kataloglar da bu endustrinin en onemli kollarindan birini olusturuyor. Pul satan tuccarlar, pul toplayan meraklilar bu kataloglara bakarak ellerinde bulundurduklari pullarin ederlerini, niteliklerini ogreniyor; bu fiyatlar uzerinden alisveris ve degis tokus yapabiliyorlar. Dunyaca unlu en onemli pul kataloglarinin basinda Fransizlarin Yvert Tellier'si; Amerikalilar'in Scott'u, Ingilizler'in Stanley Gibbons'u ve Almanlar'in Michel'i geliyor. Turkiye'de de Istanbul, Ankara, Izmir ve Edirne gibi kentlerde kurulmus filateli dernekleri var. Bu derneklerin en eskisi 1948 yilinda kurulmus olan Istanbul Filatelist Kulubu. Butun kulupler Istanbul'da bulunan Filatelist Kulupleri Federasyonu'na bagli. Istanbul Filatelist Kulupleri Konfederasyonu da, kisaca FIB adi verilen Uluslararasi Filateli Federasyonu'nun uyesi. Dunyanin dort bir kosesinde kurulmus bu derneklerin araciligi ile filatelistler birikimlerini paylasmak ve fikir alis verisinde bulunmak icin her yil degi*** ulkelerde acilan uluslararasi veya ulusal kapsamli sergilere katiliyorlar. Ulkemiz koleksiyonerleri arasinda da bilhassa son yillarda uluslararasi sergilerde buyuk dereceler kazanmis filatelistler var. Bunlardan bazilari uluslararasi sergilere seref uyesi veya juri uyesi olarak davet ediliyorlar... Son yillarda pul koleksiyonculugu onemli gelismeler kaydetmis. Bu gelismeler arasinda tematik pul koleksiyonculugu, yani belirli bir konuyu iceren pullarin toplanmasi basi cekiyor. Bunlar arasinda da neler yok neler... Ornegin: Kelebek pullari, spor pullari, tip konulu pullar, unlu ressamlar ve tablo pullari, kus pullari, balik pullari, edebiyat ve yazarlarla ilgili pullar, din konulu pullar, mimari, tiyatro, muzik, dans, arkeoloji ve akliniza gelmeyecek daha nice konu... Bugun, yasi 70'lere merdiven dayamis istanbul'da Yesilkoy Filatelist Kulubu uyelerinden Mufit Aki*** yillardan beri yaptigi "Uluslararasi Pul Sergileri" konulu pullariyla, dunyanin degi*** ulkelerinde acilan sergilere katilarak 25'ten fazla madalya kazanmis, bunlardan dort tanesi de altin. Mufit Aki***, "Bu virus insanin kanina bir girdi mi, ondan sonra kolay kolay cikmak bilmiyor" diye anlatiyor. Pul toplamanin yasi ve belirli bir butcesi yok. Daha dogrusu, pul toplayan kisi butcesine gore pul topluyor ve sahiplendigi pullardan da buyuk bir mutluluk duyuyor. Koleksiyon yapan unlu bir isadami sahip oldugu degerli, nadir pullardan ne kadar buyuk bir zevk aliyorsa, kisitli bir butcesi olan bir temizlik iscisi de toplamis oldugu pullardan o kadar buyuk bir mutluluk ve gurur duyuyor. Evet, pul koleksiyonculugu dunyayi sarip sarmalamis hobilerin basinda geliyor. Sirf bir yatirim amaciyla pul toplayanlar oldugu gibi, ara sira albumlerini acip pullarina bakan ve zevkli dakikalar geciren koleksiyonerlerin de sayisi oldukca fazla. FİLATELİDEKİ TANIM VE DEYİMLER SÜREKLİ PUL: Posta ücretlerinin ödenmesinde kullanılan yine bu isim altında çok sayıda basılan pullardır. RESMİ PUL: Genel ve Özel Bütçeli Daireler ile Belediyelerin posta gönderilerinde kullanılan pullardır. ANMA PULU: Belirli bir olay veya kişiyi anmak üzere çıkarılan ve üzerine genellikle o olay veya kişiye ait resim ve motifler basılan pullardır. Tirajları az ve tarih tahditleri vardır. ANMA BLOKU: Belirli bir olay veya kişiyi anmak üzere çıkarılan ve üzerine genellikle o olay veya kişiye ait resim ve motifler basılan pullardır. Zımbalı veya zımbasız bir ila birkaç pulu kapsayan, bütün olarak basılan pul tabaklarıdır. EK DEĞERLİ PUL: Yılda iki kez ( Türkiye için geçerli) çıkan bu pulların nominal değerlerine + işaretiyle bir değer daha ilave edilir. İlave edilen bu değerin % 75'i Kızılaya % 25'i Çocuk Esirgeme Kurumuna yardım amacıyla ödenmek içindir. UÇAK PULU: Posta ücret tarifesinde uçakla gönderilecek posta maddeleri için öngörülen ücretlerde bastırılan ve üzerinde havacılıkla ilgili resimler bulunan pullardır. TEMATİK PUL: Kuş, çiçek, spor, meşhur adamlar, şehirler, tablolar, otomobiller gibi belli konuların resimlerini taşıyan pullardır. TAKSE PULU: Postaya verildiği gün ücreti ödenmemiş veya ek*** ödenmiş gönderilerin alıcıları tarafından ödenmesi gereken miktarı gösteren pullardır. TET - BEŞ: Birbirine ters olarak basılan birbirinin aynı iki puldur. FÖYYE : Üzerinde dantelli veya dantelsiz bir veya birkaç pul basılmış olan ve kenarlarında çoğu zaman yazılar taşıyan küçük pul tabakasıdır. SÜRŞARJ : Pulun değerini değiştirerek veya değiştirmeksizin başka bir olayı anmak veya pulun çıkarılış amacını değiştirmek için üzerlerine yeni yazılar, rakamlar veya motifler basılması işlemidir. VARYETE : Bir pulun değişik şekillerde basılmasıdır. Erörden farkı idarenin kontrolü altında yapılmasıdır. SANTRE : Pul resmini çevreleyen çerçevenin pul kağıdının tam ortasına basılmasıdır. PORTFÖY : Bir anma pulu için bastırılan ve içinde söz konusu anma pulu, bununla ilgili, ilkgün zarfı, kart veya öbür yayınların olduğu Filatelik dosya. SERİ : Aynı ad altında çıkarılan pulların her değerini içine alan takıma denir. BLOK : Birbirinden ayrılmamış, üstüste veya yanyana en az 4 pulun meydana getirdiği gruptur. LEJAND : Pul üzerindeki yazılara denir. ŞARNİYER: Pulların albüne tutturulmasına yarayan küçük zamklı kağıt parçası. FİLATELİK ZARF: İlkgün veya özelgün damgasını taşıyan özel zarflardır. İLKGÜN DAMGALI ZARF: Üzerlerine bir anma veya sürekli pul serisi yapıştırılıp konuya ait ilkgün damgası ile damgalanmış, yazı ve motifler taşıyan özel zarflardır. ÖZELGÜN ZARFI: Üzerlerine yapıştırılan pula özel bir filatelik damga basılan, damga konusu ile ilgili yazı ve motifler taşıyan özel zarflardır. MARJ: Pul tabakalarının ve anma bloklarının kenarlarında veya pulların çerçeveleri dışında kalan baskısız kısımlardır. POSTA KARTI: Üzerinde 'POSTA KARTI' ibaresi taşıyan resimli veya resimsiz kartlardır. PERFORAJ: Tabakalardaki ve anma bloklarındaki pulların birbirlerinden kolay ayrılabilmeleri için aralarının zımbalanması işlemidir. DANTEL: Perforaj işlemi sonrasında pulların kenarlarında meydana gelen dişlerdir. DEĞER: Postada kullanılan değerli kağıtların üzerlerinde bulunan alırken ödenecek maddi değerdir. EMİSYON: Bir değerli kağıdın veya pulun tedavüle çıkarılması. ERÖR: Değerli kağıtların basımı veya zımbalanması sırasında meydana gelen hatadır. ESE: Baskı durumunu pulu bastıran kuruluşa göstermek için hazırlanan provalardır. FORMA: Pul üzerindeki resmin milimetre olarak boyutu. TİRAJ: Pul ve değerli kağıtların baskı adedi. FİLİGRAN: Pulun sahtesinin basılmasını önlemek için kullanılan, pul kağıdında ışığa tutulduğunda görülebilecek yazı, çizgi veya şekil gibi belirtidir. POŞET: İçinde monte edilmiş bantlar olan ve posta pulu konulabilir plastik muhafaza. FLAM: Ücret ödeme makinalarında bulunan ve otomatik olarak pulun yanına basılan reklam veya resimlerdir. ( 3.3 X 4.4 cm. ) MAKSİMUM KART: Üzerinde büyütülmüş olarak bir posta pulundaki resim bulunan ve ayrıca basılmış veya yapıştırılmış olarak pulun kendisini taşıyan özel damgalı filatelik kart. NORMAL DAMGA: Pullar postada ancak bir kez kullanılırlar. Pul yapıştırıldıktan sonra damga ile iptal edilir. Günlük olarak kullanılan damgadır. İLKGÜN DAMGASI: Pulların kullanılmaya başladığı ilkgün basılan, kendi konusuyla ilgili yazı ve motif taşıyan damgadır. ÖZEL DAMGA: Herhangi bir pul yapıştırılmış zarfa, önemli bir olayı veya önemli bir günü hatırlatan konusuyla ilgili vurulan damgadır. Yeni Başlayanlar İçin Malzemeler Koleksiyon yapmaya yeni başlayan biri için gerekli malzemeler şunlardır: Pul maşası Pulları tutup deftere veya albüme yerleştirmek için kullanılır. Büyüteç Pulların hasarlı veya parmak izi olup olmadığı konusunda faydalanılan araçtır. Pul defteri veya pul albümü Pulların muhafaza edilmesi için gerekli olan en önemli malzemedir. Föy Pulların sergilenmesi veya saklanması için özel olarak hazırlanmış, üzerleri kareli veya düz karton sayfalardır. Havid İçine pul konulması için hazırlanmış ön yüzü saydam, arka yüzü zamklı özel zarf veya kılıflardır. Şarniyer İnce, tutkallı özel kağıt parçalarıdır. Bir kısmı pulun arkasına, diğer kısmı da herhangi bir deftere veya föye yapıştırılır. Katalog Pullar hakkında fiat, renk, ebat, tiraj gibi bilgiler içeren yayınlardır HANGİ PUL DEĞERLİDİR Koleksiyona konacak pullarda aranacak en önemli özellik pulun sağlam olmasıdır. Yırtık, buruşuk, dantelleri kopuk, lekeli, kirli ve soluk pulların hiçbir değeri yoktur. Biriktirilen pullar damgalı ise pul üzerindeki damga temiz ve okunaklı olmalıdır. Damganın koyu, kirli ve pulu hasarlamış olması halinde o pul kusurlu sayılır. Öncelikle pulların muhafaza edileceği albümlerin kuru ve rutubetsiz olması gereklidir. Pul albümleri üst üste değil dikey olarak dizilmelidir. Albümleri en az ayda bir defa sayfa sayfa açarak havalandırmak gereklidir. Pullar yerleştirilirken aralarında en az 5 mm. aralık bırakılmalıdır. Damgasız pulların arkasına parmak izi çıkmaması için mutlaka maşa ile tutulmalıdır. Koleksiyonlarındaki eksik serileri tamamlamak, eski pulları almak, değiştirmek, veya satmak isteyenler pul ticareti yapan firmalara veya Filateli derneklerine başvurmalıdırlar. İyi bir pul temin etmek, özellikle eski ise mutlaka bir ekspertiz raporu gerektirir. Filateli dernekleri tarafından belirli günlerde yapılan müzayedelerde, pul, ilk ve özel gün zarfları ile benzeri değerli kağıtların açık arttırma yolu ile satışı yapılır. Pulları damgazsız ve damgalı olarak biriktirmek mümkündür. Damgalı olanların damgası özel bir damga ise, zarfı ile birlikte saklamak gereklidir. Pulları zarflarından ayırmak için, pulun yapışık olduğu kağıt ile birlikte ılık su dolu bir kaba konularak birbirinden ayrılıncaya kadar bekletilmesi gerekir. Daha sonra zedelemeden zamklı kısmı üste gelecek şekilde kurutulmaya bırakılır. Pul iyice kurumadan kalın bir kitap arasına konularak düzgün bir şekilde kalması sağlanır. Pul, koleksiyon için hazırdır. KLASİK VEYA ÜLKE KOLEKSİYONU: Bir ülkeye ait pulların belli bir tarihten başlayarak, ek***siz olarak çeşitli şekil, zarf, blok v.s. olarak biraraya getirilmesidir. TEMATİK KOLEKSİYONLAR: Belli bir plana göre yapılan bir düzenlemedir. Pulların üzerindeki resim, şekil ve konular esas alınarak yapılan pul koleksiyonudur. MOTİF KOLEKSİYONLARI: Pulların çıkış amaçlarına göre biraraya getirilmeleridir. Not: Tematik koleksiyon ile motif koleksiyonu arasındaki fark şudur; tematik koleksiyonda, belirli bir konu işlenir, belli bir tez pullarla açıklanır. Motif koleksiyonda ise sadece ilgili pullar biraraya getirilir.

dünyanın en değerli pulları

İNGİLİZ GUYANASI- BİR CENT- MAGENTA ÜZERİ SİYAH (British Guiana One Cent Black on Magenta) : 1856'da İngiliz Guyanasında acil bir pul stoğu ihtiyacı doğar. Bu aciliyet İngiltereden gelecek yeni partiyi bekleyemeyecek kadardır. Böylelikle Guyana yönetimi yerel gazetenin basıldığı matbaada kendi pullarını basmaya karar verir. Pullar magenta renginde kalitesiz bir kağıda siyah mürekkep kullanılılarak basılır. Bu pulların basımı çok kısa sürer. 1873'de 12 yaşındaki bir çocuk, evlerinin kilerinde sekizgen şeklinde bir pul bulur. Pul 1856 damgalıdır. Bu pulu yerel bir pul koleksiyoncusuna götürür ve çok çok mütevazı bir fiyata satar. Bu pul elbette ki yukarıda bahsi geçen pul...1980 yılında yaklaşık bir milyon dolara alıcı bulan bu pulun bir eşi daha yok ve şu anki değeri çok çok daha fazla...






İSVEÇ-ÜÇ SKILLING BANCO-SARI RENK ERÖRÜ (Sweden Three Skilling Banco, Yellow Color Error) : Bu pul 1855 yılında İsveç'te basılmıştır. Baskı hatası dolayısıyla, yeşil kağıt yerine sekiz skilling bancolar için kullanılan sarı kağıda basılmıştır (skilling banco:İsveç eski para birimi) . Bu pullardan bir tanesi 1885'de İsveçli bir çocuk tarafından büyükbabasının koleksiyonunda bulunur. Başka bir eşi daha olmayan bu pul 1996'da bir müzayedede 2.3 milyon dolara alıcı bulmuştur.







MAURİTUS POSTA OFİSİ (Post Office Mauritius)1847 yılında Mauritus belediye başkanı yerel pullarını basmaya karar verir. (Mauritus bir İngiliz kolonisidir.) Yerel bir matbaacı iki çeşit pul (1 penny ve 2 pencelik valörlerde) basmak üzere görevlendirilir. Matbaacı pulların üzerine Post Paid kelimeleri yerine Post Office kelimelerini basar .Bu hata farkedildiğinde 200 adet pul basılmıştır. Günümüzde 30 adetten az bulunan bu pulların bir tanesi yaklaşık 600.000 dolar etmektedir ve bu fiyat pulun kondüsyonu arttıkça yükselmektedir. 1996'da yapılan bir müzayedede iki farklı valör birlikte 3.8 milyon dolara alıcı bulmuştur ki bu fiyat o yıla göre bir filatelik parça için ödenen en yüksek meblağdır.







U.S. FRANKLİN Z-GRILL 1867 yılında basılmıştır ve bilinen en nadir A.B.D. puludur. Günümüze iki adet kalmıştır. Benjamin Franklin portresi etrafındaki şekiller nedeniyle Z-Grill denmektedir. Z-Grill'lerin amacı pulun sahtesinin yapılmasını önlemektir. Fakat bu yol kullanışlı bulunmamış ve kısa sürede kaldırılmıştır. 1988'de yaklaşık 1 milyon dolara satılmıştır.







HAWAİLİ MİSYONERLER (Hawaiian Missionaries ) Hawai ilk pullarını 1851 yılında basmıştır (2 cent,5 cent ve 13 cent). Bu pulların Hawaili Misyonerler olarak adlandırılmalarının sebebi, Amerikalı misyonerlerin gittikleri yerlerde, bu pulları kullanarak Amerika'ya mektup göndermeleridir. Hawaili Misyonerler ince ve kalitesiz kağıda basıldıklarından kısa zamanda yerine başka bir seri basılmıştır. Hawaili Misyonerlerin en nadiri 2 cent valöründekidir. Dünya üzerinde 16 adet kaldığı sanılan bu pulun damgalısı 225.000 dolar, damgasızı 760.000 dolardır.






koleksiyud sitesinden alıntıdır.

24 Eylül 2008 Çarşamba

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİNDE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ

Türkiye, bu üniversitedeki özgürlük direnişini konuşuyor
Yeni eğitim dönemine başörtüsü yasağıyla başlayan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, uygulamayı Genç Siviller ve Eğitim-Bir-Sen eşliğinde protesto etti.Yıllardır özgürlüğün sembolü olarak bilinen Boğaziçi Üniversitesi'nde faşist bir uygulamanın başlaması, öğrencileri ayağa kaldırdı.
Başörtülü öğrenciler ile başı açık öğrenciler dayanışma göstererek yasağı deldi. Boğaziçi'nde akademik yılın açılış gününde yaşanan özgürlük eylemi dün de gerçekleşti. Kampüse gelen öğrenciler yine içeri alınmadı. Sabah saatlerinde derse girmek isteyen öğrenciler güvenlik görevlilerinin engellemeleriyle karşılaştı. Rektör Kadri Özçaldıran'ın "Gelsinler görüşelim" teklifine rağmen yasak devam edince derslerini takip etmek isteyen öğrenciler güvenlik barikatını delerek okula girdi. Daha sonra dersliklere dağıldı. Üniversite yönetiminin 'yasak' kararına rağmen öğretim üyeleri, barikatı aşarak gelen öğrencilerinin başörtülü derse girmelerine izin veriyor.
Eğitimciler tepkili: Boğaziçi Üniversitesi Ortaçağ'a döndü
Öğrencilerine sağladığı özgür eğitim ortamıyla tanınan Boğaziçi Üniversitesi'nde yeni rektör Kadri Özçaldıran'ın başlattığı yasakçı uygulamalar tartışma doğurdu.
Başörtülü öğrencilerin kampüse girmesini engelleyen Özçaldıran, peruklu gençlerin bile üniversiteye girişini yasakladı. Başı açık arkadaşlarıyla yasağı protesto eden öğrencilere sivil toplumdan da destek geldi. Öğrencilerin kıyafetleri sebebiyle eğitim hakkından mahrum bırakılmasını 'Ortaçağ zihniyetinin ürünü' olarak nitelendiren Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, "Bilim yuvası olması gereken üniversitelerin kapılarında, öğrencilerin insanlık dışı muamelelerle karşılaşması, barikat kurularak anayasa ile güvence altına alınan eğitim haklarının engellenmesi, 21. yüzyıla yakışmayan bir uygulamadır." dedi. Üniversitelerin bilimsel araştırmalara ağırlık vermesi gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, 28 Şubat'ın baskıcı ortamında bile özgürlük anlayışından taviz vermeyen Boğaziçi Üniversitesi'nin yasak yönünde karar almasını anlamakta zorluk çektiğini belirtti. Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: "21. yüzyılda üniversitelerin kışlayı andıran görüntülerle gündeme gelmesi, rektörler tarafından hazırlanan ve içeriğinde 'Başörtülü girdiğim takdirde tüm hukuki sonuçları önceden kabul ediyorum' yazılı kağıt imzalatılmak istenmesi kelimenin tam anlamıyla utanç vericidir. Türkiye'nin artık bu ayıptan kurtulmasını istiyoruz. Rektörlerin asli görevlerine dönmeleri, öğrencilerin şeklinden çok beyinlerinin içlerine bakılması beklentimizdir."
2004-2008 yılları arasında rektörlük yapan Prof. Dr. Ayşe Soysal'ın ardından Cumhurbaşkanı tarafından atanan Prof. Kadri Özçaldıran, üniversitedeki ilk gününe yasakla başladı. Açılış gününde okullarına gelen başörtülü öğrenciler kampüse bu kez alınmadı. Bu durumu sert bir dille eleştiren Genç Siviller hareketi, "Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni rektörü Kadri Özçaldıran vatani görevine hızlı başladı." ifadesini kullandı. Başörtülü öğrencilere destek veren Genç Siviller, yaptıkları açıklamada olayı protesto etti: "Öğrenciler içeri girmezse dersler ne kadar da iyi geçer, diyen yeni rektörü tebrik ediyoruz (!) Bu buluş tüm dünya üniversitelerini öğrenci belasından kurtarıp onları daha çok araştırmaya doğru yöneltecektir. Evrenin sırlarını keşfetmek için çalışan İsviçre'deki CERN'e de bu model örnek olmalı. Şimdi esas görev öğretim üyelerine düşüyor. Kapıda öğrencileriniz bekliyor. Onlara okula girebilecekleri üçüncü bir yol açmak size düşüyor. Rektörün tehditlerine boyun eğmeyin ve kapıya gidin." Ankara, Zaman

24 Eylül 2008, Çarşamba

BOYKOT EDELİM...6...FRANSA


BOYKOT EDELİM...5...DANİMARKA


BOYKOT EDELİM...4...


BOYKOT EDELİM...3...FRANSA


BOYKOT EDELİM...2